Deprem 10 Saniye Sarstı Kaynımın Yarağı Sabaha Kadar! (Serpil 23 Y., Bolu)
Kocamla
evlendiğimizde askerliğini henüz yapmamıştı, okulundan
dolayı erteletmişti. Aynı iş yerinde
çalışıyorduk. Tanıştık, kısa bir nişanlılık
döneminden sonra evlendik. Ailesiyle aynı binada oturuyorduk. Anne
babası ve bir erkek kardeşi üst katımızda
oturuyorlardı. Kısa sürede kaynaşmıştık ailesiyle.
Beni kızları gibi görüyorlardı. Onlar beni, ben onları
sevmiştim. Annesine benzeyen ufak tefek kocamın aksine, 20
yaşındaki kardeşi Mert çok yakışıklı,
sporla uğraşan, yapılı, iri yarı bir çocuktu. Çocuk
derken aramızda 3 yaş fark var sadece. Kocamın tüm ailesine,
özellikle Mert'e kanım ısındı, çok iyi anlaştık.
Evliliğimizin
cicim aylarından sonra, artık kocamın tekdüze, uyduruk
sevişmelerine alışmış, doymasam da tatmin olmasam da,
orgazm taklidi yaparak evliliğimizi, götürmeye
çalışıyordum. Evlendiğimde bakire olmama rağmen,
gerçek seksin bu olmadığını internetten, okuduğum
kitaplardan biliyordum. Fakat salt bu nedenle kocamdan ayrılmayı,
düzenimi bozmayı göze alamıyordum.
Kaynım
Mert ise kocamın tam tersiydi. Kızlarla, hatta mahalledeki birkaç
evli kadınla haşır neşir oluyor, gününü gün ediyordu. Bir
kısmını annesinden duyuyordum, bir kısmını da
komşu kadınlardan öğreniyordum, "Kız senin kaynın var
ya, Bakkalın karısıyla..." gibi. Uçan sineği
kaçırmayan zamparanın tekiydi kısacası. Bunları
duydukça ona başka gözle bakmaya başlamıştım.
Kapımın önünden geçip üst kata çıkarken ben bir bahane uydurur,
havadan sudan kapı önünde sohbet ederdim. Bu arada kaynımın
yapılı gövdesine, geniş üçgen omuzlarına
sımsıkı sarılmamak için kendimi zor tutardım.
Baktıkça bakasım geliyordu piçe...
Öyle
etkilemişti ki beni, artık kocamın kardeşidir,
akrabadır diye bakamıyordum ona. Bir erkekti o. Hem de
yakışıklı, dalyan gibi, sapına kadar erkek. Geceleri
kocamın altında yatarken, o olsaydı nasıl sevişir,
nasıl öpüşür, kotunun önündeki kabarıklık neye benzer diye
düşünürdüm. Kocam içime girip çıkarken onunla seviştiğimin,
onun ağırlığı altında ezildiğimin
hayallerini kurardım hep.
Kocamla
işten döndüğümüzde akşam yemeklerini genelde onlarla beraber
yer, oturur, yatmaya evimize geçerdik. O da evdeyse, dışarıda
değilse sevindirik olurdum. Benim ona baktığım gibi o da
bana baksın, beğensin isterdim. Aile içinde ne kadar mümkünse,
olduğunca kısa etek, askılı bluzlar giyer, dikkatini
çekmeye çalışırdım. Benim ne eksiğim vardı ki o
yatıp kalktığı orospulardan! Gittiğimiz
düğünlerde, pikniklerde, plajlarda hep onu keser, ona yakın olmak, eline
koluna dokunabilmek için bahaneler yaratırdım.
Sonunda
korkuyla beklenen şey oldu. Kocamın uzun dönem askerliği
başladı. Onunla beraber benim yalnızlığım da
başladı. Zaten yetersiz bulduğum seks yaşamım
artık tamamen sıfırlanmıştı. Günler geçmek
bilmiyordu. Sabah kalk, işe git, akşam gel, kaynananın
hazırladığı yemeği ye, biraz otur, kadına
yardım et, evdeyse kaynını aç gözlerle dikizle, yatma
zamanı kendi evine siktir olup git, yalnız yatağında,
kendini okşaya okşaya zıbar. 5, 10, 20 gün, 1 ay, 3 ay...
Artık dayanamaz hale gelmiştim. İyice azmıştım,
erkeksizlik başıma vurmuştu. Hayır, sikilmenin
tadını almamış olsam neyse! İyi ya da kötü, bir
erkekle seks yapmaya alıştıktan sonra sap gibi kalıvermek
çok kötü!
Bazen
kendimi Mert'e, dudaklarına, kirli sakalına, pazularına,
pantolonun önündeki kabarıklığa bakarken erotik hayallere
dalmış buluyor, sonra da silkinerek kendime gelmeye
çalışıyordum. Etrafıma, Mert'e bakıyordum korkuyla.
Ona arzuyla baktığımı görmüş müydü? Aklımdan
geçenleri, onu ne kadar istediğimi anlamış mıydı?
Sanırım biliyordu Mert, farkındaydı. Hissediyordum bunu.
Oturduğum yerde onu süzerken gözlerimi pantolonun, şortun önünden
yukarı kaldırdığımda, onun bana bakan, soran
gözleriyle karşılaştım birkaç kez. Utandım,
yanaklarım alev alev yandı, kızardım yeni yetme kızlar
gibi. Ne bakıyorsun salak? Anla işte! Abin gideli kaç ay oldu? Kaç
aydır erkeksizim haberin var mı?
Dipten gelen
acaip bir gürültüyle beraber 10 saniyelik şiddetli bir sarsıntı.
Hepimiz ayağa fırladık. Ödüm koptu. Elimdeki çay
bardağını fırlatıp çığlık atarak hemen
yanımda duran Mert'e sarılıverdim o korkuyla. O da
korurcasına kollarının arasında sımsıkı
sardı beni. Sarsıntı bittikten sonra da bir süre
ayrılamadım ondan. Korkuyla birbirimize, sallanan avizeye, büfede
devrilen bardaklara bakıyorduk. Kalbim kuş gibi çarpıyor,
gözlerimden yaş geliyordu. Sonra durumu fark ettim. Mert'in,
kaynımın kollarındaydım.
Öyle
rahatladım ki. Güvendeydim onun kollarında. Başımı
geniş göğsüne dayayıp, derin bir nefes aldım, onun mis gibi
erkek kokusunu içime çektim. Elleri sırtımı okşuyor, kollarıyla
sımsıkı sarıyordu. "Şşşt... Tamam yenge, btti,
korkma artık, sakin ol!" diyerek o kalın erkek sesiyle teselli
etmeye, sakinleştirmeye çalışıyordu.
Sakinleşmiştim
artık. Ama böyle durmak öyle hoşuma gitmişti ki. Gerekirse
sabaha kadar böyle kalmaya razıydım. Kollarında,
sımsıkı sarılmış, göğüslerim onun kaslı
bedeninde ezilir vaziyette, kasıklarımız birbirine
yapışmış. Ama maalesef, kayınvalidem dua etmeyi
bırakıp bize döndüğünde istemeden ayrılmak zorunda
kaldım. Tedirgin, diken üstünde oturduk. Bir süre daha geçti. Uyku
ağır basmaya başladı. Kayınpederim artık
yatmamızı, korkulacak bir şey olmadığını
söyledi. Ben halen dehşet içindeydim. Orada yatmamı istediler, ben
kabul etmedim, "Uyuyamam anneciğim, kendi yatağımda yatmak
istiyorum. Ama korkuyorum da yalnız başıma..." dedim çaresizlik
içinde.
Kayınvalidem,
"Madem evine gitmek istiyorsun, git kızım. Korkuyorsan Mert gelsin,
salonda yatsın. Evde biri olunca için rahat eder yavrum! Hadi Mert,
yengende kal bu gece!" dediğinde kulaklarıma inanamıyordum. Mert
ve ben. Koca evde yalnız. Sevincimi saklamaya çalışarak
korkmuş görüntümü sürdürdüm. Sesim titreyerek, "Çok iyi olur annecim!
İnan ödüm patlıyor. Evde bir nefes olursa hiç olmazsa uyuyabilirim
biraz. Yoksa sabah işe gidecek halim olmaz uykusuzluktan!" dedim.
İyi
geceler dileyip, kaynımla beraber alt kata indik. Evin
kapısını açarken ellerim titriyordu heyecandan. Küçük odadaki
yatağı hazırladım yatması için. Televizyonu açıp
depremin şiddetini öğrenmeye çalışan Mert'in yanına
gittim. Oturduğu üçlü koltukta yer açtı bana, yanına oturdum,
beraber izlemeye başladık. Bir yandan televizyonu izliyor, bir yandan
sohbet ediyorduk. O, yanımda, yanıbaşımda olduğu için
öyle mutluydum ki...
Tam yaşadığımız
korkudan, sarsıntıdan bahsediyorduk ki, bir çıtırtı
daha olmasın mı? Sanırım hafif şiddetteki duyulur
duyulmaz minik artçı depremlerden biriydi. Fakat bu minik
sarsıntının korkusu bile yetti bana ayağa fırlamam
için. Yine aynı şey oldu, benimle birlikte ayağa kalkan Mert'e
sarılıverdim. İki üç saniye bile sürmedi çıtırtı.
Ama halen kollarındaydım, ayrılmamış, bana
sarılan güçlü kolların tadını çıkarıyordum. Mert
yine tedirgin hareketlerle sırtımı okşayarak beni
sakinleştirmeye çalışıyordu. Ben kedi gibi sokulmuştum
kollarına. Tüm vücudum onunkiyle temas halindeydi, sımsıkı
sarılmıştım.
İşte
o anda hissettim karnıma temas eden sertliği. Birbirimize
sımsıkı temas eden bedenlerimizin varlığıyla
kaynımın yarağı taş gibi olmuş, aramızda
kendini hissettirmeye başlamıştı. Boydan boya ürperdim.
Kasıklarımda bir yangın başladı. O da huzursuzca
kıpırdandı. Sırtımı okşayan eller
çıplak kollarımı tuttu, beni kendinden uzaklaştırmaya
çalıştığını hissettim. Pürüzlü bir sesle bana,
"Çok korktun yine yenge. Sana su getireyim!" dedi, önünü bana göstermemeye
çalışarak arkasını döndü, mutfağa gitti.
Öylece
kalakalmıştım. Koltuğa kendimi attım. Yanaklarım
alev alev yanıyordu. Elinde su bardağıyla gelen kaynıma
baktım dolmaya başlayan gözlerimle. Tanrım, ne kadar
yakışıklıydı. Ölebilirdim, bana sarılması,
sevmesi, sevişmesi için. Yalvarmam, ayaklarına kapanmam gerekse de.
Fakat o anda bir şey diyemedim, gözlerine baktım sadece,
konuşamadım. O ise bana bakmaya bile çekiniyordu.
Uzattığı bardağı alıp suyu bir dikişte
içtim. Önündeki kabarıklığı nasıl başardıysa
yok etmişti. Az önceki sertlikten eser yoktu.
Benden
uzaklaşırcasına gitti karşıdaki koltuğa oturdu,
televizyon izlemeye başladı. Ben de onu izliyordum. Konuşmuyordu
hiç. Sanırım içinde müthiş bir mücadele yaşıyordu.
Hissediyordum bunu. Ben, abisinin karısı, yengesi. Benim için
sertleşen yarağı... Bir zaman böyle oturduk, televizyon izledik
sessizce. Sonra bir iki esnedim, uykum gelmiş gibi. Ayaklarımı
kaldırıp koltuğa uzattım, boylu boyunca uzandım
doğalca. Yatar vaziyette izlemeye başladım televizyonu. 5-10 dakika
sonra gerçekten gözkapaklarım ağırlaştı, içim
geçiverdi. Bu durumda ne kadar kaldım bilmiyorum, Mert'in bana
seslenmesiyle kendime geldim. Ama gözümü açamadım. Oturduğu yerden
bana sesleniyordu, "Yenge? Uyudun mu?" diye.
Cevap
vermedim, uykumda rüya görüyormuşçasına mırıldandım.
Bacağımın birini kaldırıp ayağımı yere
koydum yattığım yerde, diğerini de dizimi havaya dikip
koltuğun arkasına dayadım. Diz üstü kısa eteğim iyice
açıldı bu hareketimle. Birkaç kez daha seslendi, yine uyumaya devam
ettim güya, yanıt vermedim. Başım yana düşmüştü.
Kirpiklerimin arasından Mert'i izliyordum. Gözünü benden, açılan
bacaklarımdan ayıramıyordu. Elini pantolonunun önündeki
kabarıklığa götürmüş, okşayıp duruyordu. Benim
uyuduğumu zannettiğinden kalkıp yanıma geldi. Koltuğun
önünde diz çöktü. Omuzumdan tutup hafifçe sarstı, "Yenge? Uyan hadi!" dedi.
Düzgünce
nefes alıp vermeye çalışıyor, uyuyor görüntüsü vermeye
devam ediyordum. Gözlerimi kapatmıştım. Ne
yapacağını merak ederek bekledim. Bir süre hareketsiz durdu.
Eteğimin meydanda bıraktığı bacaklarımı,
bluzumun açılan yakasından göğüslerimi seyrediyordu
sanırım. Sonra ayaklarımda elinin temasını hissettim
birden...
Ayaklarımı okşayan eli yavaş hareketlerle yukarıya
çıktı. Dizimi geçti, baldırlarımı okşadı tüy
gibi. Öyle zevk alıyordum ki, inlememek için, ona belli etmemek için
kendimi zor tutuyordum. Eli baldırlarımda, bacaklarımın
içlerinde dolaştı, küloduma kadar çıktı. Eteğimi iyice
belime kadar sıyırdığını hissettim. Tanrım!
Eğer amıma dokunursa biterdim ben. Ayların verdiği
açlıkla anında orgazm olabilirdim. Şimdi bile ıslanan amımdan
sularımın aktığını hissediyordum...
Dokunmadı
amıma. Derin bir nefes alıp başını küloduma
yaklaştırdı, amımın kokusunu ciğerlerine kadar
çekti, "Ah yengem... Yengemm!" diye mırıldandı, "Öyle güzelsin
ki, hastayım sana kadın! Bitiyorum sana, aşığım
sana! Ah bir bilsen seni nasıl istediğimi! Bir anlasan beni! Ah bu
güzel amcığını bir siksem! Ahhh!" diyordu.
Aniden beni bırakıp fırladı yerinden, koşa koşa
banyoya gitti. Sanırım boşalmak üzereydi, rahatlamaya gidiyordu.
Bense elimi şehvetle yanan amıma götürüp avuçladım,
sıktım dudaklarını, daha o anda inleye inleye
sarsılmaya başladım. Beni duyacak hali yoktu Mert'in, banyoda
kendisiyle uğraşıyordu. Sarsıla sarsıla
boşaldım. Orgazm kasılmalarım bittiğinde eteğimi
düzeltip yan döndüm, uyur vaziyetime devam ettim. Mert işini bitirip
banyodan çıktığında beni bu halde buldu. Bir süre daha
yanımda durup seyretti sadece. Sonra gidip üzerime bir pike getirdi,
üzerimi örttü. Kendisi de odasına gidip yattı.
O
çıkınca sırt üstü yatıp gözümü tavana diktim. Dakikalarca.
Aklımdan bin türlü şey geçiyordu. Orgazm olmak rahatlatamamıştı
bedenimi. Uyku tutmuyordu. Gözümün önünden onun kabaran yarağı
gitmiyor, eteğimin altından bacaklarımı okşayan elleri
aklıma geldikçe kıvranıyordum yattığım yerde.
Şeytan
dürtüp duruyordu (Hadi düşünme artık, kalk git yanına!) diye.
Gitsem yanına. Uyudu mu acaba? Okşasam bana yaptığı
gibi. Uyanır mı? Ne der? Nasıl karşılar? Kovalar
mı beni yanından? Onun "Yenge!" diyen tatlı sesi
kulaklarımda hep. Maviş gözleri. Etli dudakları. Gülünce
parlayan beyaz dişleri. Kokusu. Kabarık önü. Vücudu. Beni saran
kaslı kolları. Başımı göğsüne
dayadığımda duyduğum huzur. Mert'in her bir yeri gözümün
önüne geldikçe daha çok deliriyordum. Artık akraba, kayın, kocamın
kardeşi falan dinleyecek, umursayacak halim kalmamıştı. O
da beni istiyordu işte. Kulaklarımla duymuştum beni ne kadar
istediğini!
Hırsla
üstümdeki pikeyi tekmeleyip fırlattım, yere attım.
Kararımı vermiştim. Neye mal olursa olsun. Duramıyordum
artık. Kalktım, doğru odasına gittim. Kapısı
aralık duruyordu, itip içeriye süzüldüm. Holün hafif
aydınlattığı odada, düzenli nefes alış
verişleri duyuluyordu. Uyuyordu. Canım benim. Üzerine hiçbir şey
örtmeden sırt üstü yatmıştı yatağa. Ve sadece bir boxer
vardı giysi olarak. O geniş göğsü nefes alıp verdikçe inip
kalkıyordu. Öyle güzel, yakışıklı görünüyordu ki, dakikalarca
seyrettim. Sonra, sanki orada olduğumu, onu izlediğimi
hissetmişçesine gözlerini açıverdi...
Beni
yatağın yanında görünce şaşırıp
doğruldu, "Hayrola yenge? Yoksa yine Deprem mi oldu?" dedi. Yatağın
kenarına oturdum, elini tuttum, "Yok! Merak etme Mert, bir şey
olmadı. Sadece..." dedim. Merakla yüzüme bakıyordu. Söyleyemedim
gerisini. Onu istediğimi, onunla sevişmeye geldiğimi,
yatağına geldiğimi söyleyemedim. Deprem olmadı, ama
yangın vardı işte. İçim yanıyordu. Dudaklarım titriyordu
heyecandan, gerdeğe girecek yeni gelin gibiydim.
"Ne oldu,
söylesene yenge? Merak ettirme beni!" dedi. "Gece salonda sen beni...
Bacaklarımı okşarken ben uyanıktım Mert!" dedim.
Yüzüme bakıp kaldı öylece. Yüzü mü kızarmıştı
ne? Başını yana çevirdi, bana bakmıyordu şimdi,
bakamıyordu. Elini çekmeye çalıştı, bırakmadım,
tuttum sımsıkı. Öksürüp boğazımı temizledim,
devam ettim, "Söylediklerini duydum. Her şeyi!" dedim. "Uyuduğunu
sanıyordum yenge... Söylediklerimi unut, aldırma bana! Sen yengemsin!
Abim..." dediğinde, "Abin yok Mert! 6 aydır yok!
Yalnızım ben! 6 aydır kimse sevmedi, okşamadı,
dokunmadı bana! Ben de sana aşığım! Yanıyorum
Mert! Seni istiyorum ben de! Ölesiye istiyorum! Beni sevmeni, benimle
sevişmeni istiyorum! Ölüyorum senin için!" dedim. Ağlıyordum
bunları söylerken, göz yaşlarım damla damla süzülüyordu.
"Olmaz yenge!
Yengem olmaz!" diyordu halen. Hırsla elini tuttum, gözyaşlarımla
ıslanan yanaklarıma sürdüm elini, avuç içlerini titreyen
dudaklarımla öptüm, öptüm. Yalvardım, "Kimse bilmeyecek Mert, ikimizden
başka kimse! Seviş benimle! Abin gelene kadar hiç olmazsa! Başka
şey istemiyorum senden! Lütfen, bak sen de beni istiyorsun, kendi
ağzınla söyledin! Hadi, yanıyorum ben! Başkasına
mı gideyim istiyorsun? Elin adamıyla boynuzlayayım mı
abini? Yabancılara, başka erkeklere yedirme yengeni işte, sen
sik! Sik beni Mert!" dedim.
Artık
iyice yüzsüzlüğü, terbiyesizliği ele almıştım. Gözüm
kararmıştı iyice. Bu gece bu aptal oğlanın altına
yatmalıydım. Onunla sevişmeliydim. Kendimi siktirmeliydim. Her
şeyi yapardım bunun için. Dudaklarına yapıştım
aceleyle. Önce karşılık vermiyordu bana, ben köfte
dudaklarını emmeye, dilimin ucuyla okşamaya başlayınca
hırslandı, o da saçlarımdan kavrayıp öpüşmeye başladı.
Ne kadar güzel öpüşüyordu bu çocuk! Ee, tecrübeliydi ne de olsa!
Mahallenin kızları, kadınlarıyla, okuldaki kızlarla
tecrübe kazanmıştı.
Öpüşürken
bir elimi göğsüne koydum, okşadım. Aşağıya indim
yavaşça okşayarak, kaslı karnını, boxerinin üzerinden
sertleşen yarağını okşadım.
Parmaklarımın ucunda tıp tıp attığını,
giderek sertleştiğini hissediyordum. Beklemiyordu bunu, "Mmmm... Yenge,
ne yapıyorsun?" diye bir inilti çıktı ağzından. Elimi
boxerinin önündeki düğmesini zorlayarak içeriye soktum. Ateş gibi
yanan yarağını tuttum. Kalın, kocaman bir şey
vardı şimdi avucumda, ateş gibi.
Dudaklarını
bırakıp eğildim. Boxerini sıyırıp
dışarıya çıkardım yarağını,
gözyaşımla ıslanan yanaklarıma sürdüm. Dudaklarıma
sürdüm. Dilimi çıkarıp başına dokundum. Benim narin
bileklerimden daha kalındı yarağı.
Mert itiraz
etmeyi kesmiş, kendini benim ellerime bırakmıştı.
Dirseklerinin üzerine dayanmış, yaptıklarıma bakıyordu
kısılmış gözleriyle. Ben de gözlerimi ondan ayırmadan
yalayıp duruyordum güzel yarağını. Kocam izin
vermemişti bunu yapmama. İlk defa bir erkeğin sikini
yalıyor, ağzıma alıyordum. Ben sikiyle
uğraşırken onun eli yine eteğimin altına
girmişti. Bacaklarımı sıka sıka okşuyor, bacak
içlerimde elini dolaştırıyordu. Küloduma geldi. Avuçladı. Yarağı
ağzımdayken zevkle inledim. Nefes alabilmek için yarağını
emmeyi bırakmak zorunda kaldım.
"Ahhh...
Mert!" diye inledim, külodumun ağını yana çeken parmaklar
şimdi ıslanan amımı okşuyordu. Sıcak
parmakların ıslak am dudaklarına teması bitiriyordu beni
zevkten. İnleyip duruyor, bu arada elimdeki yarağı yalamaya
çalışıyordum. Klitorisimi ıslak parmağıyla
okşayınca sarsıldım. Muhteşem bir zevkti duyduğum.
"Bırak
emmeyi yenge, ağzına boşalmak istemiyorum. Yatmadan önce
boşaldım, ama yarağımı emmen deli ediyor beni!" diye
inledi o da. Şehvetten kısılmış gözlerimle ona
baktım, emmeyi bıraktım ve "Gel benim yatağıma gidelim
Mert! Daha geniş o yatak, daha rahat sevişiriz!" dedim. "Peki, hadi
gidelim!" dedi. Kalktı, beni kollarına alıp tüy gibi
kaldırıverdi. Boynuna sarıldım. Öpe öpe yatak odasına
götürdü. Üzerine saten örtü örtülü yatağı açmadan boylu boyunca
yatırdı beni. Boxerini ayağından sıyırdı bir
çırpıda. Sertleşmiş yarağı önünde çelik gibi dimdik
duruyordu. Heykel gibiydi. Öyle heyecanlıydım ki! Yatak odamda,
kocamla seviştiğimiz odada, çırılçıplak kalan
kardeşiyle, kaynımla beraberdim.
Kocam
aklıma gelince etajerin üzerindeki resim çerçevesine baktım. Kocamla
evlilik resmimizdi, objektife bakan damadın gözleri adeta beni izliyordu.
Uzanıp elimin tersiyle devirdim. Şimdi o çerçevenin içinden bana
bakamayacak, azmış karısının kardeşiyle
seviştiğini göremeyecekti. Başımı yastığa
koydum. Sırt üstü yattığım yerden halen ayakta beni
seyreden kaynıma baktım. Kollarımı açıp bekledim.
Fazla
bekletmedi beni. O güzel, çırılçıplak gövdesiyle üstüme
uzandı. Ben ağırlığının altında
inlerken, o dudaklarıma yumuldu, çılgınca öpüşmeye
başladık. Dudaklarımı ısıra ısıra
öpüyor, dilini ağzımın içine sokup dilimi okşuyordu.
Ellerimle uzun saçlarını kavramış kendime çekiyor, omuzlarını,
kollarını, sırtını okşuyordum şehvetle.
O
çırılçıplaktı, ben halen üzerimdeki etek ve bluzla
duruyordum. Dudak dudağa öpüşürken yarağının sertliği
bacaklarıma temas ediyor, ateş gibi değdiği yeri
yakıyordu. Dudaklarımı somuran ağzından kendimi
kurtarıp nefes nefese, "Soy beni Mert! Çıplaklığını
hissetmek istiyorum!" diye inledim.
Telaşla
kalktı üzerimden, bluzumun düğmelerini koparırcasına
açtı. Dantel sütyenimi çıkarmasına yardım ettim.
İkimiz de heyecan içindeydik. Titriyorduk. Hareketsiz durup
hayranlıkla beni seyretti. Çıplak göğüslerimi. Sonra elini
uzatıp okşadı, avuçlayıp sıktı. "Ohhhh!" diye
inledim, "Öp onları Mert! Sev, okşa!" dedim. "Öyle güzelsin ki yenge!
Memelerin sanki hiç ellenmemiş gibi, dipdiri, taş gibi!" dediğinde
zevkle kıvrandım. Duyduklarım mutlu etmişti beni. Hele
Mert'ten bunları duymak. Göğsümü okşayan elininin üzerine elimi
koydum, fısıltıyla, "Ellenmedi sayılır memelerim. Abin
yıpratamadı. Nasıl, becerdiğin kızlar kadar var
mı? Beğendin mi? Güzel mi?" dedim.
"Hem de
nasıl yenge! Bakire kızlar eline su dökemez güzellikte! Harikasın!
Hep merak ettim bu memeleri, nasıl olduklarını, uçlarını..."
deyip eğildi, elini çekip meme ucumu öptü. İnledim. Saçını
tutup kendime çektim. Ağzını alabildiği kadar açıp
göğsümü ağzına almış, dilinin ucuyla içeride ucunu
okşuyordu. Elektrik çarpmış gibi sarsıldım.
Unutmuştum bu zevki aylardır. Aç kalmış bebek gibi
memelerime saldırmaya başladı. Sıcak diliyle
kenarlarını, uçlarını yalıyor, parmaklarıyla
okşuyor, sıkıyordu. Bir birini, bir diğerini...
Sırayla birinden ötekine geçiyor, beni zevkten bayıltıyordu.
Daha
memelerimle uğraşırken gecenin ikinci orgazmını
yaşadım. Hırsla saçlarından tutup göğsüme
yapıştırdım, kalçalarım yatağı döve döve
boşaldım. Kasılmalarım bitince dudaklarımdan öptü beni.
Sımsıkı sarılmıştı bana. Bir
bacağını üstüme atmış, yarağını
baldırlarıma dayamış, eliyle vücudumun her yerini
okşuyordu. "Öyle doluyum ki aylardır Mert, kendimi tutamadım!"
diye açıklama yaptım. "Ben de akşam bacaklarını
okşarken boşaldım yenge! Öyle seksi, öyle baştan
çıkarıcı görünüyordun ki, dayanamadım. Tutamadım
kendimi!" dedi.
"Biliyorum
tatlım! Sen gidince ben de kendimi tatmin ettim. Sen banyoda, ben
koltukta, ikimiz de boşaldık! Hadi Mert, oyalanma artık, istediğimi
ver bana! Bununla boşalt beni artık!" dedim. Bunu söylerken elimi
uzatıp onun vücudumu delip duran yarağını
kavramıştım. "Peki yengecim!" dedi. Dudaklarını
boynumda göğüslerimde, karnımda gezdire gezdire
aşağıya indi.
Eteğim
kalmıştı altımda. Yavaşça sıyırdı
aşağıya, bacaklarımı oynatıp
çıkarmasına yardım ettim. Üzerimde bir tek dantel külot
kalmıştı. Sırılsıklam külodumu da
çıkarıp fırlattı. Şimdi ikimiz de
çırılçıplaktık. Dudaklarını
kasıklarımda gezdirdi. Tertemiz, kılsız, ağdalı,
kaymak gibi yaptığım amımın dudakları kan
hücumuyla şişmiş, içine girecek şeyi bekliyordu ıslak
ıslak... Mert'in hiç acelesi yok gibi görünüyor, diliyle okşayıp
duruyordu oralarımı...
Dilinin
ucunu klitorisime değdirdiğinde inledim. Kıvranıp
saçlarını okşadım, "Ohhhh Mert! Delirtiyorsun beni! Harikasın!"
dedim. "Güzel mi yenge? Hoşuna gidiyor mu?" dedi. "Ohhh! Hem de nasıl
gidiyor Mert! Harika! Abin hiç yalamadı beni biliyor musun?
Amımı hiç yalamadı! Öpmedi bile! Sen harikasın!" dedim. Durdu,
başını kaldırıp bana baktı ve "Yenge, şu
yatağa abimi sokmasan, ikide bir hatırlatıp durmasan?" dedi.
Güldüm, yattığım yerden doğrulup kaynımın benim
zevk sularımla ıslanmış dudaklarını öptüm doya
doya. "Peki canım, ama sen de bana yenge deyip durma öyleyse! Hadi
artık, oyalanma, sabrım kalmadı, dayanamıyorum, sik beni! O
koca şeyini sok bana, sok içime!" dedim.
"Peki aşkım,
peki kadınım!" diyerek kalkıp beni yatağa itti, sırt
üstü yattım. Dizlerimden tutup bacaklarımı araladı,
arasına girdi. Taş gibi yarağını amımın
dudaklarına, klitorisime sürttü. Kıvrandım. Heyecanla içime
girmesini bekliyordum. Sürtmeye devam edince, sabırsızlıkla, "Hadi
Mert, hadi erkeğim, hadi kocacığım, hadi sok şunu
artık!" dedim. "Acele etme karıcığım, önce sikimi
sularınla ıslatayım. Aylardır sevişmiyorsun. Amın
daralmıştır senin, içine girerken zorlanırsın!" dedi.
Dediği
gibi oldu. Amım daralmıştı sanki. Yumruğum gibi
olmuş sikinin başını dayadı, zorlamaya
başladı. Girmekte zorlanıyordu yarak. Kalktı, başucuma
geldi, sikini ağzıma verdi. Ben de güzelce, ıslata ıslata
yaladım sikini. Ağzıma sokup çıkardım defalarca.
Çıkarıp baktım, pırıl pırıl parlıyordu.
Kayganlaşmıştı iyice. "Yeter sevgilim!" dedi. Tekrar
bacaklarımın arasına geçti, sikini amıma dayadı. Bu
kez biraz daha rahat kaymaya başladı, başı içime girdi. Amımın
dudakları gerilmişti iyice. Dudaklarımı sıkıyor,
ister istemez bacaklarımı kasıyordum. Bu yüzden de girmekte
zorlanıyordu.
"Rahat
bırak kendini..." dedi. Gevşemeye çalıştım. Yavaş
yavaş, bir sokup, bir çıkarıp ilerlemeye başladı
içimde. Girdi... Girdi... Bitmek bilmiyordu yarağının
girişi. Sonunda amımı yara yara, dibime kadar girdi içime.
Bacaklarımın arasında, amımda adeta bir keser sapı
vardı sanki. İçimi tamamen doldurmuştu koca şey.
Kasıklarımız birleşmişti. Bacaklarımı
açabildiğim kadar açıp boynuna sarıldım. Nefes nefese, "Bekle
aşkım... Dur lütfen... Birbirlerine alışsınlar!"
dedim. Mert de, "Ohhh! Öyle dar ki amcığın, bilezik gibi
sardı yarağımı! Ateş gibi yanıyor amın! Yarrağımı
yakıyorsun amınla!" diyordu.
Koca yarağa
alışınca, kalçalarımı oynatıp işareti
verdim. Yavaşça sikini sokup çıkarmaya başladı. Sikinin amımda
kaydığı her santiminde zevkim katlanarak artıyordu.
Bacaklarımı beline doladım. Üstümde iniyor, kalkıyor, beni
altında eziyordu. Nefessiz kalıyordum. O içimde gidip gelirken tekrar
orgazm oldum. Sular fışkırdı adeta. Erkeğim
durmadı bile, ben kasılırken sokup çıkarmaya devam etti.
Kasılan vajina duvarlarımın içinde adeta sağıyordum
sikini...
Mert yana
devrilip, sikini içimden hiç çıkarmadan beni üstüne aldı. Yarağının
üzerinde oturup kalkmaya başladım. O da alttan
karşılık veriyordu. Kasıklarındaki kıllar
klitorisime sürtünüp duruyor, bu da ayrıca delirtiyordu beni. Ben oturup
kalkarken, o yattığı yerde memelerimi avuçluyor,
kalçalarımı pençeleriyle tutup sıkıştırıyordu.
Ben eğiliyor, memelerimi sırayla ağzına, diline sunuyor,
zevkten çıldırıyordum...
Boşalmaya
başladım. İnanılmaz, dayanılmaz, katıksız
bir zevkti duyduğum. Orgazmımın bitmesine yakın Mert de
kıvranmaya başladı, "Ohhh! Geliyorum karıcığım!"
diyerek inledi sonunda. Tekrar devirip beni tekrar altına aldı,
hızla gidip gelmeye başladı. Motor gibiydi üstümde. "Ahhhh, geliyorum!"
dediğinde, boynuna sarıldım, "Lütfen içime boşalma Mert!
Abin askerdeyken hamile kalmak istemiyorum aşkım! Lütfen!" dedim. "Ahh
evet doğru ya, abimin karısını sikiyorum! Yengemi sikiyorum! Yengem benim!
Yengemi sikiyorum, ohhhh!" dedi. Böyle konuşmak zevkini katlıyordu
sanki.
Ben içime
boşalacak diye endişe ederken, bacaklarımın arasında
doğruldu, sikini amımdan çıkarıp üzerime boşalmaya,
döllerini karnıma, göğüslerime attırmaya başladı.
Birkaç damlası da yüzüme, ağzımın kenarına kadar
geldi. Dilimle yaladım. Tadına baktım. İlk defa.
Göğsümdekileri de parmağımla toplayıp ağzıma
götürdüm. Fena değil gibi geldi tadı. Bir sonrakini ağzımda
patlatmaya karar verdim.
Mert
boşalıp yanıma uzandı. Başımı göğsüne koyup
yattım. Amımdan çıkan siki
parlıyordu ve halen kalkık duruyordu, halen tıp tıp atıyordu. Uzanıp parmaklarımla
kavradım o güzel şeyi. Dudaklarından öptüm ve gülerek, "Bundan
sonra bu sik benim! Kimseye, hiçbir orospuya sokmayacaksın bunu ben
varken, anlaşıldı mı?" dedim.
"Tamam
aşkım, sadece sen varsın bundan sonra! Seni sikecem
yalnızca! Bu yarak senin artık! Benim tek orospum sensin! Sen de hap
kullan bundan sonra! İçine boşalmak istiyorum senin! Zevkimi
yarıda kesip sıcak amından çıkmak istemiyorum sevgilim!"
dedi. Sevgiyle sarıldım erkeğime, "Peki aşkım! Peki
benim sikici erkeğim! Sen nasıl istersen! Yeter ki beni sik! Doyur
beni! Yengen kurban olsun sana!" dedim.
6 aydır
yaraksızlıktan sonra, bir gecede sabaha kadar sevişmek ve defalarca
orgazm olmak yormuştu beni. Gözlerim kapanıyordu. Başım
kaynımın göğsündeyken derin bir uykuya dalmak üzereydim. Huzur
içindeydim. Dünyada ondan başkası yoktu şu anda. Ne deprem, ne
başka bir şey umurumda değildi.
[Serpil]
|