Gençlik Maceralarım! (4) (Orkun 37 Y., İzmir)
Otele
gittiğimde Akın yoktu, dayım bankoda oturuyordu. Yeni
uyanmışa benziyordu. Lobide de kimsecikler yoktu. Dayım gecenin
nasıl geçtiğini sordu. "İyi dayı, yengem güzel
ağırladı beni!" dediğimde, "İyi iyi!" dedi
başını sallayıp. Ona Açelya'nın gece vakti
çıkıp sabah beşte geldiğini söylesem mi diye düşündüm
ama sonra vazgeçtim. Dayım, "Selma ile birlikte odalara
çıkarsınız, sen şimdi içeri git sana kahvaltı
hazırlasın!" dedi saçımı okşayıp.
Mutfağa
geçtim. Selma Hanım'ın üstünde dün pembe bir önlük vardı ama bu
kez mavi bir kot pantolonla beyaz bir tişört vardı. Mavi kotu
dayımın avuçladığı götünü açığa
çıkartmış, sıkmıştı epeyce. İnce
tişörtünün altındaki beyaz sutyeninin izleri görünüyordu. Siyah
saçları sırtına iniyordu, sarı bir lastikle
bağlamıştı saçlarını. Yengem ve
kızlarıyla ilgili sorular sordu bana tost yaparken. Onları
tanıdığı belliydi konuşmasından. Ancak yengemden
pek hoşnut değilmiş gibi geldi bana. Ara sıra eğilip
kalkıyor dolaptan veya tezgahtan bir şeyler alıyordu, o anlarda
götü daha da büyür gibi oluyordu.
Birlikte
kahvaltımızı yaptıktan sonra kendine bir sigara yakarken
baktığımı gördü. "Al yak!" diyerek uzatınca, "Dayım
görürse kızar!" dedim. "Kızmaz, dayın öyle bir adam değil,
korkma, 10 yıldır tanıyorum onu, sen daha yeni tanıdın!"
deyince uzanıp bir tane alıp yaktım.
Sigara faslı
da bitince üst katlara çıkıp temizliğe girişmemizin
zamanı gelmişti. Selma Hanım siyah büyük bir çöp poşetini
verip, "En üst kattan başlayarak odaların çöplerini boşalt.
Kapılara vurursun, ses gelmezse girersin içeri, çoğu sabahtan gidiyor
ama akşamcı takımından uyuyanlar vardır hala. Ben de
gelecem sonra, paspas çekip yatakları toplarım!" deyince, "Tamam!"
diyerek en üst kata çıktım.
Koridorun
sonundaki odanın kapısına vurdum birkaç sefer, ses gelmeyince de
girdim içeri. Kimse yoktu, yatak bozulmuş haldeydi. Yoğun bir sigara
dumanı kokuyordu oda. Camı açtım. Dün gördüğüm yataklara
göre biraz daha temizdi yatak. Plastik çöp kutusunun içinde ve küçük
masanın üstündeki küllükte epeyce izmarit vardı. Ayrıca esrara
benzeyen bir sigara izmariti ile şırınga da vardı. Esrar
çekip uyuşturucu kullanan biri kalmıştı odada
anlaşılan. Boş bira şişelerinden hariç
yarısı içilmiş bir viski şişesi de vardı. Viskiyi
atıp atmamakta kararsız kaldım önce ama sonra küçük masanın
üstüne koydum şişeyi.
Oradan
çıkıp yandaki odanın kapısına tıkladım. Ses
gelmeyince içeri girdim, ama yatakta bir adam yatıyordu. Yaşlı,
hırıltılı ve zor nefes alıp veren adam bir an
uyanır gibi olunca çıktım odadan.
Üçüncü odanın
kapısına tıkladığımda, içerden, "Ne var?" diyen
bir ses geldi. Kadın mı erkek mi olduğunu
anlayamadığım bir sesti. "Şey, çöpleri alacaktım..."
dediğimde, "Sonra alırsın, müsait değilim!" cevabı
geldi.
Kattaki son
odanın kapısına tıkladım, ses gelmediğinde içeri
girdim. Yatakta bir adamla kadın yatıyordu. Adam uyumasına devam
ederken kadın doğruldu, beyaz çarşaf sıyrılınca
kadının devasa memeleri çıktı ortaya. Aynı anda da
sert ve otoriter bir sesle, "Ne oluyor lan sabah sabah amına koyimm!"
deyince korkudan kalbim şiddetle atmaya başladı. Kadın
dediğim aslında travestiydi. "Şey çöpleri alacaktım..."
dedim korka korka. İlk anda sert olan sesi bu sözümden sonra
yumuşadı. "Amına koyim ne öyle tilki gibi giriyorsun içeri
sessiz sessiz?" dediğinde yanında yatan adam da kalktı. Orta
yaşlı, kır saçlı bir adamdı. Beni görünce elini
kaldırıp, "Kim ulan bu, kimsin lan sen?" diye bağırdı.
Korkuyla, "Ben otel
sahibinin yeğeniyim, yeni çalışmaya başladım..."
dediğimde, travesti, "Ay sen Ümit Abinin yeğeni misin, söylesene
hayatım!" dedi gülümseyerek. Ardından yanındaki adama dönüp, "Hadi
lan siktir git sende, amcık, akşama kadar yanımda mı
kalacaksın?" diye çıkıştı. Adam bana
bağırırken travestinin bu çıkışı
karşısında süt dökmüş kedi gibi oldu. "Çocuğun önünde
ayıp oluyor ama!" deyince travesti daha da sinirlenip, "Bana bak, ben gösteririm
şimdi ayıbı sana, hadi uza, hadi!" dedi. Kapıyı
kapatıp dışarı çıktım. Korkudan ödüm
patlamıştı.
Derken üçüncü
odanın kapısı açıldı ve oradan da bir travesti
çıktı. Bana müsait değilim diyen demek buydu. Üstünde siyah
külotlu çorapla siyah bir sutyen vardı. 1,90'a yakın boyu olan dev
gibi bir şeydi, koca memeleri sutyeninin altında
şişmişti, uzun sarı saçları sırtına
iniyordu. Bana bakıp, "Geç bakalım, al çöpleri!" derken
hızlı adımlarla merdiven başındaki tuvalete gitti. Diğer
odalara göre daha temiz ve tertipli gibi görünen bir odaydı burası,
ama sigara izmaritleri ve boş içki şişeleri masanın üstünü
tepeleme doldurmuştu.
Odadan
çıkacakken travesti de geldi. "Adın ne senin?" dedi saçımı
okşayarak. "Orkun, otel sahibinin yeğeniyim..." dediğimde, "Aa,
Ümit abinin yeğeni misin, neyin oluyor senin, amcan mı?" diye sordu.
"Yok, dayım..." dediğimde, "Vay Ümit Abi vay, böyle
yakışıklı yeğeni olduğunu söylememişti hiç!"
dedi gülümseyerek. Ardından da, "Bir ihtiyacın olursa uğra
yanıma, çekinme, adım Buse!" dedi yanağımdan öperek.
Heyecandan tir tir
titrerken çıktım dışarı. Bu sırada Selma
Hanım elinde kova ve paspasla göründü. Dünkü pembe önlüğünü
giymiş, başını da arkadan bağlamıştı.
"Aldın mı çöpleri?" deyince, "Aldım, ama bazı odalar dolu..."
dedim. "İyi neyse, sonra alırsın, sen aşağı in!"
dedi karşılık olarak.
Dördüncü
katın odaları boştu ama hepsi oldukça pisti. Odalarda içleri
döllerle dolup taşan kondomlar, boş içki ve bira şişeleri,
sigara ve esrar izmaritleri, kullanılmış
şırıngalar vardı. Ne olduğunu bilmediğim boş
hap kutuları da vardı ayrıca. Dayımın oteli batakhane
gibi bir yerdi. Odalarda küçük plastik çöp kovaları olduğu halde
kondomlar yerlerde geziyordu hep.
Üçüncü kata
inerken aşağıdan dayımın sesi geldi, bana
sesleniyordu. Hızlı adımlarla indim aşağı.
Bankonun yanında yaşlıca bir adamla gencecik bir kız
vardı. Kız ürkek ve çekingen gözlerle etrafa bakıyordu, en fazla
benim yaşımda olmalıydı, belki benden bile küçüktü. Orta
boylu ve zayıf, esmer tenli, sarı saçlıydı. Uzun, yere
kadar inen çiçekli bir etekle uzun kollu gömlek vardı üstünde. Kız bu
haliyle çingeneye benziyordu. Ayağında kırmızı
terlikler vardı. Yaşlı adamsa dedesi gibi kalıyordu, sol
kolunu kızın omzuna atmıştı. Sivri burunlu yumurta
topuklu siyah ayakkabılar giymişti. Geriye taradığı
saçlarını da boyatmış gibiydi. Görüntüsü güven vermeyen bir
tipti adam.
Dayım
anahtarı uzatıp, "Birinci kat 3 numara!" dediğinde anahtarı
alıp, "Buyurun!" diyerek önlerine geçtim. Onlar arkamdan gelirken
odanın kapısını açtım. Tek kişilik iki tane yatak
vardı odada ve oda temizdi. Sabahın erken saatinde yaşlı
bir adamla gencecik bir kızın sikişmesine sahne olacaktı
oda. Kız odaya geçerken adam elime bozuk para verdi bir miktar, cimrinin
biri çıkmıştı. Yeniden aşağı indim,
dayım defteri kontrol ediyordu. Bana bakıp, "Bitti mi işlerin?"
diye sordu, "Yok dayı, devam ediyorum..." dediğimde, "E ne duruyorsun
o zaman, hadi yukarı marş marş!" dedi gülerek.
Üçüncü kata
çıktım. İlk odaya girdim kapıya tıklamama rağmen
ses gelmeyince. İçerisi boştu. Duvardaki birkaç çiviye
kıyafetler asılmıştı. İki büyük bavul
yatağın yanında duruyordu. Sanki odada uzun vadeli kalan birisi
var gibiydi. Çöp niyetine pek bir şey de yoktu.
İkinci
odanın kapısına tıkladım. "Gel!" diyen bir kadın
sesinden sonra kapıyı açtım. Orta yaşlı bir kadın
yatağın üstünde oturuyordu. Beni görünce, "Sen kimsin?" diye sordu.
"Çöpleri alacaktım, otel sahibinin yeğeniyim ben..." dediğimde,
ayağa kalkıp, "Öyle mi, ne güzel!" dedi. Dağınık siyah
saçları omzuna dökülüyordu. Hırpani kılıklıydı,
eski bir etekle sökük bir gömlek vardı üstünde.
"Amcana söyle
borcumu en kısa zamanda ödeyeceğim..." deyince, "Amcam değil,
dayım oluyor!" diyerek sözünü kestim. "Neyse işte, ha dayın ha
amcan, Şehrazat Hanım en kısa zamanda verecekmiş
parasını dersin!" diyerek yanıma gelip saçımı
okşadı. Odası temiz sayılırdı, onun da birkaç
kıyafeti duvardaki çivilere asılıydı. Yatağı
gösterip, "Oturmak istemez misin?" deyince, "Yok, işleri halletmem
lazım..." dedim, ancak Şehrazat Hanım, "Beş dakika dinlen,
işler kaçmıyor ya!" dedi. Sonra da odanın açık duran
kapısını kapatıp elimden tutarak yatağa oturttu,
kendisi de yanıma oturdu.
40-45
yaşlarında vardı ama halen güzel bir kadındı.
Feleğin çemberinden geçmiş denilen tiplerdendi. Elini saçımda
gezdirirken, "Kocam iş için şehir dışına gitti, o
gelince dayının parasını vereceğim, olur mu?" dedi
gülümseyerek. "Tamam, söylerim..." dedim, tedirgin olmuştum
kadının davranışlarından. "Ne
yakışıklı şeysin sen!" dedi sonrasında.
Kadının sözleri karşısında kalbim güm güm atmaya
başladı. Sağ elimi iki elinin arasına alıp
gömleğinin üstünden memesine götürdüğünde heyecanım son
noktasına gelmişti.
Kadın birden,
"Beni sikmek ister misin?" dediğinde, "Şey, benim gitmem lazım..."
dedim ve elimi çekip ayağa kalktım. Yerinden kalkmadan elimi tuttu
yine ve "Gidersin, acelen ne, otur şuraya!" dedi kızmış
gibi. Hemen ardından da, "Kimsem yok, kocam şehir
dışında, çok yalnızım, beni yalnız bırakma..."
dediğinde, "Gitmem lazım!" dedim ve elimi hızla çekip odadan
çıktım. Kapıyı kapattığımda Şehrazat
Hanımın kahkahaları koridora kadar geliyordu. Kadın deli
miydi ciddi miydi anlayamadım, belki de benimle alay etmişti.
Diğer odalar
boştu, onların çöplerini aldıktan sonra ikinci kata indim.
Koridorun sonundaki odanın kapısına tıkladım. Ses
gelmeyince içeri girdim, ancak yatakta birisi yatıyordu, bir
kadındı. Pek öyle otel müşterisine benzemiyordu, derin bir
uykudaydı. Battaniyeye sarınmıştı sıkıca,
yoğun bir sigara kokusu vardı odada, boş bira şişeleri
de vardı birkaç tane. Yatağın karşısında küçük
bir dolap vardı, kapağı açık dolabın içi
kıyafetlerle tepeleme dolmuştu. Ben çalışırken kadın
hiç uyanmadı, horlaya horlaya uyumasına devam etti.
Diğer
odaları da temizledikten sonra birinci kata indim. Koridorda ilerlerken
genç kızla adamın girdikleri odadan sesler geldiğini
işittim. Etrafta kimsecikler yoktu o nedenle gözümü kapının
deliğine dayadım. Anahtar delikte olduğundan içerisi
görünmüyordu, ama kapının önünde olduğum için sesleri kolayca
duyuyordum. Genç kızdan ıhlama ahlama sesleri geliyordu. "Yavaş,
canım yanıyor, ufff, ayyy, ahhhh!" sözlerine, adamın, "Yavaş
ol kız, oynama, dur hele güzelim!" sözleri karışıyordu.
Arada sırada kızın adama küfür ettiğini de duyuyordum,
ağzı bozuk biriydi kız, ama adam küfürlere yanıt
vermiyordu.
Adam gencecik
kızı sikerken ben de onları dinliyordum. Sikim sertleşmeye
başlamıştı bile. O an, "Ne yapıyorsun lan sen orada?"
diyen bir sesle irkildim. Başımı çevirip bakınca bir
kadının merdivenin başındaki tuvaletin önünde durmuş
bana baktığını gördüm. "Şey, ben, odaları
temizliyordum..." dedim doğrulup. Kadın üstüme doğru geldikçe
ben de korkudan geri geri gidiyordum. "Utanmıyor musun kapıları
dinlemeye?" dedi elleri belinde. Dik dik bakıyordu bana. 3 numaralı
kapının önüne gelmişti bu sırada.
İçerden
kızın canının acısıyla
çıkardığı sesler gelirken birden kapıya yumruk
attı, "Kesin lan sesinizi, amınıza koyarım sizin!" dedi
öfkeyle. Kadının bu sözüyle ne kızın inlemesi kaldı ne
de adamın konuşması, sesler bir anda kesilmişti.
Yanımdan geçerken göğsüme vurup, "Çekil sen de şöyle!" diyerek
beni itti geriye. 4 numaralı odaya girdi, kapıyı açık
bırakmıştı. Yatağa oturduğunu gördüm. Bana
seslenip, "Ne duruyorsun orada, gelsene!" deyince içeri girdim.
Sessizce bir süre
baktı bana. Çiçekli ve dizlerine gelen bir etekle kısa kollu
göğsü açık bir bluz vardı üstünde. Bluzun altında sutyen
yoktu ve şişkin meme uçları açık mavi bluzun altında
belli oluyordu. "Ne o lan, sikişenleri dikizleyip 31 mi çekiyorsun?" dedi
sertçe. Gözlerinin altı morarmıştı, sert sözlerine
karşın bakışları boş gibiydi. Battaniyeyi
kaldırıp altına girerken beyaz kalçası göründü, "Ne
yapacaksan yap, çöpleri al. Ama eşyalarıma dokunma yakarım seni!"
dedi. Sırtını döndü bana.
Ben de çöpleri
alıp çıktım. Çöp torbası epeyce dolmuştu. Elimle içine
bastırırken 3 numaranın kapısı açıldı ve
adam çıktı. Bana hiç bakmadan ceketini giyinip hızlı
adımlarla merdivenlere yöneldi. Odanın kapısı açık
kalmıştı. Başımı uzatıp bakınca
kızın yatakta sırtüstü çırılçıplak
yattığını gördüm. Beni fark edince, "Hişşş,
yakışıklı gelsene!" dedi. Korktum, ne yapacağımı
bilemedim. Ancak yeniden, "Hişşş, gelsene!" dediğinde ürkek
adımlarla odaya girdim.
Kızın
dimdik ve küçük memeleri, kasıklarının arasında ince bir
çizgiden ibaret amı vardı. Kollarını kaldırıp, "Sigaran
var mı?" diye sordu. Başımı sallayınca, "Versene!"
dedi gülerek. Sigaramı çorabımın içinde saklıyordum, hem
ezilip büzülmesin, hem de dayım görmesin diye. Kızın
bakışları altında sigaramı çıkarıp bir tane
verdim, sonra da çakmağımla yaktım. Kız karşımda
anadan doğma haldeydi ama hiç çekinmeden duruyordu. Yattığı
yerde sigarasını içerken, "Adın ne senin?" diye sordu bu sefer.
"Orkun!" dediğimde, "Anlamı ne, hiç duymadım daha önce?" dedi
sigaranın dumanını yüzüme üfleyerek.
Sorusuna cevap
vermedim. Kızın çıplak vücudunda geziyordu gözlerim. Sikim
sertleşmişti, kot pantolonumun altından belli olacak da
kıza rezil olacağım diye korkuyordum, ama engel de olamıyordum.
Kız bu kez, "Paran var mı?" diye sordu. Başımı evet
anlamında sallayınca da, "10 milyonun var mı peki?" dedi. Ben
yine başımı salladığımda bacaklarını
ayırıp, "10 milyona veriyorum, sen de ister misin?" dedi.
O an kalbim hem
heyecandan hem de korkudan küt küt atmaya başladı. Kızın
açık açık böyle konuşması karşısında
donakalmıştım. Kız orospuydu, ama böyle pat diye söylemesi
beni şaşırtmıştı. İnce, narin vücudu yüzü
gibi esmerdi. Külot ve sutyen izi pek yok gibiydi.
Çıkardığı kıyafetleri yatağın ucundaydı.
Sigarasından derin bir nefes çekip yüzüme üfledikten sonra, "İster
misin, kapıyı kapat hadi!" dedi.
Ne
yapacağımı bilemedim önce, dayım
aşağıdaydı, Selma Hanım ise üst katlarda temizlik
yapıyordu. Kız bacaklarını aralamış, minik
amını bana sergiliyordu. Az önce yaşlı adamın
siktiği daracık amını şimdi de benim sikmem için göz
kırpıp duruyor, kur yapıyordu. Elimdeki çöp torbasını
yatağın kenarına koydum, kapıyı kapattım. Böyle
bir fırsatı kaçırmak istemiyordum. Dün siktiğim olgun Aysun
Hanım'dan sonra gencecik bir kızın tadına bakacaktım...
[Orkun]
|