Kocama Vermediğim Götüm Almana Nasip Oldu! (1) (Marziye 37 Y., Berlin / Almanya)
Merhaba, adım
Marziye. 37 yaşında 3 kız çocuk annesiyim. Doğup
büyüdüğüm Türkiye'den genç yaşımda Almanya'ya gelin
gelmiştim. Kocam halamın oğluydu, Almanya'da doğup
büyümüştü. Bir türlü alışıp sevemedim Almanya'yı, uyum
sağlayamadım. Bu da evliliğimde gerginliklere sebep oluyordu.
İlk zamanlar birkaç ayda bir Türkiye'ye gidip annemi babamı
görüyordum ama peş peşe üç çocuk doğurduktan sonra bu durum da
ortadan kalktı. Kocamın ve ailesinin baskıları sürerken
işin içine dayak da girmişti. Birkaç günde bir sudan bahanelerle
tokatlar suratımda patlıyordu.
Kaynanamlarla
aynı binada altlı üstlü oturuyorduk. Almanca bilmiyordum, kendi
başıma sokağa çıkmama bile izin vermiyorlardı.
Gidebileceğim hiçbir yer yoktu. Büyük bir baskı
altındaydım. Sadece çocuklarım beni hayata bağlıyordu.
Boşanmak yapabileceğim bir şey değildi. Zaten
inancımız ve töremiz gereği gelinin ancak cenazesi baba evine
dönerdi. Boşanıp Türkiye'ye dönsem kimse yüzüme bakmaz, bir tas su,
bir dilim ekmek vermezdi.
Tesettürlü, dini
bütün bir kadındım ama kocam sürekli içki içen zaman zaman da
uyuşturucu maddeler kullanan biriydi. Dışarda içtiği
yetmiyormuş gibi bir de evde içer, cebinden çıkardığı
hapları atardı ağzına. Kızlarımı
yatırdıktan sonra beni zorla yanına oturtup içki içmeye
zorlardı. Dudaklarımı sımsıkı kapatıp itiraz
ettiğimdeyse suratıma sert tokatlar atardı. Kaynanama ve
kayınbabama bu durumu anlattığımda, "Sen de
azıcık kadın ol da kocanı eve bağla, bize de böyle
şikayetlerle gelme!" derlerdi. Çocuklarının ne
olduğunu çok iyi bildikleri halde kazancı iyi olduğu için ses
etmezlerdi.
Sadece içki ve
uyuşturucu değildi problemim. Yatakta da problemler vardı. Kocam
başından beri götten ilişkide bulunmak istiyordu benimle. Birkaç
sefer götten zorla yapmaya kalktığında kaçıp elinden
kurtulmuş, kendimi banyoya kilitlemiştim. Utana sıkıla
kaynanama bu durumu anlattığımda, "Sen de ver götten, ne diye
itiraz ediyorsun. Köydeki anan bile veriyor götten. Götün çok mu değerli senin,
elmas mı saklıyorsun orada!" diye bana çıkışmıştı.
Üstelik hiç utanmadan kendisinin kocasına götten verdiğini söylemişti.
Evlilik içi
tecavüzlerse rutin bir olaydı. İstemediğim, hasta ve adetli
olduğum zamanlarda bile zorla sahip oluyordu bana. Birkaç sefer büyük
kızıma yakalanmıştık. Gözleri önünde babasının
tecavüzüne uğramıştım. Ama güçlü direnmelerim sayesinde
onca yıl götten ilişkiye girememişti.
Kayınbabamın sarkıntılıkları ise söylemeye
utandığım başka bir olaydı. Kaynanamın evde
olmadığı zamanlarda beni sıkıştırıp
oramı buramı elliyordu. Birkaç sefer banyo yaparken yanlışlıkla
(!) içeri girmişti. Kaynanamın Türkiye'ye gittiği ve hasta
olduğu bir dönemde ise kendisini yıkamamı istemişti. Kocama
bunu yapmak istemediğimi söylediğimdeyse, "O senin baban, ne
demek ben onu yıkamam!" demişti öfkeyle. Zorla beni banyoya
sokup kayınbabamın çıplak vücuduna dokunmamı, onu
sabunlayıp yıkamamı sırıta sırıta
izlemişti. Öz babasının sikine dokunmama ses
çıkartmamıştı...
Yıllar bu
şekilde gelip geçerken kızlarım büyüdü. En büyüğü Hande, 18
yaşına gelmişti. Liseye gidiyordu. Benimle hiç ilgisi olmayan
güzel ve şık giyinmeyi seven, makyaj yapan genç bir kızdı.
Doğal olarak erkek arkadaşları da oluyordu. O nedenle
anlaşamıyorduk birbirimizle. Benden çok babasına
bağlıydı. Telefon sürekli elindeydi. Almanca doğru düzgün
bilmediğim için telefonda ne konuştuğunu anlayamıyordum,
ama ortanca kızım ablasının ahlaksız konuşmalar
yaptığını söylüyordu. Ben ablasıyla iyi
geçinemediği için iftira attığını düşünüyordum,
ama bir gün telefonunda gördüklerim karşısında doğru söylediğini
anladım...
Hande banyo
yapıyordu, telefonu yatağının üstündeydi. Telefonuna
peş peşe Whatsapp mesajları gelmeye başladı. Merak
edip telefonu aldım elime. Bir adamın sikinin resimleriydi gelenler.
Kızım da ona kendi çırılçıplak resimlerini çekip
atmıştı üstelik. Almanca konuşmalar
yapmışlardı. O an elim ayağım titremeye
başladı. Banyoya girip saçlarına yapıştım.
Kendimi kaybetmişçesine vuruyordum. Diğer kızlarım
ablalarını elimden çekip alana kadar dövdüm. Ağzı yüzü kan
içinde kalmıştı. Kaynanam ve kayınbabam koşup
geldiler. Ama onlara neden dövdüğümü söyleyemezdim. Benimkinden daha beter
döverlerdi çünkü. Tartıştığımızı, bana küfür
ettiğini, dayanamayıp dövdüğümü söylediğimde
inandılar.
Akşam kocam
geldiğinde de aynısını söyledim. Ama olayın gerçek
sebebini bilmediğinden, "Sen benim kızıma nasıl
vurursun!" diyerek beni dövdü, kızıma attığım
dayağın bir benzerini ben yedim. Ama artık
alışmıştım dayaklara, o nedenle umursamadım.
Hande'ye telefonundaki resimleri silmesini, o adamla bir daha
görüşmemesini, öbür türlü babasına gerçeği
anlatacağımı söyledim.
Dediğimi
yaptı, ama birkaç hafta sonra yüzünden düşen bin parça halde
yanıma geldi. Adamın kendisiyle birlikte olmak istediğini,
itiraz ederse çıplak resimlerini internete koymakla ve babasına
göndermekle tehdit ettiğini söylediğinde başımdan
aşağı kaynar sular döküldü. "Kızım sen silmedin
mi o resimleri?" dediğimde, "Anne ben sildim, ama onun
telefonunda duruyor sonuçta!" dedi ağlayarak.
Teknoloji
konusunda iyi değildim. Kızım resimleri silince her şeyin
bittiğini düşünmüştüm. Gene saçlarına asılıp
dövmek istedim, ama dövsem de bir faydası yoktu artık.
Kızım ağlayıp ayaklarıma kapanarak, "Anne ne olur
babama söyleme, ne olur, kimse duymasın anne, ne olur!" diyordu.
Adamın adının Günter olduğunu, Alman bir arkadaşı
vasıtasıyla tanıştığını söyledi. Günter
denilen adam kızımla birlikte olmak istiyordu. Aksi halde resimleri
internete koyup kocama gönderecekti. Bir şeyler yapmak lazımdı.
Alman polisine gidemezdim. Olay açığa çıkar, belki de
kızım aile içi cinayete kurban giderdi. Bu işi sessiz
sedasız çözmek gerekiyordu. Kocamın ve ailesinin haberi
olmamalıydı. Bunu yapacak olan da bendim.
Maksadım
kocamdan habersiz biriktirdiğim birkaç yüz Euro'yu adama verip olayı
kapatmaktı. Kızıma, "Günter'le buluşmak istediğini
söyle, beraber buluşup konuşalım!" dediğimde, "Tamam
anne!" dedi. Hemen yanımda aradı adamı. Almanca
konuşuyorlardı, konuşma hararetli bir hal
aldığında, "Kızım ne oldu, ne diyor bu adam?"
diye sordum. "Ben kafede buluşalım diyorum, ama o itiraz edip
evine gitmemizi istiyor!" dedi. İstemeye istemeye, "Tamam, ama
yanımda annem de olacak de!" dedim. Hande dediklerimi söyledikten
sonra, "Kabul etmiyor!" deyince, "Ne demek kabul etmiyor?"
dedim sinirle. "Ya sadece sen gel, ya da annen gelsin tek
başına. İkiniz birden gelmeyin diyor!" dediğinde
öfkeden kendimi parçalayacak hale gelmiştim, ama artık dönüşü
olmayan bir yola girmiştim.
Kızımı
tek başına o adamın evine gönderemezdim. "Tamam, annem
gelecek seninle konuşmaya de!" dediğimde sözlerimi Almancaya
çevirdi. Sonra da, "Tamam kabul etti!" diyerek kapattı telefonu.
"Peki, ben bu adamla nasıl anlaşacağım
kızım, benim Almancam az!" dediğimde, Günter'in Türkçe
bildiğini, konuşma konusunda sıkıntı
yaşamayacağımı söyledi Hande. "Türkçeyi nerden
öğrenmiş bu kefere?" diye sorduğumdaysa, "Anne Almanya'da
kaç milyon Türk var. Hem Günter her yaz Türkiye'ye gidiyormuş tatil için,
o şekilde öğrenmiş!" diye yanıt verdi.
Ertesi gün Hande
ile beraber çıktık. Büyük ve eski bir binanın en üst
katındaydı Günter'in dairesi. Ben binaya girerken Hande etraftaki
kafelerden birinde oturup bekleyecekti beni. Asansör yukarı
çıktıkça heyecanım da artıyor, kalp
atışlarımın şiddeti çoğalıyordu.
Kızarmış, terlemiştim. Sonunda asansör durdu. Birkaç
merdiven çıkıp kapısının önüne geldim, zile
bastım. İçerden ayak sesleri gelirken elim ayağım
titriyordu. Biraz sonra kapı açıldı. Sarışın,
uzun boylu, benim yaşlarımda, atletik vücutlu bir adam
kapıdaydı.
Almanca hoş
geldiniz deyince içeri geçtim. Adam bana elini uzatınca ters ters
baktım ve elimi uzatmadım. O da neden
uzatmadığımı anlamış gibi çekti elini hemen.
Koltuğa oturmamı istedi, kendisi de karşıma oturdu. Günter
Hande'nin dediği gibi Türkçe biliyordu. "Benim çok Türk arkadaş
var, ben tatillerde hep giderim Türkiye'ye. Ben çok seviyor orayı!"
dediğinde, "Sen bırak şimdi bunları. Benim
kızımdan ne istiyorsun? Utanmıyor musun o yaşta kıza
sarkıntılık etmeyi? Suç işlediğini bilmiyor musun?
Ayıp değil mi?" değimde, "Oo, oo, bi dakka, bi dakka.
Hande 18 yaşında. Artık yetişkin bir kadın. Sen
karışamazsın ona!" diyerek karşılık verdi.
"Bana bak,
ben onun annesiyim. Öyle bir karışırım ki, aklın
çıkar yerinden. O resimleri hemen sileceksin!" dedikten sonra da
çantamı açıp 500 Euro çıkardım. "Al bak, bu
parayı al, kızımı rahat bırak tamam mı? Sil o
resimleri şimdi!" dediğimde, "Oo, siz beni yanlış
anladınız, ben para istemiyorum, benim param var!" dedi gülerek.
"Bak Günter misin nesin, al şu parayı da konu kapansın.
Kızımı rahat bırak, o resimleri sil, bundan sonra
birbirimizi görmeyelim. Tamam mı? Eğer kocama söylersem seni öldürür.
Ben bunu istemediğim için kendim geldim. Al şu parayı, sil o
resimleri. Kendi yolumuza gidelim!" dediğimde sırıtarak
geriye yaslandı.
Günter, "Sen
Türk değil misin? Sen kocana söyleyemezsin. Bana yalan söyleme, beni
kandıramazsın. Ben para istemiyorum. Ben Hande'yi istiyorum!"
dediğinde kan beynime sıçradı. Hiç yapmadığım
halde küfür ettim, "Bana bak orospu çocuğu, al şu parayı
insan gibi sil o resimleri. Kızım çocukluk edip yapmış bir
hata, ama daha fazla uzatma artık. Al şu parayı, sil resimleri!"
diyerek paraları suratına fırlattım.
Günter gülerek
paraları yerden aldı ve önümdeki sehpanın üstüne koydu. "Sen
çok sinirlisin, ama sana yakışıyor, sen çok güzel
kadınsın!" deyince bir an üstüne atılmak istedim. "Bak,
insan gibi söylüyorum. Bizi rahat bırak. Kocama söylersem seni öldürür. Al
bu parayı, rahat bırak bizi. Bu işi aramızda çözelim.
Uzatma artık. İnsan gibi söylüyorum sana. Anlaşalım, tamam
mı, al şu parayı!" diyerek paraları ona doğru
ittim. Hatta 200 Euro daha çıkarıp onu da koydum.
Günter, "Ben
başka bir şey demiyorum ki, ben de anlaşmak istiyorum. Ama ben
para istemiyorum, ben sana söyledim. Hande yetişkin biri artık.
Polise gitsen de bir şey yapamaz. Sen suçlu olursun. Kocan da bir şey
yapamaz. Burası Almanya Türkiye değil" dedi sırıtarak.
Öfkem gittikçe artarken aynı sözleri bir kez daha ama bu kez daha
yumuşak bir tonda söyledim. Tatlı dil yılanı
deliğinden çıkarır hesabı ben de Günter'i ikna
edebileceğimi düşünüyordum. Ancak Günter pis pis
sırıtıp duruyordu ben konuşurken. Yine de sözlerimi
sessizce dinledi.
Konuşmam
biterken, Günter, "Ben Hande ile olmak istiyordum, ama artık vazgeçtim!"
dediğinde büyük bir neşe kapladı içimi. Ama hemen sonra, "Ben
seni istiyorum!" deyince deliye döndüm. "Senin kulakların
duyuyor mu ne dediğini!" diye bağırdığımda,
gülerek iki kulağını tutup salladı. "Duyuyor, ikisi de
sağlam!" dedi pis bir gülüşle. Şoka
uğramıştım. Başımdan aşağı kaynar
sular dökülmüştü. Şok içindeydim. Küfürler ettim, ama ettiğim
küfürler Günter'e hiç tesir etmedi.
Günter, "Ben
teklifimi yaptım. Sen benimle olursan sizi rahat bırakırım.
Bir daha da görmem. Ama yok dersen, itiraz edersen sen bilirsin. Hemen
şimdi koyarım internete, üstüne de yazarım Almanyalı Türk
Hande diye. Bütün akrabaların görür. Kocanın
çalıştığı işyerine gider orada herkese gösteririm!"
dedi iğrenç bir gülme eşliğinde. Elindeki telefonu tutmuş
bana gösteriyordu bu sırada. Ekranında kızımın
çıplak resimleri vardı. Yerimden fırlayıp telefonu elinden
almaya çalıştım, ama kolumu havada yakalayıp büyük bir
güçle beni koltuğa geri fırlattı.
Sırıta
sırıta gülüp telefonu sallayıp kızımın
resimlerini göstermeye devam ediyordu. Kapana kısılmış bir
fare gibiydim. Kızımın istikbali vereceğim karara
bağlıydı. Beynimin içi boşalmıştı sanki.
Hiçbir şey düşünemiyordum. Elim ayağım buz kesmişti.
Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Kızımın
cahillikle yaptığı hatanın bedelini ödemem isteniyordu.
Belki de bu kaderime yazılmıştı, kadere iman etmiş
biriydim. Başka türlüsünü düşünemezdim.
Dakikalar sonra
gözyaşlarımı silip, "Tamam, ama sileceksin resimleri, bir
daha da bizi rahatsız etmeyeceksin!" dedim. Günter, "Tamam, söz
veriyor ben, dediğimi yapacağım. Ama sen de yapacaksın. Ben
çok seviyor senin gibi kapalı Türk kadınları. Çok merak ediyor,
siz çok güzel oluyorsunuz!" dedi acı veren gülmesi
eşliğinde. Göğsüm kalkıp iniyordu şiddetle. "Bu
aramazda kalacak, kimseye söylemeyeceksin. Eğer öyle bir şey olursa
seni bıçakla delik deşik ederim!" dediğimde, "Ooo, sen
çok öfkeli ama öyle daha güzel. Çok güzel kadınsın sen, kocan çok
şanslı. Ama korkmana gerek yok, ben kimseye söylemem. Kimse bilmez,
söz veriyorum sana!" dedi yüzüne ve sesine ciddi bir ifade vermeye
çalışarak.
Derken Günter
pantolonunun kemerini ve fermuarını indirdi. Pantolonu
ayaklarına inerken, "Sen manyak mısın be, ne
yapıyorsun?" dedim, ama Günter hiç oralı olmadan
baksırını da sıyırdı aşağı.
Kasıklarına inen kalın ve sünnetsiz siki
karşımdaydı. Taşakları ve kasıkları
sarı kıllarla doluydu. Öfke, utanç, korku her türlü pis ve
aşağılık duygular kaplamıştı içimi. Hande'nin
telefonunda resimlerini gördüğüm şey şimdi kanlı canlı
karşımdaydı. "Sen ne pis adamsın, yatak odası yok
mu bu evde?" dediğimde, "Yok, benim ev küçük, ben bu koltukta
yatıyorum!" dedi sikini sallayarak.
Çatı
katı olduğundan pencerelerden karşıdaki evler görünmüyordu,
sadece bulutlu gökyüzü görünüyordu, ama hep gece vakti ilişkiye giren beni
fazlasıyla germişti bu durum. Üstümde halen kıyafetlerim
vardı. Ayağa kalkıp pardesümü çıkartmak istediğimde, "Nein,
çıkartma, böyle daha güzel, daha seksi oluyorsun!" dedi Günter.
Koltuğa oturdum yeniden. Günter önüme gelip sikini salladı tekrar.
Kalın, sünnetsiz siki sosise benziyordu. Kafasındaki derisi bir ileri
bir geri gidiyor, ucundaki delik bir görünüp bir kayboluyordu.
Yavaşça
ağzımı açınca ucundan tuttuğu sikini soktu
ağzıma. Hayatımda kocamın ve kayınbabamın
sikinden sonra başka bir erkeğin siki temas ediyordu vücuduma.
Acemisi olduğum bir şeydi bu. Kocamla 19 yıllık
evliliğimizde çok yaptığımız bir şey
değildi. Daha doğrusu o istese de ben itiraz edip yapmıyordum.
Pek zevk almıyordum çünkü. Kocamın sünnetli kısa kalın
sikine göre Günter'inki daha uzun ve kalındı. Dudaklarımın
arasında sikinin ileri geri hareketlerini hissediyordum.
Dişlerim
sikinin kafasına değiyordu, dişlerimle ağzımın
içine daha fazla girmesine izin vermiyordum, ama Günter, "Ağzını
aç, dişlerini aç!" diye söylenince dediğini yaptım.
Araladığım dişlerimin arasından ılık,
kalın bir sosis içeri doğru kaymaya başladı. Dilimi
sağa sola oynatıp kurtarmaya çalışıyordum, ama Günter'in
kalın siki ağzımı dolduruyordu. Dilimi oynatabileceğim
bir alan bırakmıyordu.
Başımda
mavi ve siyah desenli ipek türbanım vardı. Renkli, büyük
başlı toplu iğnelerle saçıma sabitlemiştim. Günter'in
siki gibi kalın parmaklarının başımın üzerinde
gezindiğini hissediyordum. Gözlerimi kapadım, daha fazla açık
kalmasına dayanamadım çünkü. Kalın sike tutunmuş sarı
kıllar ağzıma, dudaklarıma batmaya
başladığındaysa açtım gözlerimi. Kocamınki gibi
sikinin gövdesi temiz değildi. Kıllar ortasından
başlıyor, köküne doğru daha sıklaşıp uzuyordu.
Kılların kalınlığı da artıyor gibiydi.
Ağzımda gidip gelen sikinin uzunluğu ve
kalınlığı çoğalıyordu. Ağzımın
derinliklerine doğru bastırıyor, parmaklarıyla
yanaklarıma dokunup okşuyordu. Nazik ve acelesi olmadan
yapıyordu bu işi. Oysa kocam hızlı ve hoyratça
yapardı. İstemememin bir sebebi de bu
hoyratlığıydı.
Günter sallanmaya
başlamıştı. Siki ağzımda ileri geri gidip
geliyordu. İyice şişen ve sarı kıllarla kaplı
kırmızıya çalan taşakları top gibi sallanıyordu.
Türbanım üzerinden başımı okşuyordu durmadan. Ellerim
dizlerimin üstünde duruyordum, ama bu halim Günter'in hoşuna gitmemişti.
Sikini ağzımdan çıkarıp, "Böyle soğuk durma, sen
de katıl, zevk almaya bak. Kimse yok burada, bizi kimse görmez, korkmana
gerek yok!" dedi sırıtarak.
"Saçma sapan
konuşma, ne yapacaksan yap!" diyerek itirazda bulunduğumda
birden surat ifadesi değişip çenemi sıktı sıkıca.
"Beni memnun et, yoksa resimleri herkes görür. Böyle durma, hareket et,
bana katıl. Beni memnun et!" diyerek geriye itti. Sırtım
koltuğun sırtına çarparken, "Yala benim penisi, dilini
çıkar yala!" dedi kalkık sikini sallayarak.
Doğrulduktan
sonra sağ elimle sikini tuttum. Başımı kaldırıp
yüzüne bakmadan sıvazlamaya başladım. Siki
parmaklarımın arasında hareket eden canlı bir
varlıktı sanki bir yılan gibi oynuyordu. "Dilini çıkar
dışarı, öyle yap!" diye direktifte bulununca dilimi
uzattım. Sikinin kafasına dilim değerken Günter Almanca
anlayamadığım bir şeyler söyledi. Keyif
almıştı belli ki. Dilimle sikin kafasına dokunup ufak bir
dondurmayı yalıyormuşum gibi yapıyordum. Sağ elimleyse
kökünden tutmaya devam ediyordum, bir ara elim taşaklarına
çarptı bu sırada. Sertleşmiş ve şişmiş
taşağı büyükçe bir yumurta gibiydi.
Siki zaman
ilerledikçe sertleşip kalınlaşıyordu. Tek elimle zapt
edemez hale geldiğimde sol elimi de kullanmaya başladım.
İki elimle kontrol etmeye çalışıyordum sikini. Dilimle kafasını
yalarken Günter başımı ve yanaklarımı okşamaya
devam ediyordu yine. Sikin kafasındaki alınmamış deriyi
geriye sıyırdım, bir sosis gibi yuvarlak başını
dillerken anlayamadığım bir nedenle emmeye başladım.
Neden yaptığımı çözemedim, ama siki dondurma reklamlarındaki
kadınlar gibi emiyordum.
Günter bu
hareketimden çok zevk aldığını Almanca, "Jaaa, schön,
gut, gut!" diye diye söylenerek gösterdi. Sikin kafasını emdikçe
ağzıma daha çok girmeye başlamıştı. Günter sikini
ağzıma itelerken bir yandan da ben biraz daha ileri kayarak
ağzıma daha çok alır olmuştum. Pembe dudaklarımın
arasından ıslak ve sıcak ağız boşluğuma
sikinin girmesine müsaade ediyordum. Ağzımda biriken tükürüğüm dudaklarımı
ve çenemi ıslatıyordu. Kocaman sik ağzımı
doldurmuş onu yutmama engel oluyordu. Sikinin kafası
ağzımın içinde sağa sola oynuyordu durmadan.
Nerdeyse
yarısı belki daha fazlası ağzımdaydı. Burun
deliklerim kocaman olmuşlar, ihtiyacım olan havayı alabilmek
için büyümüşlerdi. Bu esnada gözlerimi kaldırıp Günter'e
baktım. Çok keyif aldığı, memnun olduğu yüzünün
şeklinden belli oluyordu. Sallanan şişkin taşakları
ellerime değiyordu. Köydeki ineklerin sütle dolan memeleri gibi
olmuşlardı. Sağ elimle siki kontrol etmeye
çalışırken sol elimle de taşaklarını tutmaya
başladığımda, Günter kahkaha atarak, "Jaaa, gut, gut! "Sen
de sevdin, sen çok özel bir kadın!" dedi koca ağzını
yaya yaya.
Taşaklarını
tutup sıkıyor, aşağı çekiyordum. Kıllı
taşakları tek elimle tutamayacağım kadar büyümüştü.
Sağ elimle de tutup çekmeye, sıkmaya başladım. Siki tek
başına kalmış, sadece ağzımla kontrol eder hale
gelmiştim. Kocaman açtığım gözlerim Günter'in üzerindeydi.
Başımı ileri geri oynatmaya başlayıp sikini emiyor,
ara ara da ısırıyordum. Kalın bir sosis
ağzımın içinde gidip geliyordu hiç durmadan. Sikinin kalın
gövdesindeki çalı dikeni gibi sarı kıllar narin dudaklarıma
batıyordu. Etek tıraşı nedir bilmiyordu Günter, temizlik
konusunda sınıfta kalmıştı.
Artık nefes
alamayacak duruma geldiğimde kendimi geriye çektim. Sik ağzımdan
çıkarken o kadar şeyi nasıl ağzıma
aldığıma hayret ettim. Çenemdeki, dudaklarımdaki
tükürüğümü sildim ellerimle. Günter sırıtarak, "Sen harika
bir kadın, muhteşem!" dedi yanaklarımı
okşayıp. Ardından beni ellerimden tutup kaldırdı. Boyu
1,90 vardı, bense 1,72 boyundaydım. Ayağımda kalın
yüksek topuklu siyah ayakkabılarım vardı. Gene de benden uzun
kalıyordu. Oysa normal boyumla bile kocamdan birkaç santim uzundum, hele
ayağımda topuklular varken bu fark daha da artıyordu. Bazen
kocamın benden kısa olmasının bana baskı
yapmasına sebep olduğunu düşünürdüm.
Günter güçlü
elleriyle belimden kavrayıp beni kendine çekerken, "Ne
yapıyorsun?" dedim tepki göstererek. "Nein, konuşmak yok!"
dedi mavi gözlerini açarak. Ardındansa ağzını kocaman
açtı ve ne olduğunu anlayamadan ağzıma
yapıştırdı. Kendimi geriye itmeye çalıştım,
ama yapamıyordum. İki eliyle sıkı sıkı tutuyordu
beni. Ağzıyla emiyordu ağzımı. Bütün hayat enerjimi
emmeye çalışıyordu sanki. Kalın kırmızı
dudakları kaplamıştı ağzımı. Uzun dilini
ağzımın içinde hissettiğimdeyse garip bir duygu
kapladı her yanımı. Ne olduğunu tam
anlayamadığım, ama nefsimin, içimdeki şeytanın
uyanmasına neden olan bir şeydi bu yaptığı.
Hoşuma
gitmişti. Evet, hoşuma gitmişti. Yıllardır
küllenmiş kadınlık duygularım Günter'in öpmesi ile
uyanıvermişti. Kocam beni bir kadın değil, şişme
bir bebek gibi görüyordu. Üzerime çıkıp işini görüyor, sonra da
yatıyordu. Cinsellikten benim de zevk almam umurunda değildi.
Yıllardır ilişkiye zorlamaları, tecavüzleri
kadınlığımı öldürmüştü. Ama aslında
ölmemişti kadınlığım, küllenmişti. Yeni
farkına varıyordum. O küllerin altında yanan bir köz vardı
halen. Günter'in küçük bir üflemesi ile küller dağılmış ve
köz açığa çıkmıştı. Şimdi yavaş
yavaş yanmaya başlamıştı. Bu ateş her
yanımı sarıyordu. Vücudum titremeye başlamış,
serin bahar günü terlememe sebep olmuştu.
Kocamın
yaklaşımı haricinde cinselliği inancım gereği
neslin devamı için yapılan bir eylem olarak görmüştüm. Küçük
yaşlarımdan beri bana öğretilen bu olmuştu. Kadın
şeytandır, cennetten de bir kadın yüzünden kovulduk diye diye
kafama sokulmuştu düşünceler. Ama aslında yanlış
olduğunu ateş vücudumu sararken anlıyordum. Yada şeytan
mı aklımı ve bedenimi ele geçiriyordu?
Günter koca
elleriyle bastırıyordu belimden. Dudaklarımı emiyor, dilimi
çekmeye adeta yutmaya çalışıyordu. Televizyonda bir kadınla
erkeğin öpüşme sahnesi göründüğünde kanalı
değiştiren ben, şimdi sünnetsiz bir Hristiyanla sarmaş
dolaş öpüşüyordum. Günter'in altta halen dimdik duran ve sallanmakta
olan siki ellerime değiyor, çarpıyordu. Günter'in vahşi öpmesi
sürerken önce sol elimi ardından sağ elimi siki tutmuş üzerinde
gidip gelirken hissettim. Kendi başıma yaptığım bir
eylemdi bu. Günter'in kabaran erkekliği ile benim de
kadınlığım bir denizin dalgaları gibi
kabarmıştı. Sikini iki elimle tutmuş okşuyor, koca ağzıyla
beni yutmasına izin veriyordum.
Sonunda Günter
kendini geri çekti. "Sen çok güzel bir kadınsın, çok özelsin!"
dedi gülerek. Yanaklarımı okşadı. Sözleri
karşısında göğsüm kabardı. Utandım, ama
hoşuma gitmişti. Kocamın yıllarca bana söylemediği bir
şeydi bu dedikleri. Kocamdan iltifat duymak çöle kırmızı
kar yağması gibi bir şeydi. Beni aşağılayıp
alay etmekti hep yaptığı. Makyaj yapmıyor, çenemdeki ve
yanaklarımdaki tüyleri çok sık aldırmıyordum.
Kaşlarımı aldırmak da sevdiğim bir şey
değildi. Ancak bir düğüne yada nişana davetli olduğumda
kuaförün yolunu tutuyordum. Bu da kocamın hoşuna gitmiyor, beni
tersleyip azarlıyordu. Ama Günter'in karşısında
yanaklarımda ve çenemde alınmamış uzamış siyah
tüylü halimle duruyordum. Yüzümde bir gram makyaj yoktu. Kaşlarımı
da epey zamandır aldırmamıştım. En doğal halimle
duruyordum. Buna rağmen bana güzel bir kadın olduğumu
söylüyordu.
Bir süre
yanaklarımı tutup gözlerini gözlerime dikti. Sanki gözlerimin içinde
bir şey arıyordu. Gözlerimi kaçırmaya
çalışıyordum, ama yapamıyordum. Daha doğrusu yapmak
istemiyordum. Bu mavi gözlerde yıllardır özlemini çektiğim bir
şeyler vardı. Beni içine çekiyordu. Şu an burada bulunmaktan
dolayı itiraf etmekte zorlansam da memnundum. Kızımın
başına gelen kötü olay kadınlığımın
açığa çıkmasına vesile olmuştu.
Koltuğa
oturmamı istedi, kendisi de yanıma oturdu. Sırtımı
geriye yaslayıp dudaklarımı bu kez nazik bir şekilde öpmeye
başladı. Bense sağ elimle kalkık sikini okşuyordum.
Öpmelerine karşılık vermeye başlamıştım tüm
acemiliğimle. Gözlerim kapalıydı. Elim sikinde, dudaklarım
dudaklarındaydı. Kalın ve büyük elleri vücudum üzerinde
gezinmeye başladığındaysa bir hoş oldum. Pardesümün
üstünden memelerimi sıkıyor, kollarımı okşuyor, alta
indirip kalçalarıma bastırıyordu. Az önce onun
yaptığı şekilde kalın kırmızı
dudaklarını emiyordum. Uzattığı diline dilimle
karşılık veriyor, onu kendi ağzımla çekmeye
çalışıyordum. Sağ elim sikinin üzerinde gidip geliyor,
akıyordu. Sikinin kafası ıslanmıştı.
Ağzımın ıslaklığından hariç meniye benzeyen
bir sıvıydı bunun sebebi.
Derken kendini
geri çekti. Sikini ağzıma almamı istedi tekrar. Yavaşça
eğildim ve şişip kalınlaşmış ten rengi
sosisi ağzıma aldım yeniden. Başımı
kaldırıp indirerek yapıyordum. Sik ağzımın içinde
ilerleyip duruyor, kafasına dilimle ufak dokunuşlar yapıyordum.
Kıllı kasıklarının arasına sol elimi soktum,
taşaklarını avuçladım. Güçlü ve kalın
kalçalarını elledim. Elimin altında Günter'in tenini, etini
hissediyordum. O ise kendini geriye yaslamış ve başımı
okşamaya devam ediyordu. Ara sıra sırtıma kayıyordu
eli.
Halen giyinik
olmam onu mutlu ediyor gibiydi. Böyle bir şey hiç başıma
gelmemişti. Tecavüzler haricinde kocamla cinsel ilişkilerimiz
esnasında hep çırılçıplak olurduk. Mutfakta, salonda, yatak
odasında hatta kızlarımın odasında bile tecavüze
uğramıştım. Hepsinde de normal günlük kıyafetlerim
vardı üzerimde. Kocam kendi anne babasının evinde, köyde
annemlerin evinde bile tecavüz etmişti bana. Ama şimdi giyinik olsam
da tecavüze uğramıyordum. Benimle sevişen bir erkek vardı
yanımda.
Bu işe
başlayalı ne kadar olmuştu bilmiyorum, ama geçen zamana
rağmen Günter'in siki sertliğini koruyor, erkenden boşalma
sıkıntısı çekmiyordu. Oysa kocamın yatakta bile bir
dakika sürmeden, sikini içime sokmadan boşaldığı olurdu.
Tecavüz ettiği zamanlardaysa külotuma, eteğime, üstüme
başıma boşaldığı çok olmuştu.
Günter'in siki
ağzımı dolduruyor, ama halen dışarıda bir
parçası kalıyordu. O kalan parçayı da alabilmek için
ağzımı daha çok açıyordum. Ama başaramıyordum.
Bunu neden yapamadığımı anladığımda
kalktım ayağa, Günter'in bacaklarının arasında
eğildim dizlerimin üzerine. Şimdi daha rahat edebileceğim bir
şekle gelmiştim. Sallanan siki kavradım ve
bakışları arasında yeniden ağzıma soktum. Bu kez hiçbir
parçası dışarıda kalmadan tamamen ağzıma
girmişti. Kıllı kasıklarına, taşaklarına
kadar almıştım ağzıma. Günter'den gelen iniltiler ve
aralarda anlamadığım Almanca sözler arasında
gırtlağıma kadar almıştım haşmetli siki.
Yavaşça
kaldırdım başımı. Sik ağzımdan çıkar
çıkmaz sağa sola oynadı tıpkı bir hacıyatmaz
gibi. İşaret ederek bacaklarını ayırmasını
istedim. Kıllı kasıklarını, şişkin
taşaklarını emmeye, yalamaya ve ağzıma almaya
başladım bu sefer. Günter'in sesleri çatı katını
dolduruyordu. Güçlü kalçalarını, uyluklarını bile emiyor,
yalıyordum. Kadınlığım yıllar süren derin
uykusundan uyanmıştı artık...
[Marziye]
|