|
Hani Marjinal Bizdik: Çarşaflı Nazmiye! (2) (Halit 29 Y., Yozgat)
Nazmiye yeniden gelmeden
önce temizlenmem gerekliydi. Duşa girdim. Daha bir hafta önce etek
tıraşı olmuştum, ama Nazmiye'ye güzel görünmek için 3
bıçaklı tıraş bıçağımla yeniden kestim
uzamaya başlayan kılları. Yarağım,
taşaklarım ve kasıklarım güzelce parlıyordu.
Yıkanıp kurulandım. Yatak odasına geçip yatağı
topladım, yastık yüzünü ve çarşafı değiştirdim.
Saat 2 olmuştu. Kalbim heyecanla çarpıyordu. Gelecek mi acaba diye
düşünüyordum.
Merdivenlerden
ayak sesleri gelince kapının deliğinden baktım o mu diye.
Ama hayır, o değildi. Komşulardan birisiydi. Güç toplamak için
bir şeyler yemem gerekliydi. Masanın üstünde duran ve henüz
toplamadığım peynir zeytinden biraz yedim, yazık ki
ekmeğim bitmişti. Bir sigara yakmak istedim ama kokusu Nazmiye'yi
rahatsız eder diye vazgeçtim. Gözüm duvardaki saatteydi. Akrep ve
yelkovandan gözümü ayıramıyordum bir türlü.
Nihayet saat 3
olduğunda kalbimin atışları hızlandı birden.
Start sesini duyan yarış atı gibiydim sanki. Kalbim dörtnala
koşuyordu. Dakikalar ilerlemeye devam ederken heyecanım azalmaya
başladı bu kez. Nazmiye görünürlerde yoktu çünkü. Kapının
deliğinden baktım. Karanlık koridordan başka bir şey
yoktu gördüğüm. Belki de gelmeyecekti, beni kandırmıştı.
Ya da bilmediğim başka bir şey vardı.
Kapının
arkasında dikilip durdum dakikalarca, gelmesini bekledim. Derken
merdivenlerden ses gelince gözümü deliğe dayadım. Koridorun otomatik
ışığı yandı, karanlık
aydınlığa dönerken Nazmiye'nin merdivenlerden sessiz sedasız
indiğini gördüm. Hemen yavaşça açtım kapıyı,
aralıktan içeri süzülürken kapattım. Yine siyah çarşaf
vardı üzerinde ama bu öncekinden farklıydı. Onun ince siyah
tülden peçesi varken bu tek parçaydı. Kolları düğmeliydi.
Ayağında ince siyah lastik tabanlı ayakkabıları
vardı.
Ayakkabılarını
çıkarıp salona geçti. Elinde küçük bir tencere tutuyordu, "Aşure
getirdim, gücün kuvvetin yerine gelsin diye..." dedi ve masanın üstüne
bıraktı. "İyi yapmışsın, sağ ol!" diyerek
tencerenin kapağını açtım. Tıka basa doldurmuştu
tencereyi aşureyle. Kaşık alıp geldim, tencereye
daldırıp yemeye başladım. Meyveler, kuruyemişler, bol
şeker içimi enerjiyle doldururken Nazmiye koltukta elleri dizlerinde bana
bakıyordu. Ela gözleri fıldır fıldır dönüyordu.
Peçesini çenesinin altına indirdi daha sonra, beyaz uzun yüzü
açığa çıktı. Meraklı bakışları üzerimde
gezindi bir süre daha.
Benim
ağır ağır yediğimi görünce, "Biraz acele et, eve
gitmem gerek, çok kalamam!" dedi. "Tamam!" diyerek tencerenin
kapağını kapattım. "Ben içeri geçiyorum, sen gene önceki
gibi hazırlanırsın..." diyerek yatak odasına geçip
kapıyı kapattı. Kalbimin atışları yeniden
hızlanmaya başladı.
Yatak
odasının önüne geldim. Yarağımı çıkardım ve
okşamaya başladım ama bir türlü istediğim gibi olmuyordu.
Konsantre olamıyordum. İçerde Nazmiye gibi bir güzellik
yatağımda dururken böyle ayaküstü 31 çekmek istemiyordum. Bir türlü
kaldıramadığım yarağımı gerisin geri
külotuma soktum.
Kapıya
vurduğumda, içerden fısıltılı halde, "Gir!" sesi
gelince kapıyı açıp girdim. Nazmiye aynı şekilde
yatağa uzanmış ve kalın battaniyeyi üstüne örtmüştü,
sırtüstü yatıyordu. Siyah bonesi yine başındaydı,
çıkardığı çarşafı köşedeki sandalyenin
üstündeydi. Beni giyinik halde görünce, "Ne oldu, niye
hazırlanmadın?" diye sordu merakla. "Olmadı, benimki
kalkmadı bir türlü!" dediğimde doğrulur gibi olup kaygılı
gözlerle baktı. "Niye, neden?" dedi heyecanla. "Yapamadım, sen burada
böyle varken 31 çekmek istemedim!" dedim. "Ne olacak peki, nasıl olacak?"
dediğinde yatağın kenarına oturup, "Normal şekilde
yapalım, olmaz mı?" dedim.
O an gözlerinden
kara bulutlar geçer gibi oldu. Ela gözlerinin rengi değişti, beyaz
yüzü kızardı. "Öyle bir şey mümkün değil, aklından
bile geçirme!" dedi. "Niye, sonuçta yaptığımız bu
değil mi, içinde gidip gelmişim ne fark eder?" dedim. "Çok şey
fark eder, sen benim kocam değilsin!" dedi. Kızmış gibiydi
bana.
"O zaman sen de
biraz yardım et!" dediğimde, "Nasıl yardım edeyim, ne
yapacağım?" dedi. "Şu battaniyeyi kaldır bari, seni
çıplak görmeme izin ver en azından!" dediğimde de aynı
tepkiyi gösterdi. Ama sonra, "Benim ellememi ister misin?" dedi. "Olur, iyi
olur!" deyince soyunmamı istedi. Yatağın sol yanına geçtim.
Ben soyunurken başını diğer tarafa çevirdi. Sonunda üstümde
sadece atletimle kaldığımda, "Tamam!" dedim.
Nazmiye sol eliyle
gözlerini kapatıp sağ elini uzattı battaniyenin altından.
Yarağımı görmek istemiyordu. Sonunda sağ eli
yarağıma dokundu. Sağ eli tıraşlı, parlak
yarağımı sıkıp sıkıp bırakıyordu.
Sol eliyle de gözlerini kapatmış, bakmamaya
çalışıyordu. Saçma sapan bir durumdu bu, trajikomik bile
denebilirdi. Biraz sonra yarağımı amına sokacaktım ama
o yarağımı görmemek için çabalayıp duruyordu.
Sağ elinin
sıkıp bırakmaları da beklenen etkiyi göstermedi bir türlü.
Pamuk gibi yumuşak ve beyaz eli yarağımı amına girecek
kadar sertleştirememişti. Acaba istesem ağzına alır mı
diye düşünmeye başladım. Dakikalar geçtiği halde olmadığının
o da farkına vardı ve "Niye olmuyor, erkekliğin mi öldü senin?"
demeye başladı. "Erkekliğim ölmedi, saçma sapan işler
yapıyorsun, onun için de kalkmıyor!" dedim karşılık
olarak. Elini çekti yarağımdan, sol eli halen gözlerindeydi. "Nazmiye
aç şu gözlerini, çok komik oluyorsun böyle, tahrik olamıyorum!"
dedim.
Önce kararsız
kalmış gibi çekip çekmemek arası bir hareket yaptı, ama
sonra yavaşça çekti elini gözlerinden. Sımsıkı
kapattığı gözlerini de açtı. "Niye olmuyor?" dedi,
kaygılı ve tedirgindi sesi. "Biraz bir şeyler yapmamız
lazım, yoksa tahrik olmam mümkün değil bu şekilde..." dedim. "Ne
istiyorsun peki?" diye sordu.
"Ağzına
alır mısın?" dedim. Yutkundu, bunu duymak hoşuna
gitmemiş gibiydi. "İstemiyorum!" deyince bunu daha önce
kocasıyla yaptığını düşündüm. "Kocanın
yarağını aldın mı hiç ağzına?" diye sordum.
"Böyle konuşma!" dedi tepki göstererek. Almıştı belli ki,
ama şimdi benimkini ağzına almak istemiyordu.
"Seni sikmek
istiyorum, anladın mı, doya doya çatır çatır sikmek,
sevişmek, sikişmek istiyorum. Sonuçta hamile kalmanın tek yolu
da bu. Öyle dışarda 31 çekip amına akıtmak istemiyorum
anlıyor musun? Yakında İstanbul'a döneceğim, bir daha
yüzümü görmeyeceksin, ama çocuğumu doğuracaksın. En azından
bir kez olsun bunu yapalım!" dediğimde sanki
karşısında ben değil de şeytan varmış gibi
baktı nefretle. "Dışarı çık, istemiyorum,
giyineceğim!" dedi tepki göstererek.
Yerdeki
giysilerimi alıp giyinmeden çıktım odadan. Koridorda giyinip
salona geçtim. Birkaç dakika sonra kapı açıldı. Nazmiye hiçbir
şey demeden kapının deliğinden baktı, kimsenin
olmadığını anlayınca da ayakkabılarını
giyinip çıktı evden.
İlk denemenin
heyecanıyla yarağım kısa zamanda kalkmıştı
ama ikincisinde istediğim olmamıştı. Nazmiye de teklifime
olumlu karşılık vermeyince sonuç bu olmuş, çekip
gitmişti. Bu kez bir efkar sigarası yaktım. Derin nefesler çeke
çeke içtim. Nazmiye'yi kızdırmıştım. Belki artık
hiç gelmeyecekti. Salaklık ettiğimi düşündüm.
Ama 15-20 dakika
kadar sonra kapıdan fare tıkırtısına benzer sesler
geldi. Delikten bakınca Nazmiye'yi gördüm, hemen açtım
kapıyı. İçeri geçti sessizce. Ayakkabılarını
çıkarıp salona geçti. Anlaşılan teklifim üzerinde
düşünmüş, belki de kabul etmişti. Ancak ilk sözü, "Sen sigara
mı içiyorsun?" oldu. "Evet, bir tane yaktım..." deyince, "İçme,
doğacak çocuğumun sağlığı için sakın içme!"
dedi.
Koltuğa
oturdu. Elleri dizlerinde, gözleri üzerimdeydi, benden karşısına
oturmamı istedi. "Teklifini düşündüm, belki de sen
haklısın, ben biraz fazla abarttım. Yakında gideceksin ve
birbirimizi bir daha görmeyeceğiz!" dediğinde içim sevinçle doldu.
Ayağa kalkıp duvardaki saate baktı, dördü geçiyordu. "Ama bugün
dediğin şekilde olmaz, artık geç oldu. Mücahit 5-6 gibi geliyor,
yemek yapmam gerek. Yarın sabah geleceğim, sen de o zamana kadar
erkekliğini toplamış olursun. Şimdi hızlıca bir
sefer daha yapmanı istiyorum!" dedi.
"Tamam, nasıl
istersen!" dedim sevinçle. Yatak odasına geçerken peşinden gittim.
Yatağa oturdu Nazmiye ve soyunmamı istedi. Üstümdekileri
çıkartırken o olduğu yerde kaldı. "Sen de soyunsana!"
dediğimde, "Olmaz, gitmem gerek, hadi acele et, konuşma!" dedi.
Çırılçıplak kaldığımda bu kez gözlerini
kaçırıp başını çevirmedi başka tarafa. Direkt
gözlerime ve yarağıma bakıyordu.
Önüne
geçtiğimde çekinerek tuttu yarağımı. Gözleri üzerimde
kaldı bir zaman, yarağımı nazikçe tutmuş,
sıkıp bırakıyordu. Yarağım
dokunuşlarıyla birlikte yavaş yavaş kalkmaya
başladı. Sonra fısıltılı sesiyle, "Ağzıma
alayım mı?" diye sordu. "Çok iyi olur!" dedim heyecanla.
Çarşafının peçesini çenesinin altına indirdi ve öne
doğru eğilip yarağımı aldı ağzına. O an
tüm vücudum titredi, kalın pembe dudaklarıyla
yarağımın kafasını emiyor, sağ eliyle de
taşaklarımı okşuyordu. Ela gözlerini açmış bana
bakıyordu bir taraftan da.
Parlak ve
yumuşak çarşafının üzerinden başını
okşamaya başladım. Yanaklarına dokundum. Beklenen
olmuş ve yarağım kalkmaya başlamıştı.
Kalktıkça büyüyüp kalınlaşıyor ve Nazmiye'nin
ağzını dolduruyordu. Sadece kafasını almaya devam
ediyordu. "Biraz daha al ağzına, sok içine!" dediğimde
dediğimi yapmaya başladı. Yarağımı daha da soktu
ağzına. Dişlerinin arasında kalmıştı
yarağım. Keskin beyaz dişlerinin dokunuşları
gıdıklandırıyordu beni. O da bunun farkına
varmış gibi ağzını açıp genişletti içindeki
boşluğu.
Yarağım
daha da derinlere ilerledi ağzında, hatta boğazına kadar
girdi. Başının iki yanından tuttum sıkıca ve bir
süre o şekilde kaldım. Ellerini kalçalarıma atıp kendini
geri çekmeye çalıştı Nazmiye, ama izin vermedim.
Yaşadığım yoğun zevki tarif etmem mümkün değildi
o sırada. Başını sıkıca tutup
yarağımı ağzında götürüp getirmeye başladım
bu kez. Gözleriyle bunu istemediğini belli ediyordu ama yine de daha ileri
bir tepki göstermiyordu.
Ağzının
içi ıslak ve sımsıcaktı. Dilini hissediyordum. Nerdeyse
boşalacak noktaya geldiğimde çıkardım
yarağımı. Öksürür gibi oldu, "Ne yapıyorsun?" dedi tepki
göstererek, ama yarağımın kazık gibi olmasından da
memnun olmuştu. "Tamam hadi, sok artık şunu!" dedi ve ayağa
kalktı.
Uzun boyluydu,
nerdeyse benimle aynı boydaydı, yapılı bir
kadındı. Dolgun beyaz kalçaları gözlerimin önünden gitmiyordu.
Şu kapalı, çarşaflı haliyle bile onu
arzuladığımı fark ettim. Soyunup yatağa girmesindense
bu giyinik haliyle onu sikmek için istek duyuyordum. Bunu söylediğimde
tepki gösterecek sandım ama onun yerine, "Tamam!" dedi.
Yatağın
üstüne çıkarak domalmasını söyledim. O sırada
yatağın kenarında ayakta duruyordum. Nazmiye
çarşafının alt eteğini topladı, çorapsız bembeyaz
baldırları açığa çıkarken yatağın üstüne
çıktı. Dizlerini koydu yatağa, ellerini açarak önümde
domaldı. Hemen çarşafının eteğini kaldırıp
beline attım. Bembeyaz dolgun kalçaları ve beyaz pamuklu külot
giydiği götü önümdeydi. Çarşafının altına etek ya da
başka bir şey giymemişti. Götünün derin yarığı
külotun ince kumaşının altından belli oluyordu.
O anın
heyecanıyla yarağımı külotunun üstünden götüne sürttüm. "Ne
yapıyorsun, saçma sapan şeyler yapma!" dedi başını
çevirerek. "Tamam, ama çok azdırdın beni!" dedim yutkunarak.
Külotunun kalın lastiklerinden tutup yavaşça sıyırdım
kalçalarına kadar. İşte beklediğim manzara nihayet karşımdaydı.
Derin göt yarığının ortasındaki
çukurlaşmış göt deliği ve hemen altındaki
şişkin amı arzı endam ediyordu. Kıldan tüyden
arınmış ve tertemizdi ikisi de.
Yarağımı
tuttum, bir elimi götüne atarken yavaşça bastırdım amına. O
an, "Uhhh!" diye bir ses çıktı Nazmiye'den. Başını
çevirmişti yine. Yarağım açılan aralıktan yavaş
yavaş içeri girmeye başlamıştı, ama sonra yeniden bir
şeyler ters gitmeye başladı. Nazmiye ıkınıyordu,
vücudu titremeye başlamıştı ve yarağım
amının içinde sıkışıp kalmıştı.
Daha ileri gidemiyordum.
"Rahat ol, sakin
ol!" dedim, ama Nazmiye yapamıyordu. Yarağım acımaya
başlarken çıkardım. "Çok acıdı!" dedi. "Tamam, bak
sakin olmaya çalış, korkacak bir şey yok, derin derin nefes al,
aklına başka şeyler getir!" dedim. Bu arada yuvarlak ve dolgun
göt yanaklarını okşuyordum bunları söylerken. Kadife gibi
yumuşak ve pürüzsüz tenini hissediyordum.
"Tamam!" dedi
fısıldayarak. O zaman tekrar bastırdım
yarağımı. Pembe dudakların açılmasıyla birlikte
kafası içine girdiğinde ıkınır gibi oldu, ama sonra, "Devam
et!" dedi usulca. Yavaşça bastırmaya başladım. Gözden
kaybolmaya başlamıştı yarağım. Acı
çekiyordum yine ama katlanabileceğim bir seviyedeydi. Sonunda dibine kadar
girdiğinde dudaklarımdan derin bir, "Ohhh'" sesi çıktı.
Nazmiye'nin derin
ve sıcacık amını doldurmuştum yine. Göt
yanaklarını kavradım sıkıca ve bastırdım.
Yavaş yavaş git gel yapmaya başladım içinde. Parlak ve
temizlenmiş yarağımın hareketleri Nazmiye'nin hoşuna
gitmiş gibiydi, kendini bana yaslamaya başlamıştı.
Beyaz göt yanaklarını okşadıkça yarağımın
sertliği daha da artıyor gibiydi. Üstündeki bol, ince ve yumuşak
çarşafının kumaşı dalgalanıyordu.
Başını
sağa sola oynatmaya başlamıştı Nazmiye. O da benim
gibi zevk alıyordu. Hareketlerimi hızlandırmaya
başladım. Göt yanakları titremeye başlamıştı
şimdi. Hemen önümdeki göt deliğini başparmağımla
yoklarken hafifçe bastırdım. Delik birden açılıp
genişlerken tırnağım içinde kayboldu. O an Nazmiye, "Yapma!"
diye bağırdı, ses etmeden çektim parmağımı, ama
aklım götünde kalmıştı.
"Hadi acele et,
boşal artık, bitir şunu!" demeye başladı daha sonra.
İkinci kez boşalmam gecikiyordu ne kadar istesem de. Hızlanmaya
başladım, tüm gücümle yükleniyordum amına. Amı da gittikçe
açılıp genişlemiş ve sulanmıştı.
Yarağımın gidiş gelişleri
kolaylaşmıştı artık. Yoğun ve tok 'Şop
şop şop şop!' sesleri yatak odamda yankılanıyordu.
Göt
yanaklarının titremeleri, Nazmiye'nin, "Ayyy, ahhhh, ımmm!"
benzeri sesleri, beyaz ellerinin yatağın üzerinde sağa sola
kaymaları derken boşalmam gecikmedi. Kendimden geçer gibi oldum, her
yanım titriyordu. Gözlerimi kapattım ve döllerim amına akmaya
başladı. Titreye titreye ayakta akıttım döllerimi
amına. Birkaç defa iyice yüklendim ve amının en diplerine
boşalttım döllerimi.
Amından
çıktığımda zevkten kendime gelememiştim halen. Nazmiye
yüzüstü uzandı yatağa ve çarşafının eteğini
indirdi aşağı, bacaklarını örttü. Kısa bir süre
öyle kaldıktan sonra da ayağa kalktı, kalçalarına
indirdiğim külotunu çarşafının üstünden çekti,
toparlandı. "İnşallah olmuştur!" diyerek ellerini yüzüne
sürüp kısa bir dua ettikten sonra, "Yarın sabah erkenden gelirim,
getirdiğim aşureyi yiyip bitir. Sigara filan da içme bu aralar!"
diyerek hızlıca çıktı odadan. Kapının
deliğinden baktı, kimsenin olmadığını
anlayınca da sessizce çıkıp kapıyı kapattı.
Banyoya geçip
kısa bir duş aldım. Biraz yatağa uzanıp yattım.
Saat 6 gibi kalkıp alışveriş yapmak için caddeye
çıktım. Marketten çıkmış eve giderken yolun
karşısındaki Nazmiye'nin kocası Mücahit'i fark ettim. Gri
bir şalvar giymişti, yakasız beyaz gömlek, başında da
kahverengi bir takke vardı. Uzun, göğsüne inen siyah
sakallarıyla sert görünümlü biriydi. Nazmiye gibi bir güzelliğin
sahibi ve kocası işte bu adamdı. Binanın girişinde
nihayet karşılaştık. Karşılıklı
selamlaştık.
"Yakında
gidecekmişsin Halit kardeş?" dedi. Gitmemden memnun olacaktı
belli ki, ağzının sağ tarafındaki altın dişi
görünüyordu gülerken. "Evet, artık İstanbul'a dönüyorum!" dedim.
Yoğun bir hacı yağı kokusu geliyordu üzerinden.
"İsabet olur, sen yabancısısın buraların,
yapamazsın buralarda bir başına daha fazla!" diyerek binadan
içeri girdi. Ben de peşinden girip daireme çıktım. İçimden
(Amına koyduğumun ibnesi!) dedim.
O gece internette
uzun süre pørnø sitelerde takıldım. İlk defa bir kadınla
detaylı bir sevişme yaşayacaktım. Allah'ın
Yozgat'ında nasip olacaktı üstelik. Nazmiye'nin öğüdüne uyarak
da sigara içmedim. Pørnø sitelerde uzun zaman takılınca içimden 31
çekmek geldi, ama döllerimi Nazmiye için saklamam gerekiyordu...
[Halit]
|