Çikolata Yüzünden Seks Manyağı Oldum! (3) (Nilüfer 33 Y., İstanbul)
Perşembe
ve Cuma günü her zamanki gibi geçti, ama aklımın bir köşesinde
hep Durmuş ağa vardı. Yaşadıklarım ne zaman
aklıma gelse, kendimi garip hissediyordum. Cumartesi günü sabah
erkenden kalkıp yapmam gereken işleri hızlıca bitirdim,
ancak babam, "Bana bahçede lazımsın!" dedi. O an çok
üzüldüm, aklım dere kenarındaydı. Ama mecburen babamla bahçeye
gittim. Öğleye doğru babam, "Sen artık eve git!"
dedi. Hemen koşarak yola çıktım, eve gitmeden önce dere
kenarına indim. Etrafa bakındım kimse yoktu. Tepeye eve
doğru giderken ileride Durmuş ağayı gördüm.
Hızlıca koşmaya başladım, beni fark edince durdu.
Yanına varır varmaz beni kucakladığı gibi
dudaklarıma yapıştı. Artık öpüşmeye
alışmıştım, deli gibi öpüşüyorduk.
Koşmanın ve öpüşmenin etkisi ile nefes nefeseydim.
"Kız
nerede kaldın?" diye kaşlarını çatıp
sorunca durumu anlattım. Durmuş ağa da, "Bu böyle
olmayacak, şöyle tadına vara vara yapmanın bir yolunu
bulmalı..." diye söylenirken boynuma öpücükler konduruyor, elleri ile
de minik kalçalarımı sıkıp okşuyordu. Sonra,
"Vakit epey ilerledi, sen şimdi eve git, ben bir yolunu bulup sürekli
elimin altında olmanı sağlayacağım!" deyip beni
bıraktı. O an çok moralim bozuldu. Vücudum onunla olmak, sevilmek,
okşanmak istiyordu. Evet, Durmuş ağa başarmış, bu
yaşımda beni seks bağımlısı
yapmıştı. Mecburen eve gittim.
Akşama
kadar çocuklarla oynayıp, evde oyalandım. Yazları sıcak
olduğunda akşam yemeğinden sonra ailecek bahçede oturur, annemle
babam çay içerlerdi. Saat 22:00 gibi de herkes yatardı. O akşam da
her zamanki gibi bahçede oturmuştuk. Ben ufak kardeşimle oynarken,
babam, "Birileri geliyor!" dedi. Evimiz tepenin üstünde
olduğundan yol gözüküyordu, tepenin aşağısından gelen
birileri vardı. Biraz sonra Durmuş ağa ile kahyası Mustafa
amca bizim evin önünde belirdiler. Babam hemen içeri davet etti onları.
Durmuş ağaya pek bir itibar duyardı babam. Çay falan içtiler. Bu
sırada Durmuş ağa sürekli beni süzüyordu.
Biraz sonra Durmuş ağa babama, "Ben bu akşam sana bir
şey demeye geldim. Biliyorsun mahsül zamanı geldi. Bağda bahçede
çalışan adam topluyorum..." dedi. Babam, "Biliyorum
Durmuş ağa, ama benim bahçede de iş çok..." dedi.
Durmuş ağa, "Biliyorum, senin kız gelip bizim çiflikte
çalışsa?" dedi. Babam, "Bilmem ki beyim, Nilüfer pek bir
küçük, yapabilir mi ki?" dedi. Durmuş ağa, "Yok, onu
ağır işe sokmayacam. Senin kızın okur
yazarlığı var. Kasaları yazsa, benimle birlikte bahçeleri
dolaşıp, yapılacak işleri yazsa yeter! 50 banknot
haftalık veririm, üstünü başını da alırım!"
dedi.
O an
babamın gözleri parladı. Ozamanlar babamlar haftada bir pazarda sebze
meyve satarlar, bu kadar parayı anca kazanırlardı. Ama ne bilsin
garip babam kızını Durmuş ağaya sikilmek için
verdiğini. Babam teklifi kabul etti. Annem de bu işe pek
sevinmişti. Biraz sonra Durmuş ağa ve Mustafa amca müsaade
isteyip kalktılar. Durmuş ağa, "Yarın sabah Nilüfer'i
alıp kasabaya götüreceğim, üstüne başına birşeyler alacağım!"
dedi. Babam da başıyla olur verdi. Yatmadan önce annemle babam
bir sürü nasihat verdiler, söyle çalış, böyle yap, terbiyeli ol falan
diye.
Sabah
erkenden kalktık, annem beni hazırladı. Biraz sonra da
Durmuş ağa ile kahyası araba ile evin önüne gelip, beni
aldılar. Köy meydanından da çiftliğin iki işçisini
alıp, yola çıktık. Kahya mustafa arabayı kullanıyor,
ben ve Durmuş ağa arka koltukta oturuyorduk. İşçiler ise
arabanın kasasındaydılar. Yol boyunca hiç konulmadık, ama
Durmuş ağa ara sıra entarimin üzerinde bacaklarımı,
kasıklarımı okşayıp durdu. Bu sırada önü kabarmştı,
sürekli gözüme takılıyordu. Kasabaya varınca Durmuş
ağa, "Kahya bizi meydanda indir, sen adamlarla gidip işleri
hallet, ben de kızın üstüne başına bir şeyler
alayım!" dedi.
Biz meydanda
indik, araba uzaklaştı. Durmuş ağa, "Benimle
gel!" dedikten sonra hızlı hızlı yürüyerek
dükkanların olduğu bir sokağa girdi. Durmuş ağa,
"Bak sana güzel elbiseler, ayakkabılar alacağım, ne
istersen yiyebiliriz, yeter ki beni mutlu et!" dedikten sonra, birkaç
dükkandan 2 tane elbise aldık, daha sonra askılı atlet ve küçük
külotlardan aldık. İlk kez normal külot ve atletim oluyordu. Oradan
bir lokantaya gittik, hayatımda ilkez bu kadar güzel yemekler yedim. Sonra
Durmuş ağa, "Hadi bakalım yavrum, işimiz daha
bitmedi!" dedikten sonra yürümeye başladık. Ara sokaklardan birinde,
iki katlı güzel bir evin önüne geldik. Durmuş ağa etrafa bir
bakındıktan sonra, cebinden çıkarttığı anahtarla
kapıyı açtı ve birlikte içeri girdik.
Durmuş
ağa benim tedirgin gözlerle etrafa baktığımı
görünce, "Burası benim kasabadaki evim, kasabaya inince bazen
burada kalırım!" dedi. İçerisi bizim evden çok
farlıydı. Beraber üst kata çıktık. Çok güzel eşyalarla
döşeli, düzenli bir odaya girdik. Durmuş ağa elimizdeki
poşetleri bir köşeye bırakıp, çekyata oturdu. "Hadi
bakalım küçük meleğim, ne istediysen yaptım, şimdi sen
de erkeğini mutlu edeceksin!" dedi. Ben tam yanına gidecekken,
"Orada yavaş yavaş soyun, sana öğrettiğim gibi beni
azdıracak şeyler söyle!" deyip, ayağındaki pantolonunu
dizlerine kadar sıyırdı ve sikini sıvazlamaya
başladı. Ben yaşımın verdiği tüm masumiyetle önce
üzerimdeki entariyi, sonra da atlet ve donumu çıkardım.
"Hadi
bakalım, şimdi yavaş yavaş kendini okşayıp,
söylediklerimi yap!" dediğinde minik göğüslerimi, göbeğimi
okşamaya, "Seni çok özledim erkeğim, hadi ye amımı, boşalt
küçük yosmanı, sikini yemek istiyorum, sikicim benim!" demeye
başladım. Durmuş ağa beni çok iyi
yetiştirmişti, bu yaşımda tam bir orospuya çevirmişti
beni.
Sonra beni
yanına çağırıp önünde diz çöktürdü, artık ne yapmam
gerektiğini biliyordum. Yarağını gövdesinden iki elimle
kavrayıp, emmeye, ucunu yalamaya başladım. Biraz sonra
Durmuş ağa da belini yavaş yavaş hareketlendirerek, sikini
ağzımda oynatmaya başladı. "Ahh minik yosma, çok iyi
yapıyorsun bu işi, ağzın da amın gibi dar ve
sıcak, birazdan yara yara sikecem o minik amını!" diye
inlemeye başladı. Ben kafamı kaldırıp,
"Sikilirken çok canım yanıyor, amım çok
sızlıyor!" dedim. Durmuş ağa da, "Merak etme yavrum,
sikile sikile alışacak amın! Geçen sefer ilkti, hele bir iki
daha sikeyim, iyice bir tadını al, vazgeçemeyeceksin!" diyerek
beni cesaretlendirmeye çalışıyordu.
Sonra bir
anda beni kaldırıp sırt üstü yatırdı,
bacaklarımı omuzlarına alıp üzerime uzandı, minik
vücudum altında kayboluverdi. Delirmiş gibi boynumu göğüslerimi
öpüyor, kalçalarımı sıkıp okşuyordu. Bu sırada
sikinin kafası minik amımın deliğine sürtünüyordu.
Amım çok ıslanmış, vücudumu zevk duygusu kaplamaya
başlamıştı. Öpüp okşamaya devam ederken, hafif geriye
çekilip sikini kavradı ve amıma yüklenmeye başladı.
"Ne olur acıtma!" dediğimde dudaklarıma bir öpücük
kondurup, "Merak etme, bu sefer seni sike sike boşaltacağım
minik yosmam! Kendini sıkma yeter!" dedikten sonra ani bir yüklenme
ile yarağının kafasını amıma sokuverdi. Biraz
canım yanmıştı, ama ilk seferindeki gibi değildi.
Göğüslerimi
okşayıp, dudaktan öpüşürken, yavaş yavaş hareketlerle
yarağını ileri geri oynatmaya başladı. Koca sikin her
harekette biraz daha içime girdiğini hissedebiliyordum. Bir süre sonra
hareketleri hızlanmaya başladı. Amım sızlıyordu,
ama müthiş bir zevk dalgasının da vücuduma
yayıldığını hissedebiliyordum. Minik kalçalarım
avuçlarının içinde kaybolmuş, sürekli sıkıyor,
okşuyordu. Göğüslerimi ağzına almış emiyor,
yalıyordu ve giderek hızlanmaya başlamıştı. Bir
süre sonra Durmuş ağanın kasıklarının amım
dudaklarına değdiğini hissettim. Artık amımı
gererek içimi dolduran sikin her kıvrımını hissediyordum,
nefes alışım hızlanmıştı.
"Dibine
kadar geçirdim sana orospu, çok darsın, zor girip çıkıyorum, bu
da delirtiyor beni!" diye söylenmeye başlamıştı. Ayaklarımı
beline dolmamı sağlayıp, belimden sıkıca kavrayıp
tüm gücüyle yüklenmeye başladı. Artık sikini her
vuruşunda kasıkları amımın dudaklarını
dövüyor, torba gibi taşakları kalçalarıma çarpıyordu. Sikle
beraber amımın dudaklarının içime girip
çıktığını hissediyordum. "Amın cayır
cayır yanıyor minik yosma, kavurdun sikimi!" dediğinde,
ayaklarım kasılıp, vücudum yay gibi gerildi, zevkten
bayılmak üzereydim, dünyadan kopup gitmiştim, harika bir duyguydu.
"Sik beni erkeğimmm, sikkk!" diye haykırmaya başladım.
O anı hiç unutamam, ilk kez bir erkeğin altında sikile sikile
bulutların üzerine çıkmıştım. Boşalmam oldukça
uzun sürdü. Kendimi o kadar kasmışım ki, Durmuş ağa
sikini dibine kadar geçirmiş, hareketsiz kalmış, yüzünde bir
tebessümle beni seyrediyordu. Sikin başının göbeğimde bir
yerlere değdiğini hissedebiliyordum.
Ayaklarımı
gevşetmemle Durmuş ağa tekrar seri bir şekilde
yarağını amıma geçirmeye başladı. Amım
boşalmanın etkisi ile iyice ıslanmış ve gevşeyip
açılmıştı, artık daha rahat girip çıkabiliyordu.
Bir süre sonra tekrar vücudum zevk dalgasına kapılmaya
başladı. Durmuş ağa da, "Ahhh, ohhh!" diye
inlemeye başlamıştı. Çok geçmeden, "Al sana
amını siktiğim, al orospu, al minik yosma! Boşalacam içine,
döllerimle yıkayacam amını!" diyerek, birkaç sert
vuruş daha yapıp sikini dibine kadar soktu ve "Ohhh!"
diye bağırmaya başladı. Yarağının içimde
kalp gibi attığını, sıcak sıcak bir şeylerin
aktığını hissetmemle, ben de tekrar boşalmaya
başladım. Durmuş ağa boynuma göğüslerime küçük
öpücükler kondurarak iltifatlarda bulunuyordu. Bu sözleri öyle hoşuma
gidiyordu ki, kendimi çok önemli hissediyordum.
Bir süre
sonra içimden çıkıp karşıma uzandı.
Yaşadığım zevkten küçük vücudum yorgun düşmüş,
kendimi kaldıracak gücüm kalmamıştı. Bacaklarım iki tarafa
açık, öylece yatıyordum, amım hafif sızlıyordu.
Durmuş ağa, "Çok tatlı görünüyorsun, amının küçük
deliğinden döllerim süzülüyor!" dediğinde, kafamı
kaldırıp bacak arama baktım. İnanılır gibi
değildi, deliğim halen biraz açık duruyor, amımın
dudakları küçük bir çiçeğin yaprakları gibi iki tarafa
açılmış, amımın yanakları şişmiş
ve kızarmıştı. Amımdan dışarıya
Durmuş ağanın beyaz dölleri hafifçe süzülüyordu.
Biraz
dinlendikten sonra kalkıp tuvalette temizlenip, giyinip, evden
çıktık...
[Nilüfer]
|