Dedemin Kiracısı Kuduruk Çıktı! (5) (Serdar 20 Y., Ankara)
Deliksiz bir
şekilde uyumuştum. Uyandığımda Zübeyde abla yanımda
yoktu. Mutfaktan tabak bardak sesleri geliyordu. Telefonumun saatine
baktım, 10:30 olmuştu. Ayrıca bir de mesaj gelmişti Ayşe'den,
"13:00'de merkezde heykelin önünde buluşalım!" diyordu. "Tamam!"
yazıp yolladım. O sırada Zübeyde abla geldi. "Ben de seni
uyandırmaya gelmiştim!" dedi. "Gel de uyandır o halde!"
deyip yatağa çektim. Dudaklarına yumulup bir süre öptüm. Kendini
kaçırarak, "Hadi duşunu al gel aşkım, kahvaltı hazır,
açlıktan midem kazınıyor!" dedi ve mutfağa gitti.
Duşumu
aldım, giyinip mutfağa gittim. Sohbet ederek kahvaltımızı
yapmaya başladık. Kendime ait bir arabam yoktu, buraya gelince
dedemin arabasını kullanıyordum. Zübeyde abla da bunu biliyordu
ve durduk yere, "Aşkım bugün Ankara'ya gidip, sana bir araba
alalım, kendi arabana binersin!" dedi. Bir anda böyle bir şeyle
gelince hem şaşırmıştım, hem de kendimi parayla
tutulmuş gibi hissettim. Erkeklik gururuma dokunmuştu. "Araba
falan almana gerek yok, zaten tatile götürüyorsun beni, o yeter bana!"
dedim. O da, "Hani senin paran benim param yoktu, bunu mu sorun
yapıyorsun şimdi?" dedi. "Bana birşey almanı
istemiyorum! Ayrıca bana emrivaki yapma sakın!" dedim sertçe.
Konuşmadan
kahvaltımızı yapıyorduk. Biliyordum, beni
düşündüğü için böyle bir şeyi teklif etmişti. Biraz sert
çıktığımı fark ettim, "Bak aşkım, ben
seninle paran için birlikte olmuyorum. Sen bana o arabayı alırsan, seninle
para için birlikte oluyormuşum gibi hissederim kendimi!" dedim. "Ben
senin param için yanımda olmadığını zaten
anlıyorum. Bunu bana hissettiriyorsun. Kocamdan sonra ilk erkeğimsin.
Kocamdan görmediğimi görüyorum sende. Bana ait ne varsa ikimizindir. Bir
araba almak istemişim çok mu?" diyerek ağlamaya başladı.
Yanına oturup sarıldım. Gözyaşlarını silip, "O
zaman yarın gidelim alalım!" dedim. Çocuk gibi sevindi bu
lafıma. Garip bir duruma düşmüştüm. Ama bundan zarar gelmez diye
kendi kendime telkin ediyordum. Hatta, alacağım arabayı bile
düşünmeye başlamıştım.
Kahvaltıdan sonra birlikte toparladık ortalığı. Keyif
çayı içip, biraz sohbet ettikten sonra, "Ben gidiyorum hayatım!"
dedim. "Tamam erkeğim, iyi bak kendine!" diyerek öpüp uğurladı
beni.
Ayşe
ile buluşmamıza daha yarım saat vardı. Salih'in dükkana
uğradım. Beni görünce epey sevindi. Ayaküstü biraz muhabbet ettikten
sonra ayrıldım yanından. Ayşe, dediği yere
geldiğimde beni bekliyordu. Arabayla yanında durunca hemen bindi
arabaya. Yakından bakınca çok daha güzel bir kızdı
Ayşe. Heyecanlı olduğu belliydi. Güleç yüzüyle, "Merhaba!"
dedi. "Merhaba melek yüzlü kız!" dedim. Ayşey'i tavlamak
kolay olmuştu, o yüzden gayet rahattım. Sohbet ederek yola koyulduk.
Gölete geldiğimizde karşı tarafta bir araba daha vardı, ama
uzakta kaldığı için sorun teşkil etmiyordu. Arabayı uygun
bir yere çekip kontağı kapadım ve Ayşe'ye döndüm. Ürkütmek
istemediğim için yavaş ve emin adımlarla ilerleyecektim. Dün
uzaktan gördüğüm göğüsler karşımdaydı. Mavi bir tişört
vardı üzerinde. Altında dizinin hizasında rengarenk bol bir etek
vardı. Yüzünde hafif bir makyaj vardı, kalın dudaklarına da
simli bir parlatıcı sürmüştü.
"Ee,
anlat bakalım, kimsin nesin, inmisin cinmisin, tanıyalım biraz
seni!" dedim. Hafif bozuk Türkçesiyle İsveç'te
yaşadığını, orda liseyi bitirdikden sonra gazeteci
olarak bir yerde çalıştığını, 2 kız
kardeş olduklarını anlattı. Ben de kendimi anlattım
biraz. Bir süre sessiz kalınca lafa girdim, "Bu
anlattıkların melek olan kısımdı sanırım,
içindeki şeytandan da bahsetsene!" dedim gülerek. "Anlatamam ki,
görmen gerek!" dedi biraz utanarak biraz da sinsice. "Göster o halde!"
dedim ona biraz daha yakınlaşarak. Bu konuşmalardan onun da
niyetinin farklı olduğunu anladım. Ama yine de ilk hamle ondan
gelmeliydi. Fazla gecikmeden bana doğru yaklaşıp yavaşca
dudaklarımdan öpmeye başladı. Ürkekçe öpüyordu. Ben de
yavaşca oynattım dudaklarımı.
Bir süre
sonra Ayşe, "Bu günlük bu kadarı yeter herhalde?" diyerek kendini
geri çekti. "Tadı damağımda kaldı!" deyip ben
yapıştım dudaklarına. Ateşlice öpüyordum. Bana
karşılık vermekte gecikmedi. Öperken de elimi hayalini
kurduğum göğüslerinde dolaştırıyordum. Gerçekten çok
büyük ve sertlerdi. Bir süre daha öpüp okşadıktan sonra, elimi
bacaklarına attım. Bacaklarına atınca ürktü bir anda. "Sakin
ol hayatım, korkacak birşey yok!" dedim ve daha fazla
korkmasın diye önüme döndüm. Bir sigara yakıp içmeye
başladım. "Bana da bir tane verirmisin?" dedi ürkekçe. Verip
yaktım. Sessizce sigaralarımızı içtik. Ona dönüp, "Kusura
bakma, seni korkutmak istemedim!" dedim. "Korkmadım, ama çok
heycanlandım, normalde böyle tepkiler vermem!" dedi. İçimden
demek ki daha önce birşeyler yaşadı bu kız dedim. Ama yine de
o gelecekti bana şimdi.
Havadan
sudan konuşmaya başladım. Ayşe sanki beni dinlemiyor ve
sürekli dudaklarını ısırıyordu. "İyimisin?"
dedim. O anda boynuma atlayıp dudaklarıma yapıştı.
Vücudunun çoğu benim üstümdeydi. Mecburi kalçalarından tutmak zorunda
kalmıştım. Tepki vermeyince ellerimi kalçalarında gezdiriyordum.
Bu sırada Ayşe de deli gibi dudaklarımı kemiriyordu. Ona,
"Arkaya geçelim mi?" diye sordum. Konuşmadan kafa salladı.
Hemen arkaya geçip oturdum, Ayşe'yi de eteğini toplayarak
kucağıma aldım. Tekrar öpüşmeye başladık.
Üstündeki bodyi sıyırdım, sütyeni çözdükten sonra ellerim koca
memelerinde dolaşmaya başladı. Ayşe de kendini bana
sürtüyordu. Sikim kazık gibi olmuş, pantolonumu zorluyordu. Kemeri
çözüp pantolonumu sıyırdım. Sadece iç
çamaşırlarımız vardı arada.
Aşye
kendini olaya kaptırmış bir şekile üstümde kerkinirken,
boşalacağını anladım. Üstümden kaldırıp yana
yatırdım. Zevki yarım kaldığı için birşey
demeden bacaklarını ayırdı. Altında sarı bir
tanga vardı. "Bunları her zaman giyiyormusun?" diye sordum.
"Türkiye'de pek giymiyorum, ama İsveç'te hep bunlardan giyerim!"
dedi. Külodu yana çekip, zaten sulanmış olan amını yalamaya
başlayınca, Ayşe hemen inlemeye başladı.
Parmağımı amının içine soktum yavaşca. Tepki
vermediğine göre bakire değildi. Bir yandan kudurmuş gibi amını
yalıyor, bir yandan da parmaklarımla sikiyordum Ayşe'yi.
Boşalmaya yaklaşınca tekrar bıraktım. Ayşe'nin
gözlerinden ateş fışkırıyordu resmen.
"Hadi
aşkım sıra sende!" diyerek boxerimi indirdim. Hemen
eğilip ağzına aldı sikimi. Ağzına alıyor,
çıkartırken de, "Ohmm, ohmm!" diye inliyordu. Daha sonra
çıkartıp bir süre bakıyor, diliyle taşaklarımı
ıslatıyordu. "Çok mu hoşuna gitti aşkım?"
dedim. "İlk defa Türk erkeğiyle birlikte oluyorum ben. Hep İsveç'li
erkeklerle oldum. Şimdiye çoktan boşalmışlardı. Ayrıca
onlarınki hep sünnetsiz, bu çok daha güzelmiş!" dedi. Bir süre
daha yaladıktan sonra, "Hadi içime gir!" dedi. Ön
koltuğu biraz öne ittirip kendime yer açtım. Ayşe'yi
koltuğa yaslayıp, ayaklarını havaya kaldırdım
iyice. Amı yukarı çıkmış, tam sikimin
hizasındaydı. Sikimin başını amına sürttüm birkaç
kez. Daha da kudurtmak istiyordum. En sonunda dayanamayıp kendi eliyle sikimi
tutup deliğine dayadı. Kendini aşağı salınca
yarısına kadar içine girmiştim. Kalanını da tek
hamlede ben kökledim. "Iıhhh!" sesi çıktı sadece
Ayşe'den.
Bakire
değildi, ama bakire amı gibi dar amı vardı. Bir süre
bekledim alışması için, daha sonra girip çıkmaya
başladım. Bir süre sonra, "Ohhh, daha hızlı, daha
hızlı!" diye inledi. Çok geçmeden de kendini kasmaya
başladı. Amının kasları bir açılıp bir
kapanıyordu. İçinden çıkıp, klitorisi ile oynadım.
Ayşe zangır zangır titremeye başladı. İki
bacagını birbirine kilitleyip boşalırken onu izledim.
Kendine gelince yüzünde boşalmanın verdiği mutlulukla
gülümsüyordu.
Tekrar içine
girdim ve gidip gelmeye başladım. Ayşe bir süre sonra, "Belim
ağrıdı, ters dursam olur mu?" dedi. "Olur tabii!"
deyip dört ayak üstüne getirdim. Vakit kaybetmeden tekrar içine girdim. Bir
yandan sikiyor, bir yandan da memeleriyle oynuyordum. Ben de boşalmaya
yaklaşıyordum. Beraber boşalmak için elimi amına attım
ve klitorisi ile oynamaya başladım. Ayşe altımda deli gibi
inliyor ve kıvranıyordu. Çok geçmeden boşaldı. Ben de son anda
içinden çıkıp kalçalarına boşaldım. İkimiz de
nefes nefese kalmıştık.
Ayşe
çantasında mendil olduğunu söyleyince, uzanıp çantasından
aldım ve kalçalarını sildim. Sikimi de temizledim. Arka koltukta
oturup kalmıştık ve etrafı unutmuştuk. Neyse ki baktığımda
kimse yoktu. Üstümüzü başımızı düzeltip, birer sigara
yaktık. Ayşe'nin yüzündeki mutluluğu görünce, "Umarım hoşuna
gitmiştir!" dedim. "İnan İsveç'li erkekler bu kadar
dayanamıyordu. Harika sevişiyorsun!" dedi. "Sen de zevk
almasını ve vermesini biliyorsun, sen de harikasın!" dedim.
Aslında doymamıştım, bir kere daha sikmek isterdim, ama
ortalık yerde sikişmek istemiyordum. "Ne zaman dönüyorsun
İsveç'e?" diye sordum. "Daha 14 günümüz var, ama 2 gün sonra
Marmaris'e tatile gideceğiz!" dedi.
Bunu duyunca
sevinmiştim. Bodrum'dan Marmaris'e gider, Ayşe'yi de sikerdim.
Aklımdan bunun planını yaparken, "Yemek yiyelim mi?"
diye sordu Ayşe. Hemen arabayı çalıştırıp Ankara
yolundaki bir dinlenme tesisine yemeğe gittik. Hoş sohbetle yemeğimizi
yedik. Saat 16:00'ya geliyordu. Biraz daha oyalandıktan sonra Ayşe'yi
evlerinin yakınında bir yere bırakıp, ben de dedemlere
geçtim.
Eve gidince, kapının önünde 9-10 çiftten fazla kadın
ayakkabısı vardı. Kapıyı çaldım. Kapıyı
dayımın karısı, yani yengem açtı. Yengemi görünce
şaşırdım ve çok sevindim. "Yengeee!" deyip
sarıldım sıkıca. Yengemle aram hep iyi
olmuştur. Köye geldiğimde yengemle vakit geçirirdim hep. Benim
kafa yapımda tek yengem vardı köyde. Hatta sigara içtiğimi kimse
bilmezken, yengemin yanında içerdim. Lisede okurken de, yengeme okuldaki
kızları anlatır, onlarla nasıl konuşacağım
hakkında yengemden taktik alırdım.
İçeri girince, tanıdık tanımadık bütün herkese selam
verdim. Kadınların birkaç tanesi 50 yaş üstüydü, gerisi genç
sayılabilecek yaştaydı. Beni baştan aşağı
süzdüler. Yanlarından ayrılıp mutfağa geçtim, kendime bir
çay doldurup oturdum. Biraz sonra yengem de geldi yanıma. Birer sigara
yaktık. Yengeme, "İçerdekiler kim yenge ya? Yiyecek gibi
bakıyorlardı bana!" dedim. Yengem, "Azdılar da
ondandır. Sen gelmeden önce ne muhabbetler dönüyordu, bilsen aklın
şaşar!" dedi. "Aralarında güzel biri de varmış
aslında..." diyerek yengemi yokladım. Yengemler şimdi Ankara'da
oturuyorlardı, ama yengem 10 yıldan fazla kalmıştı
burada. O yüzden kadınların hepsini çok iyi tanıyordu. Yengem niyetimi
anlamıştı, "Hangisini beğendin bakayım?"
dedi. "Televizyonun yanında oturan kırmızı etekli!"
dedim. Yengem gülerek, "Ayfer teyzenin gelini Gamze'yi diyorsun sen. Çıtır
kız, tabii beğenirsin! Daha yeni evlendi. Sen gelmeden önce de
gerdek gecesini anlatıyordu, doğru düzgün birşey
yapamamış kocası... Dur ben birazdan onu çay doldurmaya
yollarım yanına!" diyerek kadınların yanına
geçti.
Çok geçmeden,
Gamze elinde boş bardakların olduğu tepsi ile gülümseyerek mutfağa
geldi. Muhabbete nasıl gireceğimi bilmiyordum. Gamze çayları
doldururken arkadan süzdüm baya bir, boyu 1.75 civarı, ince belli,
çıkık kalçalı biriydi. Çok güzel vücudu vardı.
Çayımı bitirip, "Benim çayımı da doldurur musun abla?"
dedim. Özellikle abla demiştim, yoksa Gamze benim akranımdı. Gamze,
"O kadar büyük mü gösteriyorum ya?" diyerek yüzünü buruşturdu. Ben
de gülümseyerek, "Saygıdan abla dedim. Hem ismini bilsem isminle
hitap ederim!" dedim. "Adım Gamze!" dedi gülerek. Gözlerinin
içine bakarak, "Güzel elinden bir çay içerim o halde Gamze!" dedim. "Tabii
Serdar!" diyerek elimdeki bardağı aldı. O anda elime dokunmuştu
ve eli ateş gibi yanıyordu.
Çayı
doldurup verirken tekrar dokundu eli elime, inanılmaz sıcaktı eli. "Hasta
falanmısın, ellerin çok sıcak?" dedim. "Yoo, normal
halim bu!" dedi ellerini birbirine sürterek. Sonra da, "Geliyorum!"
diyerek çayları vermeye gitti. Elinde çantayla gelip, karşımdaki
sandalyeye oturdu. Çantaya bakındıktan sonra bir sigara
çıkardı. Çakmak ararken, "Elini sigaranın ucuna tutsan
yanar sendeki bu ateşten!" diyerek güldüm. "Haklısın,
keşke sigaramı yakabilse ellerim!" dedi. Kendi çakmağımla
sigarasını yakıp, elimi göstererek, "İstediğin
zaman kendi elinmiş gibi kullanabilirsin!" dedim espirisine. O da
gülüp koluma vurdu. Dokunmak için yapmıştı sanki bunu.
Sigarasını
içerken sohbet ettik biraz. Sonra sigarasını söndürüp, "Neyse,
ben gideyim içeri, yoksa kaynanamın dilinden kurtulamam!" dedi. "Tamam,
sıkılınca gel, beklerim!" dedim. "Biraz oturayım,
gelirim yanına, içerdeki muhabbet sarmadı beni!" diyerek
ayaklandı. İçeri geçerken kıvırması artmış,
götü bir sağa bir sola sallanıyordu. Arkasından bakarken sikim
kazık gibi olmuştu. Ne yapıp edip, Gamze'yi mutlaka sikmeliyim
diye düşündüm.
Odamdan Laptopu
alıp mutfağın balkonuna çıktım, sandalyelerin birine
oturdum. Face'de takılıp, arkadaşlarla konuşuyordum. Bir
süre sonra Gamze tekrar geldi. Yanımdaki sandalyeye oturup,
ağzına sigara aldı. Yakmamı bekliyordu, ama çakmağım
onun yanındaydı. Bacağından tutunarak çakmağı
aldım, sigarasını yaktım. Sonra, "Yok ya, bu
sıcaklık normal olamaz, bir doktora görünsen iyi olur sen!"
diyerek elimi bacağında gezdirdim. Tepki vermeyince çekmedim elimi. "Lisedeyken
doktora gittim, evlenince geçer dedi, ama halen geçmedi. Ben de bilmiyorum niye
olduğunu?" diyerek manalı manalı yüzüme baktı. Bu
kadar rahat olmasına şaşırmıştım. "Evlenince
niye geçiyormuş peki?" diyerek saf ayağına yattım.
Kahkaha atarak dizime vurdu ve gözlerime derin derin bakarak, "Evlenince
kocam söndürecekmiş bu ateşi!" dedi.
"Eee,
halen sıcaksın ama! Kocan söndüremedi mi ateşini yoksa?"
diyerek elimi okşarcasına dolaştırdım baldırında.
"Ordan bakınca söndürmüş gibi mi görünüyor?" diyerek elimi
tuttu, bacaklarını ayırıp amının üstüne koydu ve bastırdı
elimi. Gerçekten inanılmaz sıcaktı amı. Ben de elimi amının
üstünde oynatarak, "Uygun bir yerde olsaydık, seve seve söndürürdüm senin
ateşini!" dedim. Gamze kısık bir sesle, "Ben seni
ararım o halde, numaranı ver!" dedi. Numaramı verdim,
kaydetti. Yanımdan kalkarken sigarasını düşürmüştü. Almak
için tam önümde domalır gibi eğilince, ben de elimi atıp
muhteşem kalçalarını okşadım. Gamze biraz öyle
kaldıktan sonra doğruldu, bana göz kırpıp içeri geçti.
Sikim yine kazık
gibi olmuştu. Biran önce boşalmam lazımdı. Odama geçip
kapıyı kilitledim. Laptoptan bir pørnø açıp, 31'e asıldım.
Boşalıp rahatlayınca kendimi yatağa bıraktım...
[Serdar]
|