Kocam Hastayken Canım Müthiş Sikilmek İstiyordu! (Gül 36 Y., İzmir)
Bir gece
ansızın kocamın inlemesiyle uyandım. Müthiş bir
ağrı, kıvranma. Ağrısı durmayınca apar topar
acile gittik. Taş veya kum döküyor. Ağrı kesiciler, ilaçlar,
serumlar. Ağrı kesilince eve döndük. Gece tekrar ağrı.
Tekrar ağrı kesici. İdrarda kan. Zor
işemeler. İşte böyle başladı her şey. O
zamana kadar kocamın hiçbir şeyi yokken, doktorlarla, ilaçlarla
tanıştık. Bünyesi mi yapıyormuş ne, kesilmedi
gitti. Gece uykudan kalktık. Gündüz işten çıkıp geldi
sancı nedeniyle. Raporlar. İzinler.
Eh, bu arada da bizim haftada bir yaptığımız olağan
sevişmeler de iyice rafa kalktı. Birşey söyleyemiyorum, adam
canıyla uğraşıyor. Ne siki kalkıyor, ne beni görüyor
gözü. Ama bu arada ben de iyice doldum, taştım. Üç gün, beş gün,
bir hafta, iki hafta, üç hafta. Bitmek bilmiyor. Kocam sancılardan
fırsat bulur da uyuyabilirse, ben de yanında yatıp kendimi
parmaklıyorum, kendimi tatmin ediyorum. Banyoda küvetin içinde yatıp,
ılık, tazyikli suyu tutuyorum klitorisime. Su sıcak sıcak
amıma çarpıp dururken, ben memelerimi okşaya okşaya
boşalmaya çalışıyorum. Salatalıklar. Fırça
sapları, tarak sapları. Ama olmuyor tabi. Gerçek sikin yerini tutmuyor
ki. Kıvranıyorum yarak girsin içime, siksin beni kocam diye. Ama
maalesef.
Yine bir gece vakti. Yine uykusundan uyandı kocam. Gündüzden beri
işeyemiyordu. Bir iki damla geliyor, tıkanıp kalıyordu.
Gece iyice zorlamaya başladı. Ne yapacağımı
şaşırdım. Araba var aşağıda, ama
kullanmasını bilmiyorum. 112'yi arasam mı, ne yapsam, diye
düşünürken, apartmanda en üst kattaki Tıp son sınıfta
okuyan Cem geldi aklıma. Cem annesiyle birlikte oturuyordu, bekar bir
gençti. Ara sıra tesadüfen rastlaşır,
selamlaşırdık. Daha çok annesi Leyla ablayla görüşüyor,
tanışıyorduk. Cem yakışıklı, güleç yüzlü,
spor delisi bir çocuktu. Derslerinden nasıl fırsat buluyorsa body
çalıştığını söylüyordu annesi. Üçgen vücudundan,
kaslarından belliydi zaten. Evlerine gittiğimde bir kenarda hep spor
aletleri görürdüm.
Öyle telaşlıydım ki, üzerime geceliği geçirip
fırladım. Bu saatte ambulans çağır, bekle, acile git,
doktor ara, derdini anlat. Ohoo, bunları yapana kadar en azından
fikir alabilirdim Cem'den. Telaşla asansörü beklemeden merdivenleri
koşarak tırmandım. Gecenin üçünde ayak seslerim yankı
yapıyordu. Üç kat yukarı çıkıp kapısına
dayandım, zili çaldım. Ses gelmedi. Bir daha. Bir daha. Bir yandan
kapıyı tıklatıyordum. Sonunda kapı açıldı. Ben Leyla ablayı beklerken, Cem karşımdaydı. Üzerinde bir
şort vardı sadece, gözlerini oğuşturuyordu. Beni görünce
şaşırdı, gözleri açıldı. Üstüne atılıp nefes nefese, "Cem, çabuk bana yardım et..." diyerek kollarını
tuttum.
"Ne oldu Gül abla? Kötü bir şey mi var?" dedi. Şaşalamıştı
iyice. Sendeledim, düşecek gibi oldum. Kollarıyla tutup sardı
beni. Kırık dökük cümlelerle anlatmaya çalıştım
derdimi. Zaten kocamın hastalığını biliyordu. "Merak
etme sen, sonda takmak gerek. Hemen takıp rahatlatırız, sonra
acile götürüp tedavisini sağlarız. Sakin ol!" diyerek,
omuzlarımı okşaya okşaya rahatlattı biraz ve "Evde var
mı sonda falan?" diye sordu. "Var galiba. Daha önce birkaç tane
almıştık. Olması gerek..." dedim. "Hadi gidelim! Dur ben
üzerime bir şey giyip kapıyı kapatayım, annem yok, yalnızım
evde!" dedi.
Aşağıya indik. Bizim daireye girdik. Cem yatak odasına
giderken, ben ecza dolabından sondayı almak için mutfağa gittim.
Sondayı titreyen ellerimle arayıp buldum. Yatak odasına gittim
aceyle. Cem kocamın ateşine bakıyor, nabzını
sayıyordu. Başucunda duran tansiyon aletiyle tansiyonunu ölçtü.
Pijamasını açıp karnını, belini falan yokladı.
Başını çevirip bana baktı. Getirdiğim sondayı
aldı. Bana bakıyordu halen. O telaşın içinde
şaşırdım, niye bakıyor bu çocuk bana diye
düşündüm, bir garip geldi. Sondayı hazırlarken, bana,
"Pijamasının altını çıkarırmısın Gül
abla?" dedi. Eğilip dediğini yaptım. Külodu vardı
altında. "Onu da!" dedi. Kocamın külodunu da sıyırdım.
Çıplaktı şimdi kocam. O beni az çok mutlu eden siki iyice
küçülmüş, çocuk pipisi haline gelmişti. Bir yandan kocamın
külodunu pijamasını aşağıya indirmiştim, genç bir
delikanlı kocamın pipisini
tutuyor, elinde
eldiven, sonda. Ben
gecelikle...
Gecelik
aklıma geldi, baktım. Aman Tanrım. Üzerimde tek külotla
yattığımdan, telaşla yataktan
fırladığımda elime ilk gelen geceliğimi
geçirmiştim üstüme. Ve o da kocamı tahrik etmek için giydiğim en
delişmen, en seksi giysimdi. Siyah tül, içimi gösteren, incecik, kısa
gecelik. Ben oturunca iyice sıyrılmıştı.
Göğüslerim, minicik kırmızı külodum, siyah tülün
altında olduğu gibi meydandaydı. Yüzümün
kıpkırmızı olduğunu hissediyordum. Aklıma hemen
gidip değişmek geldi. Ama kocam sımsıkı elime
yapışmış, bırakmıyordu ki...
Cem kocamın pipisini tutup, sonda hortumunu dayadığında,
ben başımı çevirdim, bakamadım. Kocamın inlemeleri
artmıştı, hortum canını yakıyordu besbelli. Elini
sıktım, cesaret verici birşeyler söyledim. Biraz sonra Cem,
"Tamam, bitti abi..." dedi. Baktım, sondanın hortumundan sarı
bir sıvı ilerlemeye başlamış, torbanın içine
akıyordu. Kocamın yüzündeki rahatlama beni de rahatlattı. O
halde bekledik. Arada Cem'in bakışlarının benim üstümde
dolaştığını hissediyor, içimde garip duygular
savaşıyordu.
Öyle absürd bir durumdu ki. Yatakta, sikinden çıkan sonda hortumuyla
belden aşağısı çıplak kocam. Bir yanında
şeffaf geceliğimle ben. Diğer yanında, bir şort, atlet
şeklinde tişörtüyle gencecik bir erkek. Kocamı bebek gibi tutan,
çeviren kaslı kollar. Hafif kıllı bacakları. Şortunun
önünde bir kabarıklık. Gözümün ucuyla baktım. Sanki ilk
geldiğinde bu kadar yok muydu bu? Daha mı kabarmıştı
ne? Offf! Evet! Siki kalkmıştı çocuğun. Benim için mi
kalktı bu sik şimdi? Herhalde öyle...
Evet. Kalkmaz mı? Kalkar tabi! Nerdeyse yarı çıplak, şeffaf tülün
altında sarışın, bembeyaz bir vücut. Kabarık, dik
memeler, uçları parmak gibi kabarmış, tülü kabartıyor.
Sarı saçlarım uzun, ama memelerimi örtmüyor ki. Atkuyruğu
yapmışım, arkada duruyor aksi gibi. Memelerimi kapatan bir
şey yok. Gözlere ziyafet. Geceliğin etekleri kasıklarıma
gelmiş. Külodumun yarısı tülün altında, yarısı
meydanda...
Bana da bir
şeyler oluyor bu vaziyette. Kasıklarıma kan yürüyor sanki.
İçimde, karnımın altında kıpır kıpır
bir şeyler. Amımın kabardığını hissediyorum,
bacaklarımı sıkıyorum engellemek ister gibi. Klitorisim
şişmiş gibi. Sular yürüyor içimde. Konuşmuyoruz pek. Odada
sadece nefes alışlarımız var. Kalbimin
çarpıntısını duyacak sanki. Ha, bir de kocamın
acıdan inlemeleri, "Iıhhh... Ihhhh..." diye. Ama öyle inliyor
ki, sanki hasta inlemesi değil, zevk inlemesi gibi geliyor kulağıma.
Bu beni daha da azdırıyor. Kulaklarım yanıyor sanki. Yapma
kocacığım, inleme böyle. Zaten başıma vurmuş
erkeksizlik...
Sondanın torbası doldu. Değiştirdi hemen. Biraz sonra
kesildi idrar gelişi. Kocam iyice rahatladı. Elimi
sımsıkı tutan eli gevşedi, parmakları
açıldı. Baktım, kendinden geçmiş rahatlayınca. Cem
uzandı, pijamayı tutup çekmek istedi. Ellerimiz birbirine değdi.
Ürperdim. O da ateşe değmiş gibi çekti elini. Sonra vazgeçip
pikeyi çekti üstüne, kocamın çıplaklığını örttü. Fısıltıyla, "Rahatladı...
Bırakalım uyusun!" dedi.
Yavaşça kalktık. Çıkardığı idrar dolu sonda
torbasını elime verdi, yatak odasından çıktık. O
salona giderken ben banyoya gittim. Ama ne yapacağımı bilemedim.
Dökecek miydim, atacak mıydım? Cem'e seslendim yavaşça, "Cem, ne
yapılacak bu?" diye sordum. Kalkıp banyoya, yanıma
geldi, "Ya pardon, unuttum söylemeyi..." derken kalakaldı. Yine
aynı durumdaydık. Üstümde geceliğim. Dik memelerim geceliği
iyice kabartmış, kalçalarım yuvarlacık,
kırmızı dantel külot içimde, uzun çıplak bacaklarım.
Ayağımda yüksek topuklu ev terlikleri. Kırmızı
ojeler...
Cem hemen önümde. Elimde idrar torbası. Elini uzattı, almak istedi.
Parmaklarımız birbirine değdi yine. Yine o elektrik
çarpması hissi. Kıvılcım çaktığını
görebilirim sanki. Yanaklarım alev alev. Elimi tuttu,
bırakmadı. Gözleri gözlerimde. Diğer eliyle idrar
torbasını alıp, bakmadan yandaki çamaşır makinesinin
üzerine bıraktı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan. Sonra
yaklaştı. Yaklaştı... Birden sımsıkı
sarıldı bana. Ben sanki hipnotize olmuşum. Ne bir şey
söyleyebiliyorum, ne bir tepki verebiliyorum. Sadece dudaklarım
kurumuş gibi. Nefes alışlarım
sıklaşmış...
Ve eğilip, kurumuş dudaklarıma su verdi. Etli dolgun erkek
dudaklarını kapattı ağzıma. Vahşice öpüşmeye
başladık. İki vahşi hayvan gibiydik gerçekten. Ben onun
kollarının arasındayım. Saçlarını
kavramışım. Dudaklarımı örseleye örseleye öpüyor,
emiyor. Saçlarımı arkadan tutmuş, başımı çekiyor
kendine. Sanki kaçacakmışım gibi sımsıkı
sarılmış diğer koluyla. Kendine bastırıyor.
Memelerim onun geniş göğsünde eziliyor. Canım yanıyor,
nefes alamıyorum. Ama aldırış etmiyorum. Yansın
canım. Ezsin beni. Yeter ki bu pazuları, kolları bedenimden hiç
ayrılmasın. Alev alev yanan kasıklarımda bir
kabarıklık, bir sertlik. Aman Tanrım. Taş gibi sanki.
Bastırıyor, eziyor, batıyor sertliği önüme...
Kıvranıyorum. Dudakları her yerimde dolaşıyor,
yanaklarımda, burnumda, kulaklarımda, boynumda. Elleri? Onlar da iki
yaramaz. Kalçalarımda, sırtımda, geceliğimin altında.
Külodumun arkasında, önünde. Nefes nefeseyiz. Soluklarımız
birbirine karışıyor ağzımızda. Elleri memelerimde
dolaşıyor, yoğuruyor memelerimi, sıkıyor,
uçlarını eziyor geceliğin üstünden. Sonra iki eliyle
geceliğin dantel yakasını tuttu birden, aniden ikiye ayırdı
yakayı. Güçlü parmaklara dayanamadı gecelik, bir cayırtıyla
ikiye ayrılıverdi. Bir külotla kalmıştım önünde.
Eğildi, diz çöktü, külodumun üstünden dudaklarıyla kavradı
amımı. Kabarmış amımı, ısırır gibi
yaptı dudaklarıyla. Kıvrandım, inledim. Saçlarını
tutup karıştırıyordum önümde diz çökmüş
şövalyemin...
Pençelerini
külodumun iki yanına geçirip hızla, yırtarak indirdi
aşağıya. Şimdi çırılçıplaktım.
Hayranlıkla baktı amıma geri çekilip. Sonra dudaklarıyla
uzandı, sıcak dudaklarını amıma kapattı. Dayanamadım
inledim, "Oohhhh!" diye. Kalçalarımı kavramış, kendine
çekiyordu beni emerken. Dudaklarını bastıra bastıra emiyor,
diliyle amımın dudaklarını okşuyor, dilinin ucunu
içeriye sokuyor, beni delirtiyordu. Dayanamadım. Kasıldım.
Dilinin klitorisime değmesi bitirmişti beni. Saçlarını
koparırcasına asılarak eğildim, kapandım. İkiye
katlanmıştım sanki. Kasıla kasıla
boşaldım...
Ayağa kalktı. Elimden tuttu. Salona götürdü beni.
Çırılçıplak, munis bir kedi gibi her isteğini
yapıyordum. Hiç itiraz etmiyordum erkeğime. Salonda uzun
bembeyaz tüylü bir halı vardı parkenin üzerinde. Ve sehpa. Koca
sehpayı bir kutu gibi kolayca kaldırıp kenara koyuverdi
hızla. Pazularının kabardığını görüyordum
bunu yaparken. Sonra üstündeki iki parça giysiyi bir anda çıkarıp
fırlattı. O da çırılçıplaktı karşımda
şimdi. Spor salonu reklamlarında, pørnølarda gördüğüm,
ağzımın suyu aka aka baktığım, bakarken
mastürbasyon yaptığım o kaslı, damarlı erkek
vücutlarından biri vardı karşımda. Geniş
göğüsler, pazulu kollar, üçgen omuzlar, daralan bel, şişik
kaslı bacaklar. Ve... Bacaklarının ortasında mızrak
gibi havaya dikilmiş, damarları kabarmış, uzun mu uzun bir
yarak!
Uzun tüylü halının ortasında duruyor, bana bakıyordu
ateş gibi yanan gözlerle. Bekliyordu. Ben de bekletmedim. Yaklaştım.
Önünde diz çöktüm. Taparcasına hareketlerle yarağına dokundum.
Titredi yarak. Vücut kasıldı. Yaklaştırdım yüzümü.
Dilimi çıkardım. Yukarıya baktım. Beni izliyordu pür
dikkat. Dilimin ucunu gösterdim ona ve yarağının
başına değdirdim. Yine titredi. Sonra kapandım üstüne.
Dudaklarımla. Emdim. Yaladım. Yarağının
başını, gövdesini, gövdesindeki damarları. Altta
kıvrılıp duran taşaklarını tutup
okşadım. Ağzıma sokup alabildiğim kadar almaya
çalıştım yarağını. Öyle kalındı ki
yarağı, dudaklarım gerilmişti iyice. Ağzımın
içinde dilimle okşuyordum sikinin başını. Tükürüklerimden
pırıl pırıl parlıyordu güzel siki. Hafif
eğilmiş, saçlarımdan tutup ağzıma sokup
çıkarıyordu yavaş hareketlerle. Ağzımı sikiyordu
sanki...
Fazla sürmedi bu.
Sanırım iyice dolmuştu. Çıkarttı ağzımdan
sikini. Yüzüne baktım. Ne yapacak diye merak ediyordum. Bekletmedi beni,
kolumdan tutup fırlatırcasına arkaya yatırdı beni.
Sırt üstü uzanıp bekledim. Bacaklarımı ayırıp
arasına girdi. Siki taş gibi, damar damar, havaya dikilmişti.
Bir an aklıma, yatak odasında yatan kocamın, ucundan hortum
çıkan pipisinin görüntüsü geldi, tiksintiyle ürperdim.
Başımı sallayıp uzaklaştırdım o görüntüyü.
Bu koca şeyin tadını çıkarmalıydım.
Bacaklarımı ayırabildiğim kadar ayırıp,
amımın dudaklarını elimle ikiye ayırdım.
Erkeğimi bekledim...
Havaya kalkan koca sikini amıma hizalamak için aşağıya
bastırması gerekiyordu, o da öyle yaptı. Başını
değdirdi. İçinden sular süzülen amcığım hazla titredi
sertliği hissedince. Kalçalarını ileri itip, boylu boyunca
sikini gezdirdi amımda. Yavaşça. Geri geldi sonra aynı
ağır hareketlerle. Başını kabarmış
klitorisime bastırdı. İnledim. "Mmmmm! Çok güzel!" diye
kıvrandım altında. Yüzüme bakıyordu gözlerini
ayırmadan. Benim zevkle kasılan yüzümü, şehvet denizinde yüzen,
her kası ayrı kasılan vücudumu inceliyordu pür dikkat. Bir daha
gidip geldi amımın dış dudaklarının
arasında. Bir daha. Bir daha. Dayanamadım. Kıvranıyordum
zevkten, "Hadi! Hadi sok! Yalvarırım sok!"
diye
inledim.
İki parmağıyla amımın dudaklarını
tutup açtı. Kalın bastonun başını itti içine.
İri başı zorlanarak girdi amıma. Yine
kıvrandım. "Ahhh! Yavaş!" diye
fısıldadım. Eğildi üzerime. Dudaklarıma
dudaklarını bastırdı. Yine o vahşi hareketlerle öpmeye
başladı. Boynuna sarıldım, bacaklarımla
kalçalarına sarılmaya, sikini içime almaya çalıştım.
Önce bırakmadı. Kıvrandırıyordu beni
istekten. Sonra yavaş yavaş girmeye başladı içime.
Amımı yara yara girdi. Girdi. Girdi. Hiç bitmeyecek gibiydi girmesi.
Ne kadar uzundu bu şey böyle? Sonunda geldi, rahmime, dibime dayandı
sikinin başı. Durdu. Ağzının içinde nefes nefeseydim.
Burnumdan soluk almaya çalışıyordum. Başım dönüyordu
zevkten. Amımın içinde sikinin o muhteşem kalınlığı,
her tarafımı doldurmuş, kapkalın, mızrak gibi
duruyordu...
Sonra hareket başladı. Çekti, dışarıya kadar
çıkardı. Sonra tekrar yara yara girdi amıma. Girdi. Dibe
dayandı. Dışarıya... İçeriye... O kalın,
damarlı, kocaman başlı yarak içime durmadan giriyor,
çıkıyor, ben zevkten, şehvetten çılgınlar gibi
kıvranıyorum. Bağırmamak için kolumu
ısırıyorum. Bacaklarımın arasındaki adeta bir
makine. Bir seks makinesi. Hiç temposunu bozmadan, içimden sularımı
fışkırta fışkırta çıkıyor, giriyor,
çıkıyor giriyor. Tanrım, bu nasıl zevktir! Nefessiz
kalıyorum. Kuş gibi altında çırpınıyorum. Ellerim
pazularında, sırtının boğum boğum kaslarında
dolaşıyor. Şehvetten kendimi kaybetmişim adeta.
Tırnaklarımı batırıyorum, çiziyorum. Öyle bir zevk ki
bu, hiç tatmadığım, hiç duymadığım bir şey.
Kocamın ince, narin vücuduna alışkın vücudum, bu genç, iri,
kaslı gövdenin altında eziliyor.
Bacaklarım
ikiye ayrılacak sanki. Ayırmaya çalışıyorum. Daha çok,
daha çok girmesini istiyorum amıma. Derinlerime. "Aahhh!" diye inliyorum
dişlerimin arasından. Başımı kaldırıp, dişlerimi
boynuna, omuzlarına geçirmeye çalışıyorum. O da memelerimi
ezercesine üstüme eğilip, boynumu, kulak mememi yalıyor. Deliriyorum.
Amımın suları seller gibi akıyor. Aralıklarla
kasılıyorum, orgazm yaşıyorum, durması için
yalvarıyorum, "Dur! Dur lütfen! Yeter! Ahhh! Yeterr! Bitirdin beni!
Alışık değilim aşkım, erkeğim,
aygırım... Böylesini yaşamadım hiç, lütfen durrr!"
diyorum.
Durmuyor. Sürekli inip kalkıyor bacaklarımın arasında
gövdesi. Ohhh! Delirmek üzereyim zevkten. Sularımdan
bacaklarımın arası banyo yapmış gibi ıslak.
Erkeğimin kasıklarındaki kılları bile
ıslatmış. Başımı kaldırıp
bakıyorum, tüylerinin ıslak parlaklığını
görüyorum amımın üstünde. Ve o ıslak kıllar her içime
gömüldüğünde klitorisime baskı yapıyor, çıkarken
klitorisimi okşaya okşaya vantuz gibi çekiliyor üstünden. Delirtiyor
bu beni...
Her içime
girdiğinde, Koç yumurtası gibi taşakları götümün
deliğine çarpıyor ıslak ıslak. Bütün bu
fırtınanın içinde taşaklarının ıslak göt
deliğimi okşamasını, çarpmasını
ayrımsıyorum. Her şey, ama her şey beni zevkten
çıldırtmak için organize olmuş sanki. Ter içindeyim. Memelerim,
boynum, göbeğim ıslanmış terden. Saçlarımın
arasından süzülüyor terler. O da öyle. Şınav çeker gibi üstümde
gidip gelen gövdesi parlıyor. Işıl ışıl.
Çıldırtıcı bir görüntü. Kokusu, erkeksi ter kokusu. Burun
deliklerim hazla titriyor, o kokuyu içime çekiyorum...
Sonunda, en sonunda, hiç bana sormadan, sormaya gerek bile görmeden
boşalmaya başlıyor aygırım. Dudaklarını
sımsıkı kapamış, ses çıkarmamaya
çalışarak, inleyerek kasılıyor bacaklarımın
arasında. Sanki delecekmiş gibi bastırıyor sikini
amıma. O amımı geren, zorlayan kalınlığı
artmış gibi geliyor bana. Başının
zonkladığını duyuyorum rahim duvarlarımda. Ve
döllerinin kızgın sıcaklığını. Yakıyor,
kavuruyor içimi, derinlerimi. Ben de son kez kasılıyorum artık.
Beraber boşalıyoruz erkeğimle. Birbirimizin içinde eriyoruz son
damlamıza kadar...
Üstüme yığılıp kaldı bir an. Sonra incinmemden korkar
gibi sikini içimden çıkarıp yana devrildi. Başımı
çevirip baktım. O sporcu göğsü inip kalkıyor sürekli. Maratonda
koşup yığılmış atlet gibi. Ağzı
açık. Nefes almaya çalışıyor. Siki halen kalkık,
ucunda son sperm damlaları görünüyor. Pırıl pırıl,
benim amımın sularından mı, spermlerden mi, ıslak,
parlıyor. Dimdik...
Elimi uzatıp o güzel sikini okşamak, öpmek geldi içimden, fakat
kolumu kaldıramıyorum, elim yana düşüyor. Hareketimi fark etti
hemen. Elimi tutup dudaklarına götürdü. Parmaklarımı öpücüklere
boğdu. Parmaklarımı emdi tek tek. Bana doğru döndü, elini
göğsüme kapatıp ucunu öptü. Sonra dudaklarıma bir öpücük
kondurdu ve "Seni seviyorum aşkım! Hep bu anı bekledim! Seninle
sevişmeyi hayal ettim hep!" dedi fısıltıyla...
Gülümsedim. İçimi titretti bu itiraf. Bu kez ben onun elini
dudaklarıma götürdüm, "Keşke daha önce söyleseydin erkeğim, bu
zevkten mahrum kalmazdık ikimiz de!" diye yanıtladım :)
[Gül]
|