Gözümün Önünde Yaraklar Uçuşuyordu! (Şeyma 26 Y., Sakarya)
Kocam bana, "Madem
bana destek olmuyorsun git evimden!" diyeli iki ay oldu. Önce,
"İş kuracağım!" diye okul arkadaşına,
sonra Çiftlikbanka (evet o kadar salak), sonra sanal paradan zengin olma
işine ve şimdi de Keçiçiftliği işine toplamda yüzbinleri
bulan para yatırdı. Beş parasız bir erkekle evlenen
asıl salak ben olduğum için de önce tüm birikimlerim ve düğün
takılarımız sıfırlandı. Ailelerimizden yüzbinden
fazla borç aldık ve binlerce lira esnaf borcunu da kredi kartları ile
döndürmeye çalışıyorum. İki aydır yüzünü görmememe ve
masrafım olmadan annemler ile yaşamama rağmen halen tüm
maaşım ondan kalan borçlara gidiyor. Daha ne destek olacaktım it
herife?
Son ümit eski
çalıştığım okulun sahibine gittim, ellisinde muhafazakar
bir adam. Mezun olur olmaz babam sayesinde bana iş vermiş, sonra
okulu başkasına satmıştı. Acil ihtiyacım 5.000 TL.
Bir sürü surat yaptı, "Benim de param yok... Niye o serseri ile
evlendin ki?... Yarına bir 3.000 hazır ederim, gel!" dedi.
Utancımdan yerin dibine geçtim, yanında oturan
tanımadığım sakallı yetmişinde babası bile
öğütler verdi mıymıntı mıymıntı.
Ertesi gün
kapıda duran yeni BMW'sine küfür ederek yanına gittim. Parayı
zarfa koymuş, yine bir sürü öğüt, "Hazıra alışmak
kolaydır, borç çabuk birikir, ne zaman vadesi gelir anlamazsın!"
dedi. "Bir 10 güne öderim, maaş alacağım..." dedim.
"Bak sana abi nasihatı, başkasından borç alma, güzel
kadınsın, dul sayılırsın, kötü kötü şeyler
isterler!" dedi orospu çocuğu. Yutkundum, başım döndü,
"Ne diyorsunuz Muzaffer Bey? Bu nasıl laf?" deyip, zarfı
bıraktım. Tekrar zarfı alıp elime tutuşturdu.
"Yanlış anladın, ben abinim, uyarayım dedim!"
dedi. Kapının önünde yoldan geçenlere aldırmadan ağlamaya
başladım ve o an ayrılmaya karar verdim kocamdan.
Çalıştığım
okulun yaz tatiline girmesini fırsat bilip, üniversiteden karı koca
arkadaşım ve okuldan bir başka bayan öğretmen
arkadaşım Ayşen ile atladık ablamın
yazlığına geldik. Ablam, "Bir ay ev senin!"
demişti. Ablamın durumu daha karışık, eniştem,
yani eski eniştem yarı Adapazarında, yarı
Kuşadasındaki otellerinde. Ablamla ayrılmalarına
rağmen ona sağladığı lüks hayat, iki
çocuklarının özel günlerinde bir araya gelmeleri devam etmekte.
Buralarda görmeye alışkın olmadığımız bir
eski eş ilişkisi. Kuşadasındaki evde ablamın yatak
odasında hala eşyaları var eniştenin.
Boşanmalarına rağmen karı koca ilişkileri sürüyor mu
bilmiyorum.
Evli
arkadaşların izni beş altı gün, sonra biz Ayşen ile
kız kıza bir iki gün daha takılacağız.
Sonrasındaki yalnız günlerim için de bir çanta kitabım var,
zaten yeğenler de atlar gelir, oyalanırım. Yazlık
eniştenin otelin karşısı zaten. Geldiğimizi haber
verince, "Yemeklerinizi burada yiyeceksiniz!" diye haber gönderdi.
Bizim de canımıza minnet, üç kuruşun hesabını
yapıyoruz zaten.
Akşam yemeğinde
masamızı biz demeden donattılar, evli arkadaşlar ve
arkadaşım Ayşen içti, ben alkol kullanmam. Bu her öğünde
sürdü. Üçüncü veya dördüncü akşam evli arkadaşlar çok içti, adam
karısını eve yatırmaya gidip dönecekti. Masada ben,
kız arkadaşım Ayşen ve iki akşamdır Ayşen'e
yazan otelin müdürü kaldı. Otelin müdürü eski eniştemin talimatı
ile bizimle ilgileniyor, ama çokça Ayşen ile ilgileniyordu.
Karısını yatıran arkadaşımız da dönünce
yeniden içki faslına başladılar. Otelin müdürü, Ayşen'e,
"Gel diskoya geçelim!" deyince kalkıp gittiler. Biz baş
başa kaldık üniversiteden beri tanıdığım, ama pek
samimi olmadığım herifle...
Saçma sapan
muhabbetler sonrası kalktık. Tam eve girerken elimden tuttu,
"Çok güzel kadınsın, hayran kaldım denizde sana!"
dedi. "Sağol, hadi odana sarhoş herif!" dedim gülerek.
"Sarhoş değilim!" diye üzerime eğildi, bir eli ile
kalçamı sıktı. "Ooo, taş gibi yanıyorsun
değil mi dul kalınca, nasıl sertim bir bilsen!" dedi.
İtekledim sarhoş herifi. Odama girip kapımı kilitleyip
ağladım yine. Bir hafta içinde ikinci taciz ve daha resmen dul bile
değilim. Ne çok hayvan var ve nasıl iğrenç bir bakış
açısı!
Ben yeğenimin
odasında, onlar ise rahat etsinler diye ablamın odasında
kalıyordu. Sabah nasıl evden kovsam, nasıl bir rezillik
çıkar, benim başıma neler gelir sıkıntısı
ile dönüp durdum yatakta. 10, 15 dakika sonra, "Yapma, istemiyorum!"
sesi ile gözlerimi açtım. İki akşamdır bize duyurmadan
seviştiklerini, ikisinin de sabah erkenden duşa girmelerinden
anlamıştım. "Ben istiyorum, hadi bak, nasıl
kalktı sikim!" dedi adam. Bana kaldırmıştı adi
herif o siki. "Kapıyı, camı kapatsaydın!" dedi
kadın. "Yoklar evde, discoya gittiler!" dedi adam.
Bağıra bağıra söyledi bunları. Bağıra
bağıra da sevişmeye başladılar.
Açık
camlarından ve kapılarından çığlıkları,
yatak gıcırtıları, "Yavaş, canımı
yakıyorsun, ne oldu sana böyle, çok sertsin bu gece!" inlemeleri
odamı doldurdu. "Bacaklarını aç orospu, kaldır şu
götünü biraz!" gibi pozisyon değişikliklerini bile duyurdu bana
it. Önce kadın, "Dur artık, yeter!" diyerek, sonrasında
adam öküz gibi böğürerek boşaldı.
Sabaha
karşı kocam ile seviştiğim rüyalar görerek uyandım.
Soğuk duşa altında gece nemlenmiş
çamaşırlarımı yıkadım. Herifi görünce ne
diyeceğimi, ne yapacağımı bilemeden otele kahvaltıya
tek başıma indim. Bir haftadır ortalarda olmayan eniştem
bitti yanımda, ihtiyacım olan son şey. Onu da tersleyerek
kahvaltımı yarıda bırakıp kalktım.
Arkamdan,
"Baldız..." diye seslendi. "Baldız deme bana, sen
eniştem değilsin!" dedim. "Tamam tamam, değilim, ama
yine uyarayım. Bugün daha uzun bir etek giy, birisi çok
morartmış bacağını!" deyip, çirkin bir kahkaha
atıp su bardağı ile şerefe yaptı. Çantam ile
bacağımı örtüp kendimi eve attım. Kalçamda ve altında
iki kocaman el büyüklüğünde kızarıklık. Hayvan herifin iki
yerimi sıktığını fark edememişim. Telefonum
çaldı, arayan o hayvan herifin karısı.
"Şeyma'cım, kocamın ani bir işi çıkmış,
sabah ilk otobüs için çıktık evden, sen yoktun..." dedi
kadın. Bir sürü teşekkür filan. Yüzü olmadığından
kaçıyor karaktersiz herif...
Ayşen
öğlene doğru kalktı, gece dörtte gelmişler diskodan.
Bakışlarımdan anladı ne soracağımı.
"Yok, bir şey olmadı. Asılmadı hiç!" dedi.
Ayşene, "Bugün ben evden çıkmayacağım, iyi değilim!"
bahanesi ile ablamın odasını toplamaya girdim. Hayvan herifle
karısının dün gece seviştikleri örtüleri makineye
attım, çöpleri boşalttım. Çöpte bir boş prezervatif kutusu,
tekrar dün geceyi hatırlattı. Bu sefer tacizden çok sabah
gördüğüm rüya aklıma geldi, aylardır sevişmemiş, 26
yaşında bir kadınım. Uzun süredir ilk defa
yalnızım bir evde, elim göğüslerime gitti sonra vazgeçtim. Bütün
gün TV seyrettim, gece erkenden de yattım.
Saat 02:00 gibi
dış kapının açılma sesine uyandım. Evde erkek
kalmadığından oda kapım sonuna kadar açık.
Aşağıda bir kıkırdama. Ayşenin, "Hemen
gideceksin ama, Şeyma uyanmasın!" diyen sesi geldi. "Tamam
tamam, sadece tuvalete girip gidiyorum!" dedi otelin müdürü. Sarhoş
kafası ne güzel, herif karşıdaki otelin müdür odasında
kalıyor zaten.
Aşağıdaki
salondan çok geçmeden sevişme sesleri gelmeye başladı zaten.
İki gece üst üste, canlı sevişme dinliyordum. "Yapma
lütfen, sen evlisin!" dedi Ayşen. Demek o yüzden otele
götürememiş Ayşen'i otel müdürü. "Çok güzel bir
kadınsın..." dedi. Arada sesleri kesildi. Sonra, "Ooo, göğüslerin
çok güzel!" dedi. Sonra duyduğum, Ayşen'in, "Yavaş
lütfen, canım yandı!" sesleri ve inlemeleri. Sessiz sakin ev
kızı, başarısız bir söz tecrübesi olan Ayşen,
şimdi kendinden 10 yaş büyük bir erkeğin altında.
- "Eğil
şu koltuğa!"
- "Ahhh, ahh,
ne soktun öyle?"
- "Daracıksın!"
Hızlı
hızlı iki vücudun birbirine çarpma sesleri sürdü bir süre daha...
- "Gel üstüme
otur!"
-
"Büyükmüş bu!" (İlk defa gördü demek amına giren
yarağı bizim Ayşen.)
Yine sesler
kesildi ve yavaş yavaş inlemeler yükseldi. Arada tokatlama gibi
sesler geldi. Her tokatlama sesi sonrasında da Ayşenin
kısık çığlıkları.
- "Parçaladın beni, yeter, çok büyük bu!"
- "Sabah
akşam sikecem dar amcığını!"
Dün geceki taciz,
beni düşünerek kaldırdığı sikini karısına
sokan sevimsiz herifin suratı ve üst üste iki gece dinlediğim
sevişme sesleri. Göğüs uçlarım yanıyor geceliğime
değdikçe. Şurada yıllardır yapmadığım bir
şeyi yapıp kendimi mi okşasam? Aşağıdaki
çığlıklar yükseldi, şu an ikisi de hiç bir şeyi
umursamıyor belli ki. Yataktan doğrulup yarısı görünen
aşağıdaki kanepeye doğru bir göz attım. Ayşenin
sırtı dönük, otel müdürünün üstünde kıvranmaya devam etmekte.
Küçük kalçaları ve müdürün kıllı kalın bacakları
gözüküyor sadece. Elleri Ayşenin kalçalarında. Görünmekten korkup
yatağa girdikten kısa süre sonra sesleri, uzayan ve gittikçe
kısılan inlemeler ile sona erdi...
Sabah yine,
gözümün önünde uçuşan yarakların rüyasını görerek
uyandım. Önü ıslanmış çamaşırımı
çıkartıp, mayomu giyip kendimi otelin plajına attım.
Ayşen halen uyuyordu. Soğuk deniz kendime getirdi, havluya
sarınıp
kumsala uzandım. Tek başına sahilde
takılan bir kadına sadece çevredeki Türk erkekleri atmaca gibi
baktı. Otelin sahibi olan eski eniştem yanıma gelince ise hepsi
ürküp göz tacizini de bıraktı.
- "Sevgilin
nerede?" diye takıldı eniştem.
- "Yok kimse
ya, bir yere çarptım galiba..."
- "Tamam
şaka yapmıştım kızma, söylemem kocana. Geçmiş
zaten!" deyip kalçalarıma baktı.
- "Halen evli
misin o dallamayla?"
- "Sayılmaz!"
- "Bak herkes
sana bakıyor, ablan gelene kadar tadını çıkar tatilin.
Benden laf çıkmaz..."
- "Git
başımdan lütfen, ben öyle kadınlardan mıyım?"
dememe bozuldu.
- "Bu
ukalalığın çekilmez bilesin, iki laf konuşulmuyor
seninle!"
- "Konuşma o zaman!"
"Sen bilirsin
kızım. Güzel kadınsın, ziyan olma dedik. İki güler
yüz, her sorununu çözer aslında!" dedi. Sonra da gevrek gevrek
gülerek, "Maddi manevi rahatlasan sinirin de kalmaz!" diye ekledi.
Yine sinirimi
tepeme çıkardı adi herif, kalkıp gitmesini seyrettim. Büyük
ihtimal boşboğaz ablam, kocamın yarattığı
borçları ödememi anlatmıştır. Gidip bardaki iki barmen ve
iki turist ile konuştu. Turistler bana dönüp kadeh kaldırdı,
tepki vermedim. Yine sinir bozucu bir şekilde bana uzaktan el
sallayıp, "Bu akşam İstanbul'a dönüyorum!" diye
seslendi.
Akşam
yemeğinden sonra Ayşen ile otururken, önce otel müdürü, sonra orta
yaşlı bir İngiliz geldi masaya. "Her sene burada tatil
yapar, bizim patronun arkadaşıdır..." diye
tanıştırdı otel müdürü. Yarım yamalak İngilizcem
ile anladığım, bugün eski eniştem ile barda
konuşanlardan biri imiş.
Ayşen
kulağıma eğilip,
- "Aramızda kalsın, biz dün gece beraberdik!" dedi.
- "Duydum!" deyince kız kıza kahkaha attık.
- "Bu gece de
gelmek istiyor, sorun olmaz değil mi?"
- "Rahat
ol!" dedim.
Onlar içkileri
götürürken İngiliz bana da içki sordu. "İçmem!" deyince,
"Wine?" (şarap) diye sordu. "Okey!" dedim. Bir kadeh
şarap günlerdir ilk defa sakinleştirdi. "Diskoya geçelim!"
tekliflerine hayır demedim. Karanlık en arka köşede yüksek
masada ayakta idik. Otel müdürü Ayşen ile sarmaş dolaş iken,
İngiliz elinde bir bardak ile geldi. "No alkol!" dedim.
Söylediklerini otel müdürü çevirdi. Az alkollü, enerji içecekli bir kokteyl
imiş. Tadı çok şekerli geldi. Neredeyse hiç alkol tadı
almadım.
Üst üste iki
taneyi bitirdiğimde, Ayşen önden, otel müdürü arkadan, ayrı ayrı
uzaklaşıyordu. 40 yaşındaki İngiliz ise
yanıma iyice sokulmuş, garsona birer tane daha işareti
yapıyordu. Sıcak nefesi kulağıma bir şeyler söylüyor,
çok azını anlıyordum. Benden bir 10 santim falan uzun, 1.80
civarında, hafif göbekli, sarışın, sıradan bir
İngiliz tipi.
Şarap üstüne
içtiklerim başımı döndürdü iyice. Parmağımdaki
yüzüğü gösterip bir şeyler söyledi yine. Yarım yamalak
İngilizcem ile zar zor evli olmadığımı anlattım.
Diskodaki kısa gösteri başladığında bir kadeh daha
içiyordum ve onun eli de belimde idi. Hayatımda kocam dışında
bir erkek ile ilk defa bu kadar yakın olmama aldırmadan duruyordum.
Alkol nerede olduğumu unutturmuştu. Çalan müziğe eşlik eder
gibi eli belimde gezdi, sonra arkama geçti ve önünü kalçama dayayıp dans
etmeye başladı. Elleri önden belime sarılmış halde
ayakta sağa sola sallandık. Kısa sürede aramızda mesafe
kalmadı ve sertliği kalçama batmaya başladı. Ayşenin,
"Çok büyük!" sözleri geldi aklıma, bunun ki ne kadardır
acaba diye düşündüm. Ne tepki vereceğimi bilemedim. Niye aklıma
hemen yarağı geldi ki, bugün tanıdığım bir yabancı
ile mi yatacağım? Durdum sadece.
Eğilip ensemi
öptü. Daha bir iki gün önce şerefsizin sıktığı yerler
üzerinde gezindi eli. Altımdaki keten etek biraz diz üstü, hafif
çekiştirerek elini çıplak bacağımdan yukarılara
getirdi. Gösteri bitti bu sırada, ışıklar açıldı.
En arka masadayız, ama ayrıldı arkamdan. Elimden tuttu, yürümeye
başladık. Odalara giden karanlık yola girer girmez durdu ve
eğilip öptü. Nedendir bilmiyorum, dilim ile karşılık
verdim. Üzerimdeki hafif dekolteli gömleğin bir düğmesini açtı
dudaklarımdan ayrılmadan. Boynuma indi. Söylediklerinden
yakaladıklarım, güzelliğim ve bir iki 'Fuck' kelimesi.
El ele müstakil
tek katlı ev şeklindeki otelin en pahalı odalarından birine
kadar gittik. Adam beni sikmeye götürüyordu ve ben bir rüyada gibi peşi
sıra sürükleniyordum. Alkolden uzak durmalıydım. Odaya girer
girmez beni bir koridordan geçirip tuvalete girdi. Soktuğu oda dev gibi, ayrıca
deniz manzaralı bir terası var. Ortada kocaman beş kişiyi
alacak bir yatak ve bir oturma takımı. Gitmem lazım, ama
kıpırdayamıyorum. Gidip yatağın köşesine oturup
aylardır çantamda taşıdığım ama içmediğim
sigarayı yakıp güç toplamaya çalıştım. Tuvaletten
çıkınca gideceğim.
Belinde bir havlu
ile çıktı tuvaletten, yatağın kenarına bir tane
prezervatif bıraktı. Hafif göbekli, kalın vücutlu bir adam.
Geldi önüme dikilip bir şeyler söyledi. Hareketsiz durunca eğilip
gömleğimin kalan bir iki düğmesini daha açtı ve
çıkardı. Şimdi sütyen ile karşısında oturuyordum.
Ayaklarım uyuşmuş, kalkıp gidecek gücüm yok. Eğildi,
dudaklarımız birleşti yine, bir eli göğsümü
sıktı. Çok özlemiş bir erkek elini göğüslerim de. "Büyük
ve güzel!" dedi, bunu anladım.
"Ben gideyim
artık!" dedim, anlamadı tabii ki. Sütyenimin
askılarını aşağıya indirdi ve göğüslerimi
ortaya çıkarmaya çalıştı. Göğüslerimin gövdesini bile
kavraması aylardır erkeksiz bedenimi titretti. Beklemediğim bir
şey yapıp belindeki havluyu çekti. Yarı kalkmış
sünnetsiz siki burnumun ucunda sallandı. Söylediklerini anlamasam bile
kökünden tutup dudaklarıma çarpması ile ne istediğini
anladım. Aklım ve vücudum bir savaş halinde iken, herifin
sünnetsiz ince sikini ağzıma sokmaya çalışması ile ne
yapacağımı bilemez halde bekledim.
Biraz daha sürttü
sikini dudaklarıma. Açmadım ağzımı. Yabancı dilde
bile olsa hoşnutsuzca söylendiğini anladım. Beni yatağa itekleyip
çıplak vücudu ile üstüme tırmandı. Dudaklarına
karşılık vermek istemesem bile dilinin ağzımda
olmasından rahatsız olmadım. Dilimin de onun ağzına
girmeye çalıştığını fark ettim. Sütyenim,
eteğim, çamaşırım peş peşe çıktı.
Acelesi varmış gibi yatağın kenarına uzandı bir
prezervatifi açıp sikine taktı. Altında misyoner pozisyonunda
yatarken biraz göğüslerimi sıktı. Boynumu öptü. Bunu bile
özlemişim. Ellerim ile boynuna sarıldım. Ağırlığı
ile göğüslerim ezildi. Sıcak bir erkek tenine değen göğüs
uçlarım yandı.
Amımın girişinde
prezervatifin ince ucunu hissettim. Bacaklarımı biraz daha
araladım, içime zorlanmadan yavaşça kaydı. Çok ıslak
değildim, ama prezervatifin yardımı ile ince siki kolayca
yerleşti amıma. Kocamınkinden ince sikinin sertliği bile
özlediğim duyguları tekrar yaşatmaya yetmişti. İçimde
sertçe ve küfür ederek gidip gelirken sadece boynumu emiyor, bense boynuna
sarılmış hareketsiz duruyordum. Kocam kadar iyi değildi
sevişme konusunda, ama ben çok açtım. Karnım
karıncalanıyordu bile.
Boynumdan
ayrılıp göğüslerimi sıkmaya başladı. Sert ve
canımı yakıyordu. Kısa sürede onu da bıraktı.
Boynumu acıtarak emmeye devam etti ve öne doğru bir iki hamle
yaptı, tüm ağırlığını üstüme vererek
boşaldı. Daha yeni havaya giriyordum ve içime gireli bir dakika bile
olmamıştı.
Üzerimden
kısa sürede yana devrildi. Banyoya girmek için kalktı. Elim, içime
dölü geldi mi diye kontrol etmek için amıma gitti. Kontrol için
dolaşan parmağım bızırıma değince
bacaklarım kasıldı. İki parmağım ile
dolaştım çevresini. Yıllar önce küvete yatıp
yattığım gibi sol elim büyümüş sol meme ucuma gitti.
İki parmağım ise önce bızırıma, sonra içime.
İngilizin yarım bıraktığı işi tamamlamam o
kadar kısa sürdü ki, ben bile şaştım. Ayşenin otel müdürünün
siki üzerinde zıpladığı görüntüler gözümün önünde, iki parmağımı
derinliklerimde sıkıştırdım. Aylar sonra gelen orgazm
ile yatağa yaydım kendimi...
Göğüslerimi
öpmesi ile gözlerimi açtım. Üzerinde bir bornoz vardı. Bana da bir
tane uzattı. Kalktım yerden kıyafetlerimi toplayıp
duşa girdim. Giyinirken, "Çantanı bulamıyorum?" diye
anlamsız bir soru sordu, sonra, "Okey, buldum!" diye sustu...
Yarı
sarhoş savrularak eve döndüm. Kapıda bir çift de erkek
ayakkabısı, belli ki otel müdürü de Ayşenin odasında.
Soyunup yatağa attım kendimi, cep telefonumu kontrol etmek için çantamı
açtım. Çantam açılır açılmaz elime 4 adet 50 Pound para ve
bir (İngiltere) telefon numarası yazılı kağıt
geldi...
[Şeyma]
|