Sinirli Enişte! (Kerem 39 Y., Gebze)
Karımın benim neredeyse yarım kadar olan
vücudunu altımda eze eze sikiyordum. İnlemeleri uzadıkça
uzadı, çırpına çırpına
boşalacaktı birazdan. İnce uzun gövdesi, orta boy göğüsleri
ve dar kalçaları ile Balkan göçmenliğinin hakkını
veriyordu. O kadar huzur dolu ve sakin idi ki, benim
gibi sinir küpü bir adamı bile sakinleştirmişti. Görücü usülü
evlenmiştik. Bana iki çocuk verdi, ama vücudu halen aynı incelikte.
İş için bir haftadır saçma sapan yerlerde idim. Bunun
azgınlığı ile ikinci postaya başlarken karım önce
isteksizdi, ama şimdi altımda çığlıklar ile
boşalıyordu, dudaklarımı ısıra ısıra.
Sert sikişmeme alışması zaman aldı, ama şimdi
dudaklarım dişleri arasında uzuyor, tırnakları
sırtıma batıyordu. Daha sert sikmemi istermiş gibi beni
kendine çekiyordu...
Tam istediğim kadındı, evine
bağlı, temiz, sözümden çıkmayan. Genç yaşta
babalarını kaybetmiş bir ailenin kızıydı.
İkinci postaya başlamak istediğimde, "Yarın yapsak?"
dedi. Aslında vereceğim cevabı biliyordu. "Bir sonraki
seyahatimde Rus siker gelirim, yat şuraya çabuk!" dedim. Arada orospuları
sikmiyor değilim, ama Tekstil ve İhracat işinde iseniz
müşterilerin doğal ikramı zaten.
Bu lüks ev, iki araba ve huzurlu yaşam
belki de karımın hayal ettiğinden de fazlasıydı ve bir
dediğimi iki etmedi şimdiye kadar. Boşalmak için götüne sokmaya
niyetlendiğimde, "Çok gürültü yaptık, Menekşe
duyacak!" dedi. 10 yıl önce evlendiğimizde karım 20
yaşında idi ve dar götüne kalın yarağımı sokmama
önceleri izin vermemişti. Ama sonra bir hafta eve uğramayınca,
döndüğüm gün ağlaya ağlaya almıştı götüne.
Şimdi de kolaylıkla aldığını söyleyemem kalın yarağımı.
Evet, ben seyahatteyken, kızkardeşi Menekşe,
dört aylık bebeği ve sümsük kocası ile bize gelmişti.
Söylenerek, karımın ağzı ile işini halletmesine izin verdim. Kafasını yatağın kenarından
sarkıtarak ağzına dayadım. Karımın küçük
ağzı kalın yarağımı
emerken en derine girebildiğim bu pozisyonu seviyorum. Aynı anda
portakal iriliğindeki memeleri de ellerimin içindeyken boşaldım
karımın boğazına...
Karım 10 dakika sonra duştan
çıktığında, yine zarif, zayıf ve cinsellikten
kilometrelerce uzak bir kadınmış gibi
yanıma kıvrıldı. Çoğu Türk kadınından uzun
gövdesi, benim 1.90'lık boyumun ve 95 kiloluk gövdemin yanında
kayboluyordu. Elinde yine telefon, ailesi ile bitmez tükenmez yazışmalarına
başladı. Karıma, "Ne oldu yine? Yat zıbar
artık!" dedim. Karım, "Menekşe, (Sesiniz bize kadar
geldi!) yazmış!" dedi. Ben de, "Onlar da sikişsinler,
bizden izin mi bekliyor onun için de?" dedim. Karımın daha
öncesinden anlattığına göre, Bacanak Menekşe'nin
göğüsleri sütlü diye doğumdan beri yanaşmıyormuş.
Baldızın da canı yanmış bir keresinde. Karımla da
doğumdan sonra acı ve kuruluk nedeniyle
biraz zorluk yaşamıştık, ama kayganlaştırıcı
ve arka delik ile sorunumuzu aşmıştık. Karımı
haftada 2-3 kere sikmezsem dayanamam.
Sabah kahvaltıda dertleri ortaya çıktı.
Şu kızı bu herife vermeyin dediğim
sümsük bacanak yine cimrilik derdinde. Düzgün gözüken bir ailenin, eli yüzü düzgün oğlu. Bizimkiler de ona kandı. Ama
hayat boyu ana baba parası yemiş, parası olmasına
rağmen tüm hayatını beleşe getirmek
için karakterini sıfırlamış bir salak olduğunu ilk
gördüğümde anlamıştım.
Bebeğe kıyafet lazımmış, Tekstilciyim
ya, benden beleşe almaya gelmişler. Ulan
harcadığınız benzin parası beleşe
alacağınız kıyafetlerden daha fazla. Sonradan öğrendim
ki, benzin parasını bile anasından
almış öküz Bacanak. Kazandığı tüm para ile salak salak
ev alan, fakat götüne don almaya,
dışarıda iki lahmacun yemeye korkan bir cimri.
Baldızım Menekşe dersen ondan da salak. Hem de
ablasının tersine, iri yarı, balık etli, alık
suratlı bir karı. Karı koca tam da benzemişler
birbirlerine, beleş su var desen 100 kilometre
yol giderler. Neyse, o gün bebek kıyafetlerini alınca siktir olup
gittiler. Olan karıma oldu. Bağırıp
çağırdım, "Buraya cibiliyetsizce geleceklerine, para gönder
gelmesinler, gözüm görmesin karaktersizi!" diye.
Ne mümkün! Birkaç hafta sonra yine bizdeler, "Eve
havuz yaptırmışsın, görmeye geldik..." diye çıkıp
gelmişler. Karakterli olsalar gelsinler, ama dertleri beleşe tatil
yapmak benim evimde. Karım telefonda geldiklerini söylediğinde,
sırf suratlarını görmemek için,
"Gece iş yemeği var!" diye geç geldim eve. Sarhoşum da
hayvan gibi. Geldiğimde çoktan yatmışlar.
Ertesi gün öğlene doğru
kalktım. Havuz başındalar. İndim yanlarına.
İçmeme kızan karım surat yaptı. Biraz
bağırış çağırış ile susturdum.
Havuzbaşında çocuk ağlaması çekilmez durumda. Hıyar
Bacanak da maç seyretmeye gidecekmiş, bana, "Beraber gidelim!"
dedi. "İşim var!" diye siktiri çektim. Bacanak maça gidince
ben de çıktım evden, bir saat gezip geldim tekrar eve...
Karım ve baldızım halen
havuzbaşında idiler. Onlara görünmeden doğruca odamıza
çıktım. Pencere kenarına Laptopumu alıp oturdum.
Havuzbaşından bebek ağlaması geliyor yine. Pencereden
baktım, ikisi de mayolu. Menekşe'nin bir bacağı
karımın iki bacağını kalınlığında
nerdeyse. Menekşe sudan çıktı, bebeği alıp emzirmek için göğsünün birini çıkardı. Aman
Tanrım, sütten daha da irileşmiş memesi kocaman.
Baldız daha 25 yaşında ve en az 100'lük memeleri bebeğin
kafasından büyük ve sert duruyor. Vücudu dersen, tam yağlı beyaz
peynir gibi, bembeyaz.
Soyundum, şortumu giyip indim havuzbaşına.
Sesimi duyunca toparlandılar, Menekşe hemen gömleğini giydi
sırtına. Onlarla ilgilenmeden havuza atladım. Biraz yüzüp
çıktım, yanlarına oturdum. Karım, "Menekşe bir
şey soracakmış sana... Ben yemeği
hazırlayım!" diyerek kalktı. Belli ki
yine sinirlerim tepeme çıkacaktı. Giderken de kulağıma
yanaşıp, "Her şeyin meydanda, düzgün otur!" dedi. Dar
şortta kalın sikim yana kaymış,
pencereden gördüklerinin şişkinliğini taşıyor
halen. Demin ben yüzerken Menekşe ona kıkırdamıştı
demek.
Menekşe 10 yıldır benimle korkarak
konuştuğundan, yine yüzüme bakmadan korkarak başladı lafa.
Yeni bir ev bulmuşlar temelden, 50.000
Liraları eksikmiş, bankalar faiz istiyormuş. Aa ne ilginç ama,
enişte faiz istemez di mi? Ziyaret sebebleri havuzu görmeye gelmek
değil de, benim parama faizsiz bir iki sene konmakmış yani.
Sinirlenmiştim, "Ulan dördüncü eviniz!
Almayın paranız yoksa, ihtiyacınız da yok zaten!" dedim. Ağzına bir tane çakasım
var baldızın da, bunları eve sokan karımın da. Bebek
de ağlamaya başlayınca sinirlerim iyice tepeme çıktı,
"Emzir şu sıpanı!" dedim. Baldız, "Sonra
hallederim!" deyince, "Emzir, ağlamasın boşuna,
yukarıdan gördüm zaten nasıl emzirdiğini!" dedim. Ohh, az
bir laf sokma bile rahatlatmıştı beni...
O gece tabii karım ile güzel bir kavga ettik. Ama
karım ne yapsın, bir yanda ben, bir yanda bacısı, iki arada
bir derede kalıyor bu gibi durumlarda. Evlendiğimde sinirimi bilen
anamın, "Bu kıza bir fiske vurursan seni evlatlıktan
kovarım!" lafı aklımda. O gece karımla kavga üstüne
sevişmedik de. Karımın gönlünü almak için, "İyi,
yarın öğlene doğru depoya gelsinler,
vereyim amına koyum!" dedim...
Saat 11:00'de ben bir
müşterinin yanındaydım. Bacanak aradı, "Geldik,
depodayız! Anamı otogardan alacağım, oradan
alışverişe gideceğiz, o yüzden erken geldik!" dedi.
Annesine TV aldıracakmış, akşam
geri döneceklermiş... Borç veren benim, dert eden benim, para gelmedi
bankadan. Bacanağa, "Para bir iki saate gelir, ben de müşteriden
çıkınca depoya gelirim!" dedim. Sümsük Bacanak beyimiz bir daha
köprü trafiği çekmek istemiyormuş,
"Menekşe beklesin o zaman!" dedi. Ben de, "İyi tamam,
Menekşe'yi şöförle gönderirim!" dedim.
Depodaki ofisime geldiğimde Menekşe içerde
bekliyordu. Karşımdaki Menekşe'nin alık alık
soruları ile iş yapmaya çalışıyorum. Şerefsiz bir
müşteri 150.000 Lira borcu ile telefonlarıma çıkmıyor.
Sekreter not bıraktı, baldız depodan
bir iki çocuk kıyafeti atmış çantasına. Karaktersiz
baldız, toplasan 40-50 Liralık mal için beni de rezil ediyor
çalışanıma. Sinirden ağzını burnunu
kırasım var baldızın. Bir yandan da Fransa seyahati
yaklaşıyor, karımla davetliyiz, onu halletmeye
çalışıyorum. Sinirden telefonu kıracağım
şimdi.
Baldız,
"Ben de görmedim Fransa'yı!" deyince, "Gidin
görün!" dedim. "Çok masraf! Bize de davetiye çıkmaz mı
enişte?" deyince ise sinirlerim iyice zıpladı. Piyango
sanki amına koyum. "Kızım, her
şeyi beleşe getirerek yaşanmaz. Hele paranız varken bunu
yapmak cibiliyetsizlik!" dedim bağırarak. "Ay hemen
kızıyorsun enişte, üç kuruşluk bir şey sordum!"
deyince, "Üç kuruş ise dilenmeyin amına
koyum! Kalkıp kafayı
koyacağım şimdi!" diye bağırdım. "Ne çabuk sinirlendin enişte! Ablam
da söyler sinirli olduğunu!" dedi.
Aa, evet, nedense beleşçi cimrilere sinirleniyorum.
Gerizekalı baldızın karımdan da para
tırtıkladığını biliyorum, ama ses etmiyorum.
"Bankadan para gelince çekin gidin evinize, ablanı da
koydurmayın kapı önüne!" diye bağırdım, sonuna
birkaç küfür ekleyerek. Ağlamaya başladı hanımefendi
ve "Ben kocama dedim zaten, beni yalnız bırakma diye... Ama ben
para istersem sen daha fazla da verirmişsin...."
deyince nevrim döndü iyice. "Ulan ne çirkinmişsiniz lan, kocan seni
konsomasyona mı bıraktı?" diye bağırdım.
Baldızın suratı değişti, yalancı
ağlaması durdu, "Öyle deme enişte, sana güveni tam, ama bir
iki bin fazla istersem, hayır demezsin anlamında söyledi..."
dedi.
"Kızım, bana güveni niye tam bilmiyorum, ama
ikiniz de mi salaksınız? Karısını bırakıp
borç isteyen adamın karısına ne yaparlar bu devirde? Parayı
duyunca sizin beyniniz de mi duruyor lan? Sakın başkasına da
yapmayın bu aptallıkları!" dedim. Baldız, "Öyle
mi düşünülür enişte?" dedi tekrar zırlaya zırlaya.
"Ne düşünülecek ki, salak karı! Sizin
beleş hayatınızı yaşamak için orospuların
yemedikleri yarak kalmıyor lan!" diye bağırdım.
Bağırışlarım kesin duyulmuştur koridorunun
diğer ucundan. O sırada kapı çaldı, muhasebeci kız panik bir surat ile girdi içeri. Bankadan gelen parayı
getirmişti. Kız baldızıma bakıp, "İyi misiniz?"
diye sorunca, ona da bağırdım, korkudan kaçtı.
Bankadan 70.000 TL gelmişti, 20.000 TL de seyahat için
istemiştim. Baldıza, "Kaç
isteyecektiniz benden yeni planınızda?" diye sordum. Baldız
tekrar ağlamaya başlayınca, "Ağlama lan namuslu
orospu! Ha sikilmişsin, ha sikilmemişsin, yaptığın
düpedüz orospuluk işte! Söyle ne kadar istiyorsun?" dedim.
Baldız sümüğünü çekerek, "55.000 iyi olur..." deyince,
"Bu kadar lafa ben olsam beş kuruş almadan çıkar giderdim,
ne berbat bir aileymişsiniz lan!" diye tekrar
bağırdım. Yanına oturup onluk desteleri baldızın
çantasına atarken, "Ne diyecksin sümsük kocana? Biraz güldüm,
enişte lütfen dedim, bir beş daha mı kaptım diyeceksin?
Sonra da enişte bey amma da salak diye güleceksiniz değil mi?"
dedim.
Baldız cevap vermeyince, "Yüzüme bak lan
orospu!" diye kollarını sıktım, "Aylardır
seni sikmeyen kocan seni benim altıma yatman için mi gönderdi?"
dedim. Baldız, "Hayır enişte, deme öyle!" diye hıçkırdı.
Bundan ben de emindim, sadece ağır salak ve
paragöz idi ikisi de. Baldız, "Bırak kolumu, gideyim!"
dedi. Kontrolden çıkmıştım artık, kollarını
halen sıktığımı fark ettim. "Ne zaman
ödeyeceksiniz bu parayı?" diye salladım vücudunu. Baldız,
"Bilmiyorum enişte!" deyince,
"Ulan siz adam sikmeye mi geldiniz buraya? Dolandırıcı
mısınız? Borç isteyen adam gibi söyler, altı ay, bir sene
diye! İki gülücüğe, ablanın
hatırına beni mi çarpacaksınız?" dedim.
"Amma da uzattın enişte, bok gibi para
kazanıyorsun, birazını bize verince batacak mısın
sanki?" deyince film koptu bende, "Ulan ben
kırkıma gelmişken halen ebem sikilip Eminönü
piyasasının itleri arasında köpek gibi çalışmam sizin
için mi lan?" diye sağlam bir tokat geçirdim suratına.
Baldız tokadın şokuyla yana doğru
dönerek ağlamaya devam etti. Aklımda bir iki tokat daha atmaktan
başka düşünce yoktu. Tokat için daha havaya
kaldırdığım elim titriyordu.
Baldız yana doğru
kıvrılınca eteği koca götüne yapışmış,
sıcak havadan ve hafif terlemesiyle altındaki külodun izini iyice
ortaya çıkmıştı. Suratına bir tane daha
yapıştırmak istiyordum aslında, ama baldız
suratını kapamış ağladığından,
kıçına yapıştırdım tokadı. Baldız
şeklini bozmadan durdu. Sinirden aklımı kaybetmiş
gibiydim, ki daha önce de karıma laf atan bir
lavuğu da nasıl dövdüğümü pek hatırlamam. Tekrar
yapıştırdım baldızın kıçına okkalı
bir tokat. Baldız, "Enişte yapma!" diye aynı
pozisyonda ağlarken bir yandan da içi para dolu çantayı tutuyordu.
"Senin de, seni böyle yapan kocanın da,
kaynananın da hakettiği bu lan!" deyip, kıçına bir
tokat, ardından bir tokat daha atıp elimi geri çekmedim. Belinden
kavrayıp vücudunu kaldırdım, kalın bacaklarını
kucağıma doğru uzattım. Şimdi
annesinden poposuna şaplak yiyecek bir çocuk gibi kucağımda idi.
Bir tokat daha yapıştırdım kıçına. Baldız,
"Enişte lütfen, bırak gideyim!" diye çırpındı. "Sus lan orospu!" diyerek bir
tane daha yapıştırdım kıçına. Her tokatta
baldız can acısıyla
bağırıyor, kaçmaya çalışıyordu...
Kıçına yapışmış eteğini
yukarı çektim. Pembe renkli ince külodu ve değirmen taşı
misali beyaz kıçı çıktı ortaya. İki
tane de çıplak kalçasına yapıştırınca tokadı
kıpkırmızı oldu kıçının bir yanı.
Baldız bir eli ile eteği geri iteklemeye
çalıştı. Külodu kıçında toplanmış, tombul amının izi top gibi ortaya
çıkmıştı. Çırpınarak
kucağımdan kaçmaya çalışıyordu, ama kalın gövdesi
bile benim uzun güçlü kollarımdan kurtulmaya yetersizdi. Sol kolum ile
belini sıkıca sarıp, sağ dizimi biraz yükseltince
baldızın kafası koltuğa gömüldü, dizimin hizasındaki
kıçı yükseldi. Seri halde sert sert tokatlamaya başladım
kıçını, o da hıçkıra hıçkıra
ağlamaya...
Sikim pantolonumu patlatacak duruma gelmiş ve
baldızın yumuşak göbeğine
baskı yapıyordu. Kıçında beyaz bir yer kalmayana kadar
tokatladım. Beyaz kalın bacaklarının bitiminde şimdi
parmaklarımın izi çıkmış ve kızarmış
bir göt duruyordu. Tokatlardan ve çırpınmalardan
baldız ter içinde kalmıştı. Terden götüne
yapışmış külodundan tombul amının
çizgisi belli oluyordu. Tombul bir am ve tokattan
kızarmış kocaman bir göte bakıyordum. Belini
sardığım elimle külodun bir ucundan, diğer elimle de öbür
ucundan asılınca kolaylıkla yırtıldı külodu.
Baldız, "Enişte etme kurban olayım!" diyerek tekrar
kaçmayı denedi. İki tokat daha
yapıştırdım götüne, "Sus lan orospu!" diye
bağırdım tekrar.
Elimi tombul götünün yanakları arasına
attım. Hafif terlemiş, ama kuru bir amcık geldi elime.
Baldız halen çırpınıyordu
altımda. Ensesini sıkıp kanepenin minderine gömdüm yüzünü,
çırpınması azaldı. Kendime gelip
bıraktığımda boğulacakmış gibi nefes nefese
ağlamaya başladı. "Çırpınma
amına koduğumun orspusu!" diye tekrar bağırdım.
Kapalı bacak arasına tükürüklediğim parmağımı
attım. Cildi kaygandı ablasınınki gibi, kocaman fakat
biçimli götü göçmenliğin hakkını veriyordu. Etli amına dokundu parmağım, dışı
halen kuru idi. Bacaklarını kasmasına rağmen elimi araya
sokmayı başardım. Bacaklarını
kastığından parmaklarım acımıştı,
yine de bir parmağım içine kaydı bile. "Enişte
etme!" dedi tekrar. "Darmışsın orospu, ne
zamandır yarak yemiyorsun?" dedim. Cevap vermedi, sadece
ağlamaya devam etti.
Amına parmağımla birkaç gir çıktan
sonra parmağımın ucunda o tanıdık
ıslaklığı hissettim. Şimdi parmağım daha
rahat girip çıkıyordu amına.
Baldızım ise, "Enişte dur lütfen!" diye ağlamaya
ve çırpınmaya devam ediyordu. Tombul
amcığını avuç içi ile ezdikçe refleks olarak kalçası
yukarı kalkıyordu. Tokattan kızarmış dev
kalçalarının kıpkırmızı arasına tamamen
girmişti kalın elim.
Amcığını görmek istiyordum
baldızın. Kucağımda çevirdim ve hızlıca
altından çıkarak dizlerinin biraz üzerine ata biner gibi oturdum.
Baldız doğrulmaya çalıştı, ama tokadı gösterince
vazgeçti. Amcığı şimdi hemen elimin altında ve
gözlerimin önünde idi. Ağlamaktan ve tokattan
kızarmıştı suratı, karşımda elleri ile
yüzünü kapatmış hıçkırıyordu hafif hafif. Pantolonumun
fermuarını ve düğmesini açınca yarağım
rahatladı biraz...
Ablasının amı ile
hiç ilgisi olmayan, şişkin bir tepeciğin altında, etli,
geniş amcığı vardı. Bir iki haftalık kıllar
ile çevrili. Koyu pembe dudakları arasında sanki yıllardır
sikilmiş gibi hafif dışa taşmış bir amcık.
Ama kusursuz kelebek gibiydi amcığı, saatlerce
yalanırdı. Avucumun içini dolduracak kadar büyüktü. Önce çevresini
okşayıp, bu sefer iki parmağımı saldım içine.
Karımın amcığı gibi avuç içimde kaybolmayan, avcumun
içini dolduran bir amcık. Baldız irkildi. Islaklığı
ile yarıya kadar rahatlıkla soktum parmaklarımı.
Bir elimle de gömleğinin düğmelerini
açtım. Gömleğin altında dar bir atlet. Sikecem şu
giyim tarzını, memeleri belli olmasın diye kat kat giymiş.
"Çıkar üstündekileri!" diye bağırdım. Tepki
vermedi. Atleti iki elimle çekiştirdiğimde elleri ile engel oldu. Ama
o iki dev memeye ulaşmadan işim bitmezdi. Kalktım
üstünden. Baldız doğrulmaya kalkışınca, "Yat
oraya, yoksa yarak manyağı yaparım seni!" dedim. Yarak
korkusu ile pozisyonunu bozmadan durdu, bir eli ile
çıplak bacakarasını kapamaya çalıştı.
Masamın çekmecesinde aradığım
makası bulup tekrar aynı pozisyonda oturdum. Pantolonsuzdum
şimdi. Baldız bu sefer gözleri kapalı ve kafası yana
çevriliydi. Yine benden beleşe aldıkları atletlerdendi bu da.
Sinirim tekrar yükseldi. Makasın soğukluğu tenine değince
baldız hemen gözlerini açtı. "Kıpırdama,
batırmayayım bir yerine!" dedim. Korkudan büyümüş gözleri
ile atletini boydan boya kesmemi izledi. Kesip ikiye
ayırmam bitmesine rağmen gözleri hafifçe aşağıda idi.
Önü açık Boxerimden yarağımın başı çoktandır
çıkmıştı, iyice şişmiş mor
başı ile ona bakıyordu...
Baldızın sütyeni önden Çıt-çıt'lı
emzirme sütyeniydi. Çıt-çıt'ı da açınca dev beyaz
göğüsleri iki yana yayıldı. Elleri ile kapamaya
çalıştı. Boğazını sıkıp yüzüne yaklaştım,
"Sikerim o ağzını da, yana koy ellerini!" dedim.
Üzerinden doğrulduğumda baldızın elleri yanda, benim bir
elim ise amının çevresinde idi.
Göğüsleri 100'lük değilmiş, 110'luk imiş. Yakından
dev beyaz bir top gibiydi her bir göğsü. Göğüsuçları cildinden
beklenmeyecek şekilde koyu kahve. Cildi pırıl pırıl...
Am dudaklarını aralayıp bir
parmağımı sonuna kadar soktum. Parmağımla ileri geri
yaparken içini eziyordum amcığının. Diğer elimi
memesine attım. Aman Tanrım, sert, içi silikon dolu gibiydi sanki.
Göğüsuçlarını sıkınca, "Yapma enişte,
dur!" dedi tekrar. Belli ki hassas bir yerini
yakalamıştım. Avuç içimi tükürükleyip göğüsuçlarında
daireler çizmeye başladım. Göğüsuçları da kısa sürede
avuç içime batmaya başladı. Göğüsuçları gerçekten Dut gibi
uzadı. Amının içindeki parmağımı çıkarttım,
am dudaklarını aralayıp
bızırını buldum. Ablasınınki bir nokta gibi iken,
bu tombul karınınki ufak bir bilye gibi ortada idi.
Bızırını iki parmağımın arasında okşadım.
Baldızın ağlaması durmuş, gözleri kapalı,
kafası yana çevrili, zorla nefes alıyordu. Üzerine eğilerek bir
memesini dillemeye başladım. Elim ile hem bızırına
bastırıyor, hem de içinde parmağımı acımasızca
ileri geri gezdiriyordum. Baldız teslim olmuştu nihayet, veya yarak
manyağı yaparım tehdidi işe yaramıştı.
Bu saçma pozisyonda dakikalarca sürdürdüm karıyı
parmaklamayı. Amının suları avuç içime doluyordu. Islak
avcum amına çarparken çıkan sesler
eşliğinde sol memesinin ucunu dillemeye devam ettim. Baldız alt
dudağını ısırıyordu. Bir süredir bacakları
iki yana açılmış, vücudu hareketsizdi. Elim rahat
çalışıyor amında, üzerine
abandığımdan Boxerimden taşan sikim ise bacağına
batıyordu. "Enişte dur!" diye bağırdı.
Ama bu dur sesini parmağımı saran amcığı ve
titreyen göbeği dinlemedi. İçindeki parmak sayısını
iki yapıp amcığının içini ezmeye başladım,
bir elimle de meme ucunu...
Baldız iki eli ile yüzünü
kapayıp, hıçkıra hıçkıra boşaldı,
altımda ses çıkarmamaya özen göstererek. Kalçalarının hafif
hafif yükselmesini, tombul am dudaklarının
açılıp kapanmasını seyrettim. İçinden
çıkardığım parmaklarım birbirine
yapışmıştı am sularından. Daha güzeli ise,
sıktığım memesinin ucundan damlayan süt damlaları
idi...
Üzerinden kalktım,
masanın üzerinde duran sürahideki suyu kafama diktim. Baldız ise yan
dönmüş, eteği ile kıçını örtmüş öylece duruyordu.
Bacaklarından tutup kendime doğru
çevirdiğimde şaşkınlıkla çırpındı.
Bacaklarını katlayarak kanepeye bastırdım iyice ve
arasında yerimi aldım. "Enişte hani bir şey
yapmayacaktın?" dedi. "Öyle bir şey demedim!" diye
bağırdım. katladığım kalın
bacakları memelerine kadar yapışmış, top olmuştu
vücudu. "Yapma enişte, yakma ikimizi de!" diye tekrar
ağlamaya başladı. Yarağım kazık gibi olmuş,
onu mu dinleyeceğim. Am sularından parlamış kabarık
bir amcık gören taşlaşmış bir yarağım var.
Yarağım zaten kalın, ama bu durumda bana bile mor
başlı bir canavar gibi gözüktü. Beynimde kan yok'un tanımı
buydu. tamamen ortaya saçılmış etli
amcığının karımınkinin neredeyse iki üç katı
olan dudakları açılmış, yanakları kan dolmuş,
ortadaydı. Tombul amcığının dudakları
arasına yarağımın başını
değdirdiğimde, "Enişte lütfen kıyma bana!" dedi.
Sanki Türk filmi tecavüz sahnesi.
Boğazını sıkarak kanepeye yapıştırdım.
"Öyle bir sikeceğim ki seni, bir daha
kimseden para dilenmeyeceksin orospu! Aç ulan gözlerini!" diye
suratına yaklaşıp bağırdım. Öpeceğimi
zannetti herhalde dudağını kaçırdı. Boynundan
kavrayıp kafasını kaldırdım. İki
kat olmuştu. Bacakları göğüslerine yapışmış.
İçine girecek yarağa yakından bakıyordu. "Bak bakalım, nasıl girecek amcığına
koca yarağım!" dedim. "Enişte dur!" dedi tekrar.
Yarağımın başını sokmuştum bile ıslak
sıcak amına. "Amcığın
kavradı bak hemen, ne zamandır yarak yemedin lan?" dedim.
Ağlayan gözleri ile içine giren yarağıma baktı, ama cevap
vermedi. Havaya kaldırdığım tokatı görünce, "Bu
sene yapmadık enişte!" dedi. Ulan Temmuz bitiyor. Hamilelik filan
derken, yani yedi sekiz aydır yiyeceği ilk yarak. Biraz daha
itekledim. (Enişte dur!) yerine, "Yavaş, acıyor!"
dedi şimdi. Acır. Ben bile rahat değilim. Islaklığa
rağmen gerildi am dudakları.
Kaçışı olmadığını anlamıştı.
Gözlerini yine kapamış, bana ve yarağıma bakmıyordu. O
kadar parmaklamaya ve boşalmaya rağmen yine de dardı amcığının
içi.
"Niye yavaş orospu? Kocanın yarağı
daha mı küçük?" dedim. Cevap vermedi. Ben de kökledim. Evet kökledim. Dibinde bir yerlere çarpınca
bağırdı. Tombul dudakları sanki sikim ile birlikte içeri
doğru toplandı. "Yapma dur enişte,
çok acıyor!" dedi. Durmadım. Kendimi
kaybettim. Başına kadar çıkardım, köküne kadar saplayarak
siktim bir süre. Her saplayışımda acı
ile bağırdı, suratının şekli değişti.
İyice açtığım bacak arasında yarağımı
köküne kadar sapladığımda etli kasıklarına
yapıştım. Kalın bacaklarına parmaklarımı geçirdim. Bir süre sonra baldızın itirazları
durdu ve kafası yana kıvrıldı. Şimdi altımda koca
beyaz bir et parçası halinde tepkisiz idi. Bir iki dakikaya sakinledim ben
de.
İçinde kalarak tekrar yan çevirip üstüne yattım. Deminki
top olmuş halinden rahattı. Bacakları hafif açık,
kıpırtısız altımda iken, sert dev memelerine
kafamı gömdüm. Hareketsiz, ölü gibiydi altımda. Kalçalarımı
oynatarak hafif bir tempo ile sikiyordum. Amcığı ne kadar dar
idi, karnındaki Sezaryen izi doğumun doğal
olmadığını gösteriyordu. Dışını gören
geniş bir amcık bekler oysa. Sıra ile uçlarını dilledim memelerinin. Baldız tepkisiz idi, ama
göğüs uçları doğal tepkisini verdi. Uzadılar, dikleştiler.
Sikişim sakinleştikçe ben de sakinleştim.
Amına yarağımı sapladıkça doğal
ıslaklıktan çıkan sesler geliyordu. Ne güzel sarıyordu
yarağımı.
Bir sinir krizi anında karımın salak
bacısını sikiyordum. Daha iğrenci, tecavüz ediyordum.
Göğsünden boynuna çıktım, sakince yaladım. Yine
göğüslerine indim. Boşalmamak için bir süre hareketsiz durdum içinde.
Kulağına eğildim, "Sikim büyük mü
geldi?" dedim. Cevaplamadı. Alt dudağını
ısırmış, ses çıkarmamaya çalışıyordu.
Yediği tokatlar, yediği parmaklar, kalın yarağım
ile çektirdiğim acı ve tecavüz şokuna
rağmen, amı ıslak ve göğüsleri dikleşmişti.
Dakikalardır sikiliyordu. Karmaşık bir durumdaydı ve
inlememek için direniyordu. "Fransa'ya birlikte
gidelim mi, ister misin?" dedim. Bir yandan memesini okşuyor, bir
yandan kalçamı çevirerek yarağımı amının
içinde gezdiriyordum. Tecavüz pişmanlığı içindeydim, ama
yine de asıl istediğim bu genç dolgun vücudu biraz daha eze eze
sikmek, her yerini morartmaktı. Yine cevap yok.
Tempomu artırdım ve iki elimle
kavradığım memesini dillemeye başladım. Meme
uçları zayıf yeriydi. Hafifçe inleyip sustu yine. Devam ettim
dillemeye. Çok kısa süre içinde dilimin ucuna taze ılık süt
tadı geldi. Yarağımı tekrar dibine kadar yerleşip
kalçalarımı oynatarak gezdirdim içinde. Boynuna
çıktım, "Cevap vermedin?" dedim. "Evet!" dedi
nefesi aniden boşalarak. "Hangisine evet, sikimin büyüklüğüne
mi, Fransa'ya mı?" dedim. "İkisine
de! İkisine de!" dedi. Nihayet bir tepki
alabilmiştim.
Bir bacağını kanepenin kenarına atarak
hızlandım içinde ve az evvel süt gelen memelerine tekrar
yapıştım. Bir memenin ucunu sıkarken diğerini
emiyordum. "Kocanın yarağı bu kadar yok mu?" dedim.
"Yok!" dedi. Daha da hızlandım, "Sevdi mi
amcığın bu yarağı?" dedim. Cevap vermedi.
Başına kadar yarağımı çıkardım darbeli
sokmaya başladım. Tekrar sordum. "Evet!" diye
bağırdı. Baldız artık tutmuyordu kendini, inlemesi
kesik kesik bir ıhlama. Ucundan süt damlayan memelerini okşadım,
emdim çocuk gibi. Ağzımın içi süt ile dolmuş,
dudaklarımın kenarlardan sızıyordu memelerine.
"Enişte, çok büyük, büyük!" diye inliyordu. Elimi
kalçalarına indirip az önce tokatladığım sert dolgun götünü
avuçladım, yapıştık birbirimize, tekrar memelerine
saldırdım. kalçaları kocaman, ama genç ve sert idi. Hep iki yana
sarkık duran elleri ile başımı kavrayıp memesine
bastırdı iyice. Bir bacağını bana doladı. O da
katılmıştı artık bu sikişe. Kafam kadar memelerinin
içine nefessiz gömülmüş kedi gibi dilleyerek süt içiyordum.
"Enişte bittim ben!" diye inledi. Köylü lan
bu karı, bittim ne demek. Belime sardığı bacağı
titriyordu. Amının diplerinde de aynı titreme. Memelerinden ayrılamıyordum.
Dilimi iyice bastırdım, aynı anda da yarağımı.
Taşaklarımın sırıl sıklam olduğunu
hissediyordum. Amının girişi kalın
sikimi sıkıyordu, dayanılacak gibi değildi. "Yeter
enişte!" demesi üzerine bir iki git-gel yapabildim
sadece. Titreyen ve yarağımı kavrayan amcık işini
görmüştü. Sanki birileri taşaklarımı sıktı,
içimden fışkıran döller bitmek
bilmedi...
Ben durunca, "İçimi
yaktı!" dedi. Ağzımda meme bir süre kaldım. Sikim inmedi. Çıkarmadan
devam edebilir miyim diye düşündüm. Çalan telefonu için omzumdan itekledi.
İçinden çıktım. Baldız, "Kocam! Ne diyecem ben şimdi?"
deyince, "Eniştem yeni geldi dersin!"
deyip, dik duran yarağımı gösterdim. Güldü ilk defa.
Gömleğini ve sütyenini alıp elinde telefonla tuvalete doğru yürüdü. Ben de yerdeki kıyafetlerimi alıp giyindim. Depodan bir atlet bir külot getirip tuvaletin
kapısına bıraktım.
Kanepenin bir minderi döl ve am sularından renk değiştirmişti. Silip
ters çevirdim. Şöförü çağırdım. Baldız giyinmiş
ve makyajını yenilemiş halde çıktı.
Konuşmadık hiç. Para dolu çantayı aldı gitti...
[Kerem]
|