Gençlik Maceralarım! (3) (Orkun 37 Y., İzmir)
Yengem iki
kızıyla birlikte Göztepe semtinde oturuyordu. Evi sekiz katlı
bir binanın altıncı katındaydı. Beni görünce
sıkı sıkı sarıldı boynuma, yanaklarımı
öptü. Yengemi de çocukluğumda görmüştüm sadece. Şimdi
karşımda hayal meyal hatırladığımın çok
ötesinde bir kadın vardı. Kumral tenli, orta boylu, uzun açık
renk saçları sırtına dökülüyordu. İstanbul'da gördüğüm
Çingenelere hiç benzemiyordu yengem. Dizlerinin epey üstüne gelen lacivert bir
şortla açık mavi kalın askılı bluz giymişti,
memelerinin çatalı görünüyordu. Biçimli beyaz bacakları
çıplaktı.
Hemen her hafta
annemle konuşuyorlardı telefonda, ama uzun yıllar sonra ilk defa
görmek bugüne nasip olmuştu. Yengemin evinden deniz görünüyordu.
İstanbul'da oturduğum yerin denizle ilgisi yoktu, ama burada denizi
görünce içim sevinçle doldu.
"Aleyna içerde!"
dedi gülümseyerek, sonra da arkadaki odaya gitti. Biraz sonra bir
kızın, "Ay anne ne var yani, ne olmuş geldiyse?" dediğini
duydum. Yengem sert bir sesle, "Bana bak alırım
ayağımın altına, delirtme beni!" dedi karşılık
olarak. Yengem yanında, genç, uzun boylu bir kızla geldi salona.
Aleyna, yani dayımın küçük kızıydı bu. Pembe renkli
minicik bir şortla beyaz askılı atlet giymiş, sarı
uzun saçlarını arkadan bağlamıştı. Beyaz
bacakları, kolları ve çıplak koynu ile çok güzel bir
kızdı. Konak sahilinde gördüklerime çok benziyordu.
Yengemin zoru ile
elimi sıktı, yanak yanağa öpüştük. "Hoş geldin!" dedi
soğuk bir şekilde. Dayımın kızıydı, ama ilk
kez görüyordum. Kahverengi yuvarlak gözleri üzerimde geziniyordu.
Heyecanlanmadım desem yalan olurdu. Aleyna yeniden odasına giderken
ben yengemle mutfağa geçtim. Benim için epey hazırlık
yapmıştı. Telsiz telefondan annemi aradı yanımda, uzun
uzun konuşurlarken, "Aynı dayısına çekmiş, yüzü gözü
hepsi o, aman kaderi de ona benzemesin abla!" diyerek bana bakıp
gülüyordu. Sonrasında ben de annemle konuştum. Dayımla ve otelle
ilgili sorular sordu annem, ben de dayımın sözlerini
hatırlayıp terbiyeli cümleler eşliğinde anlattım.
Ama yengem
dayımın işlettiği otelin nasıl bir yer olduğunu
biliyordu. Dayımın gördüklerini söyleme demesi yengem için bir anlam
ifade etmiyordu. Bana, "Orospuların, pezevenklerin sırtından
para kazanıyor!" dedi. Dayımın böyle bir iş yapmasına
kızgındı, ama onun verdiği paralarla geçindiğini de
inkar etmedi. Dayımın otelini randevu evi gibi
kullandırdığını, pezevenklerin buldukları
müşterileri otele gönderdiğini, orada kadınlarla ilişkiye
girdiklerini, dayımın da yolunu buradan bulduğunu anlattı
mutfağın kapısını kapatıp.
"Sana bunları
niye anlatıyorum, dikkat et diye anlatıyorum. Hoş, dayın
oradayken bir şey olmaz, ama orospular, pezevenkler cirit atıyor
orada. Hiç görmediğin tipte insanlar onlar. Daha genç
delikanlısın, kanın kaynar, dayın olmadan bir şeylere
girişme sakın!" dedi saçlarımı okşayıp. Bu (Bir
şeylere girişme!) lafının ne olduğunu
anladığımda kızarıp utandım. Kadınlarla
ilişkiye girmekten bahsediyordu.
Büyük
kızı Açelya'nın bir reklam ajansında
çalıştığını, dönmesinin yakın olduğunu
söyledi. Salonda fotoğraflarını görmüştüm, o da Aleyna
kadar güzeldi. Yengem, "Hadi sen şimdi banyoya geçip bir güzel yıkan,
yemekten önce kendine gel!" dediğinde, utanıp, "Ben sabah hamama
giderdim yenge!" dedim. "Oğlum ne hamamı ev dururken, hamama filan da
gitme sakın, orada ibneler sikmeye adam arıyor!" dedi. Dayım ne
kadar normal değilse yengem de o kadar değildi.
Banyoya geçerken
havlu ve çamaşırla kıyafet verdi. Dayımın evde kalan
kıyafetleri olduğunu söyledi. "Ben sırtını
sabunlayayım mı, ister misin?" diye sorunca, "Yok yenge, olur mu öyle
şey!" dedim utanıp kızararak. "Oğlum utanıp
sıkılma, yapamazsan seslen bana!" dedi sözlerim üzerine.
Banyoya geçip
oturaklı küvette yıkandım güzelce. Milli olmuş,
yıkanmadan cenabet halde dolaşıp durmuştum.
Dayımın çamaşırları, kıyafetleri üstüme tam
oturdu. Diz üstü şort ve siyah kalın askılı atlet
vardı üstümde.
Salona
geçtiğimde Açelya'yı gördüm. Aleyna'dan daha güzel ve çekici bir
kızdı. İşten yeni gelmişti. Mavi daracık bir kot
pantolonla kırmızı bir tişört vardı üstünde.
Tişörtü üstüne yapışmış gibi dardı.
Şişkin memeleri belli olmuştu, çıplak göbeği tişörtün
altından görünüyordu. O da Aleyna gibi sarı saçlıydı ama
saçlarını bağlamamıştı. Aleyna gibi soğuk
davranmadı. Kendisinden iki yaş küçük olduğum için beni de küçük
kardeşiymişim gibi görüp sarıldı sıkıca.
Yanaklarımı öptü. Şişkin ve taş gibi sert memelerini
göğsümde hissedince bir tuhaf oldum.
Aleyna ise
ablasının bana sıcak davranmasından sonra soğuk
tutumunu bıraktı, o da yakın davranmaya
başlamıştı. Yengemin yaptığı güzel yemekleri
yedik. Yengem benim küçüklüğümle ilgili şeyler anlatıp hepimizi güldürürken,
"Bira içer misin?" diye sordu. Ardından da, "Kızlar siz içiyor
musunuz?" diye onlara da sordu. Milli olduğum günün akşamında
soğuk bir bira çok iyi giderdi. İstanbul'da ancak arkadaşlarla
buluştuğumuz bazı akşamlar anne babamdan gizli içebiliyordum
birayı.
"Ben gidip
alayım yenge!" dediğimde, "Otur oğlum, adamlar kendisi getiriyor!"
dedi. Sonra da telefon açıp 10 bira siparişi verdi. 5 dakika sonra 10
biramız gelmişti. Parasını tüm ısrarlarıma
rağmen yengem verdi. Balkona geçtik. Yengem ve kızları sıkı
içiciydi. Ben daha birinci şişeyi bitirmeden yengem ve Açelya
ikinciyi açmış, sigaralarını yakmış
tüttürüyorlardı İzmir körfezine karşı.
Yengem sarma
sigara içiyordu, normal sigara değildi. "İçine kendim harman
yaptırıp attırıyorum!" dedi gülerek. Sonra da
sigarasını uzattı. Dudaklarının
ıslattığı sigaradan bir nefes çektiğimde iflahım
kesildi. Benim içtiğim sigaranın sanki bir paketinin
tamamını tek bir sigaraya doldurmuşlardı, çok sertti.
Öksürdüm epeyce. Üçü de bana kahkahalarla gülerken, çıtı
pıtı Aleyna sarma sigaradan birkaç nefes çekip yüzüme üfledi.
Yengem normal
değildi, ama kızları da normal değildi. Böylesine sert bir
şeyi Lolipop gibi yutuyorlardı. Sarma sigaranın içinde sadece
tütün olmadığını, kafa yapıcı bir şeyler
olduğunu düşündüm. Başım dönüp gözlerim
bulanıklaşır gibi oldu. Uyuşturucu muydu yoksa başka
bir şey miydi, ya da ilk kez içtiğim için mi çarpmıştı
anlamadım.
Saat 23:00
olmuşken Açelya, "Ben çıkacağım, hazırlık
yapayım!" diyerek içeri gitti. 10 dakika sonra siyah minicik
askılı bir elbise giymiş halde geldi balkona.
Saçlarını atkuyruğu yapmış, yüzüne hafif bir makyaj
yapıp ruj sürmüştü. Şişkin memeleri dar elbisenin
altında daha da belli olmuştu. Karnına ve götüne yapışık
siyah elbisesinin altından beyaz uzun ve biçimli bacakları
fırlamıştı.
Yengem, "Çok güzel
olmuşsun kızım!" dedi. Aleyna ise sessiz kaldı. Ablası
ile örtülü bir çekişme yaşadığı belliydi. Balkon
demirine uzattığı ayaklarını kaldırıp bacak
bacak üstüne attı. Mini şortunun altından beyaz külotu göründü
bu anda. Beyaz sutyeninin askıları ise en başından beri
görünüyordu zaten.
Açelya bu saatte
erkek arkadaşıyla buluşmaya gidiyordu. Nitekim
kırmızı bir üstü açık araba binanın önüne
yanaştı, Açelya el salladı. Arabada pek de genç
sayılmayacak, kel kafalı bir adam vardı, o da elini
kaldırıp salladı. Aradaki mesafe adamı net görmeme engel
oluyordu, ama kendisinden en az 10-15 yaş belki daha da büyük bir
adamdı erkek arkadaşı. Açelya evden çıktı, adamın
arabasına binip yanağından öptüğünü gördüm. Bize dönüp el
sallarken kel kafalı adam arabayı gazladı, gözden
uzaklaştılar...
Yengem
dayımdan ayrılmış, kızları da çok serbest
kalmıştı. Bu durum canımı sıktı.
Dayımın bunlardan haberi var mıydı acaba? İçim içimi
yedi bir süre. Çoğunlukla yengem ve Aleyna konuşurken ben onları
dinledim. Saat 01:00 olmuştu. Bu arada yengem ve Aleyna sarma bir
sigarayı daha aralarında döndürmüşlerdi. Bense kendi sigaramdan
içmekle yetinmiştim. 3 bira içmiştim, kafam yerindeydi biraz.
Tuvalete gitmek için kalktım.
Annem ve babam bu
halimi görseler dayak manyağı yaparlardı beni. Ama buraya
sonuçta onlar göndermişti, benim bir kabahatim yoktu. Tuvaletten
çıkıp balkona geçecekken yengemle Aleyna'nın benim hakkımda
konuştuklarını duydum. Salonun karanlığında durup
onları dinledim.
Aleyna, "Bacaklarımı,
göğüslerimi kesiyor durmadan!" dediğinde, yengem, "Fena mı
kız, daha ne istiyorsun? Ne yapsın çocuk, İstanbul'da böyle
şeyler göremiyor herhalde. Biraz benimkileri kesse de ben de nasiplensem!"
diyerek güldü. Ardından da, "Yakışıklı çocuk, boyu da
vücudu da iyi, kaslı, tam senin tipin işte!" dedi. Annesinin bu
sözlerine, "Aman anne, daha tanımıyorum bile, halamın oğlu
tamam da in midir cin midir bilmiyorum!" dedi Aleyna. "A benim salak
kızım, in midir cin midir bilmek istiyorsan çocukla
tanışacaksın, konuşacaksın, baktın ki olmuyor
siktir edersin, ha eğer hoşlanırsan da ne iyi işte. Hem
baban da sıcak bakar ilişkinize, o Mert salağından iyidir
bu çocuk!" dedi yengem.
Belki de Aleyna
benden hoşlanmış, annesine konuyu açmıştı. Yengem
de bununla ilgili ona tavsiye veriyordu. Sessiz adımlarla yanlarına
gittiğimde konuşmaları başka bir konuya döndü hemen. Yengem,
"Biz alışkınız geç saate kadar oturmaya, ama senin uykun
geldi, ben yerini açayım!" diyerek salondaki çekyatı açtı.
Aleyna ise yan gözle bakıp İstanbul hakkında sorular sordu.
İstanbul'u çok iyi bilmediğim için verdiğim cevaplar kendisini
tatmin etmemişti, benden hoşlanmadığını
düşündüm.
Yatağa
girdiğimde saat 01:30'u geçiyordu. Benden sonra yengemle Aleyna da yatmaya
gittiler. Köydeki nenemlerin evinden sonra ilk defa başka bir yerde gece
geçiriyordum. O nedenle uyku gözüme girmedi bir türlü. 3 biraya rağmen
uyumakta zorlanıyordum. Balkon kapısı açıktı, gece
vakti bile cıvıl cıvıl İzmir caddelerinden,
sokaklarından sesler geliyor, içeri serin bir hava giriyordu.
Bir ara kapı
açıldı. Dış kapı açılıp salona koridorun
ışığı vurdu. Kapı kapandı, banyo
kapısı açıldı, gece vakti evin sessizliğinde
işeme ve sifonun sesini kolayca duydum. Açelya yeni gelmişti. Saat
05:00 olmak üzereydi. (Bu ne iş amına koyayım!) dedim kendi
kendime. Dayım, yengem ve kızları çok değişik hayatlar
yaşıyorlardı...
Uykulu gözlerle
uyandığımda saat 07:30 olmuştu. Balkon
kapısını kapadım, sesler geceden daha fazla geliyordu
çünkü. Evde derin bir sessizlik vardı. Bir süre daha uyumak istedim ama
yapamadım. Kalkıp giyindim, çekyatı kaldırıp eski
haline getirdim. Yengem ve kızlarını uyandırmamak için
sessiz olmaya dikkat ediyordum. Koridora çıktım. Yengemin ve
kızların yatak odaları koridorun sonunda karşı
karşıyaydı ve kapıları aralıktı.
O an şeytan
dürttü sanki, bir merakla parmak uçlarıma basarak oraya gittim. Yengemin
kapı aralığından bakınca birden kalbim güm güm atmaya
başladı. Yengem ince beyaz bir çarşafın altında
yüzüstü yatıyordu. Çarşaf sadece götünün yarısını
kapatmıştı, onun haricinde tüm vücudu görünüyordu. Külotsuz ve
sutyensiz, çırılçıplak bir halde yatmıştı.
Şişkin götünün yarığı ve dolgun kavisleri, pürüzsüz
bacakları, kalçaları, çıplak sırtı, göğsünün
ağırlığı altında ezilip taşan kocaman
sağ memesine baktıkça sikim pantolonun altında
sertleşiyordu. Hafiften horluyordu ve aldığı nefeslerle
sırtı kalkıp iniyordu sürekli.
Onu
bırakıp arkama döndüm. Kızların kapı
aralığından baktım bu kez. Yengeminkinden daha cezbedici
bir manzara vardı içerde. Aleyna ve Açelya'nın yatakları
karşılıklıydı, ayakları kapıya bakıyordu.
Pencere hafif aralıktı. İkisi de anneleri gibi yüzüstü sere
serpe yatıyordu. Derin bir uykudalardı.
Aleyna pembe mini
şortunu çıkartmış beyaz külotu ile yatmıştı.
Sutyenini de çıkartmıştı, ama yüzüstü
yattığından küçük memeleri görünmüyordu. Külotu olmasa
çırılçıplaktı. Bembeyaz uzun, ince vücudu kenara
ittiği pikenin altında tüm güzelliğiyle
karşımdaydı.
Karşı
yataktaki Açelya ise siyah bir külotla yatıyordu, o da sutyensizdi. Ama
onun külotu Aleyna'nınki gibi götünü kapatan cinsten değildi. Götünün
arasına girmiş, tanga denilen bir külottu. Yüzüstü yatmış
olsa da göğsünün ağırlığıyla sol memesi
taşmıştı dışa doğru.
Bir süre daha
baktıktan sonra sessiz adımlarla banyoya girdim. Elimi yüzümü
yıkadım. Sikim sertleşmişti ve inmesi için bir süre
beklemem gerekti. İzmir'e gelmekle iyi iş yapmıştım,
ama dayımın karısına ve kızlarına böyle bakmak
biraz canımı sıktı. Kendimden utanmama sebep oldu. Banyodan
çıkıp balkonun kapısını açtım. Bavulumu alıp
sessizce çıktım evden...
[Orkun]
|