Yarak Hastası Yetmişlik Ev Sahibim ve Bakire Cüce Kızı! (1) (Tamer 45 Y., İstanbul)
Merhaba,
adım Tamer. 45 yaşındayım. 18 yıllık
evliliğim karımın bitmek tükenmek bilmeyen
kıskançlıkları sonucu bitince kendime Kadıköy'de sahile
yakın bir ev kiraladım. Eski ama büyükçe bir daireydi. 8 daireli
binada kiracı olarak benden başka kimse yoktu. Minimalist tarzda az,
basit ve sade eşyalarla döşedim dairemi. Kızım ve
oğlum annelerinin aklına uyarak benimle görüşmeme kararı
almışlardı. Gelip gitmeyecekleri için fazla eşya
almamın da gereği yoktu.
Ev
sahibim hemen yan dairede oturan 70 yaşında bir kadındı.
Cüce ve hiç evlenmemiş kızıyla oturuyordu. Yaşına
rağmen süslü püslü giyinip makyaj yapan kokona bir kadındı Aliye
Hanım. Orta boylu, hafif kilolu ama yediğine içtiğine dikkat eden,
kendine bakan bir kadındı. Her sabah yürüyüşe
çıkıyordu. Boyalı sarı saçları her zaman
yapılı, yüzünden makyajı eksik olmayan, derin göğüs
dekolteli kıyafetler giymekten çekinmeyen bir kadındı. 70
yaşında olmasına rağmen zaman zaman sarkık ve büyük
memelerine, kırışık ama tüysüz bacaklarına bakmadan
edemiyordum.
Kızı
İclal cüceydi. Aliye Hanım kızının küçüklüğünde
geçirdiği bir hastalık nedeniyle kısa
kaldığını söylemiş, aynı zamanda halasına
çektiğini eklemişti. İclal'i çok görmüyordum. Sürekli evde olan
dışarıya pek çıkmayan birisiydi.
Gelenim
gidenim olmadığı için bazı akşamlar Aliye Hanım
kapımı çalıp yaptığı yemeklerden birer tabak
getiriyordu. Sürekli mahcup ediyordu beni. Bazen de evine davet ediyordu, ama
gitmeye çekiniyordum. Onun yerine ufak tefek hediyeler ya da mutfak malzemeleri
alıp veriyordum kendisine.
Ancak bir
akşam, "Tamer Bey, benim bu kız kimseyle konuşup
görüşmüyor, insan yüzü görmüyor. Sabahtan akşama kadar evde kitap
okuyor. Depresyona girecek diye korkuyorum. Sen İstanbul terbiyesi
almış eğitimli kültürlü adamsın. Bizim de senin gibi
gelenimiz gidenimiz yok. Sen biraz şuna görün, onun dilinden sen
anlarsın. Onunla arkadaş ol, ben anlatamıyorum ona.
Kızıyor bana sürekli!" deyince daha fazla gitmemezlik
edemeyeceğimi anladım. Aliye Hanım çaresiz bir anne olarak
benden yardım istiyordu. Yarın akşam geleceğime dair söz
verdiğimde çok sevindi.
Ertesi
akşam bir çikolata yaptırıp zillerine bastım. Aliye
Hanım hazırlık yapmış, sofrayı
donatmıştı. Aynı zamanda kendisi de
hazırlanmış özenerek giyinmişti. Gümüş rengi, derin V
yakalı parlak pullarla süslü kısa bir elbise vardı üstünde.
Şişkin ve sarkık memelerinin derin bir vadiye benzeyen
çatalı meydandaydı. Siyah parlak çoraplı bacakları ile çok
hoş ve zarifti.
İclal
görünmüyordu. Aliye Hanım, "Ben şunu çağırayım!"
diyerek içeri geçerken büyük salonu gözledim. Karşı duvara
dayalı büyük bir kitaplık vardı. Yüzlerce kitabın
arasında Türk ve dünya klasikleri, araştırma, inceleme ve
anı kitapları ile epeyce de şiir kitabı vardı.
Aynı zamanda Aliye Hanımın rahmetli kocasından kalan epey
de tıp kitabı vardı. Annesinin dediği gibi, İclal
kitap kurduydu. Boyunun kısalığı nedeniyle içine
kapanmış, kendini kitaplara vermişti.
Çerçeve
içinde Aliye Hanımın rahmetli eşinin büyük resmi vardı
duvarda. Kocasının doktor olduğunu söylemişti Aliye
Hanım. Zaten benim oturduğum daire de daha önceden
kocasının muayenehanesiymiş. Hatta zamanında iki daire
arasında geçişi kolaylaştırmak için bir kapı
açılmıştı ve halen duruyordu. Ama kapı kilitliydi.
Birkaç
dakika sonra İclal annesinin arkasından salona geldi. Somurtuyordu,
beni gördüğüne memnun olmadığı her halinden belliydi.
Boyunun 1,30 olduğunu söylemişti annesi. Aliye Hanım ise 1,65
vardı. Ana kız arasındaki bu tezatlık garip bir görüntü
yaratıyordu.
İclal,
"Hoş geldiniz!" dedi kuru bir sesle. "Hoş bulduk!"
dedim nazikçe. Annesinin özenli giyimine karşın İclal
altına gri bir eşofman giymişti. Ama cüce olmasının
verdiği bir sebeple midir bilmem beyaz askılı bir bluz
vardı üstünde. Sutyeninin şeffaf askıları görünüyordu. Boyu
cüce
olsa da memeleri normal bir kadınınki gibiydi.
Sandalyenin
üstüne kalın bir minder koyup oturdu. Annesi mutfağa geçerken sessiz
kaldık. İclal gelmemden memnun olmamış gibi somurtmaya
devam ediyor, annesinin hazırladığı mezelerden birer
ikişer atıyordu ağzına. Siyah saçları omuzlarına
dökülüyordu. Annesi 40 yaşında olduğunu söylemişti, ama
boyunun kısalığı onu daha genç gösteriyordu.
Aliye
Hanım elinde bir şişe şarapla geldi biraz sonra. Çok güzel
bir sofra hazırlamış, kaliteli bir şarapla da bu
sofrayı zenginleştirmişti. Şarabı açıp kadehlere
koydum. Aliye Hanımın da desteğiyle İclal yavaş
yavaş tutukluğunu atmaya ve konuşmaya başladı.
Edebiyat fakültesini bitirmişti. Edebiyattan, resimden iyi anlıyordu.
Ben reklam sektöründe metin yazarlığı yapıyordum, edebiyata
ve kitaplara karşı benim de ilgim olduğundan
konuşmamız zaman geçtikçe daha sıcak bir
havaya büründü.
Gecenin
sonunda ikinci şişe şarabı bitirmiş, İclal'le iyi
bir sohbet arkadaşlığı kurmuştum. Bu durumdan en çok
memnun olansa annesi Aliye Hanımdı. Hatta Aliye Hanım bunun
verdiği mutluluk ve şarabın da etkisiyle yemeğin sonunda
birkaç
Türk Sanat Müziği şarkısı
okudu.
O gecenin
sonrasında İclal daireme gelip gitmeye başladı. Zengin caz
ve klasik müzik koleksiyonum ilgisini çekmişti. Gelişlerinde
askılı bluzlar, mini etekler ya da mini şortlar giyiyordu.
Kısacık bacaklarını göstermekten çekinmiyordu. Minik
bacakları ilgimi pek çekmese de gövdesine oranla büyük memeleri ilgi
alanıma giriyordu. Annesi gibi derin göğüs dekoltesinden
hoşlanıyordu o da. Ayrıca minik götü de çıkık ve
kalkıktı.
Aliye
Hanım daha da yakın davranmaya başlamıştı. Hafta
sonları sabah yürüyüşlerini beraber yapmaya
başlamıştık. Haftada birkaç akşam yemeklerimizi
birlikte yiyorduk. Hatta koridordaki ara kapıyı da
açmıştık, kilitli değildi. Evde olmadığım
zamanlarda İclal daireme geçip müzik dinliyor, annesi de ufak tefek ev
işlerimi halledip temizliğimi yapıyordu. Kiramı ödemeye
devam ediyordum elbette, ama yan yana iki dairede tek bir hayat
yaşanıyordu sanki. Karımın ve çocuklarımın
boşluğunu
Aliye
Hanım ve İclal doldurmuştu.
Sıcak
bir yaz akşamı onların evinde akşam yemeğindeydik.
İclal rahatsız olduğu için sofradan erken kalktı. Aliye
Hanım fısıltıyla, "Adet görüyor ya onun için!"
dedi gülümseyerek. "Olabilir, kadınlık hali!"
dediğimde elimi tutup, "Hiç cinsel hayatı
olmadığı için adet dönemi sancılı geçiyor!" dedi.
Kızı hakkında böyle konuşması tuhafıma gitti, ama
başka bir tuhaflık da konuşmalarının arasında
sık sık elimi tutmasıydı. Şarabın etkisiyle
yaptığını düşünüyordum, ama aslında başka
bir
sebebi olduğunu anlamıştım.
70'lik ev
sahibim kızının olmamasını fırsat bilip bana
yazılıyordu. Yine derin göğüs dekolteli yeşil bir bluz
vardı üstünde. Şişkin ve sarkık memelerini cömertçe
sergiliyordu. Altına da diz üstü, kısa beyaz bir şort
giymişti. Masaya ya da bana doğru eğildiğinde memelerinin
çatalı daha da ortaya çıkıyor, altındaki siyah dantelli
sutyeni
görünüyordu.
Yoğun
ve sıcak sohbetin ortasında amatör kaptanlık ehliyetimin
olduğunu söylediğimde, "Kız sanat okulunda okuyordum. O
zamanlar çıktığım bir çocuk vardı, denizciydi, o da
senin gibi çok yakışıklıydı. Evlenme teklif
etmişti, ama daha 17-18 yaşındaydım, çekindim.
Anneciğime söyledim (O çocuk denizci, her limanda bir sevgili
bırakır, ondan koca olmaz!) demişti. Sonra Amerika'ya
yerleşti, orada kaldı. Bilmiyorum o zaman hata mı ettim acaba
evlenmemekle. Fehmi ile de çok mutluyduk, ama insan bazen geçmişe
bakıp acaba dediği oluyor!" dedi gülümseyerek. Bunları
söylerken elimi sıkıca tutmuştu. Başparmağı ile
de hafifçe okşuyordu elimi. Kadının niyeti bozduğunu
anladım. Gözleri ile de süzüyordu beni.
Aliye
Hanım yetmiş
yaşında azmıştı
anlaşılan.
Yemek
biterken Aliye Hanım İclal'e bakmaya gitti. Biraz sonra
döndüğünde, "Uuu, bizimki kim bilir kaçıncı
rüyasını görüyordur şimdi. Uyku hapı almış, böyle
zamanlarda ilaç almadan yatamıyor!" dedi gülerek. Sofrayı
toplamasına yardım ettim. Mutfakta bulaşıkları
makineye koyarken tam önümde domalıverdi birden. Götünü sıkıca
saran ince beyaz kumaş şortunun altında külot yok gibiydi.
Teninin rengi açıkça görünüyordu. "Şunları
koymasını da hiç beceremiyorum, İclal yapar ama benim elimden
gelmez!" deyip duruyor, o
halde
durmaya devam ediyordu.
Bense
mutfak tezgahına yaslanmış yaşlı ev sahibimin götünü
kesiyordum. Bir dakika sonra doğruldu. Utanmaz bir gülümseme vardı
yüzünde. Her şeyi bilinçli şekilde yapmıştı. Kalan
birkaç parça çatal bıçağı da alacakken arkasına geçip
belinden tuttum. O an sanki bunu beklemiyormuş gibi yapmacık bir
şekilde "Ayy!" dedi korkuyla.
Kırışıkların olduğu boynuna bir öpücük
kondururken onu kollarımla sıkıca sardım. Ellerini
ellerimin üzerine koyup öpmelerimden memnun kalmış bir eda ile
boynunu
sağa sola oynattı.
Boşandığımdan
beri düzenli bir cinsel hayatım olmamıştı. 70
yaşında olsa da Aliye Hanım'ın kendine has bir
çekiciliği, cazibesi vardı. Kadın kendini bana sunmak için
hazırken benim onu geri çevirmem mantıksızdı.
Fısıltıyla, "Altıma külot giymedim!"
dediğinde, "Fark ettim!" dedim boynunu öpmeye devam ederken. "Senin
için giymedim!" dedi bu kez ve "Senden hoşlanıyorum, ilk
geldiğinden
beri
aklımdasın!" diye devam etti sözleri.
Karnındaki
ellerimi yukarıya kaydırıp memelerini
avuçladığımda, "Immm!" diye ufak bir inilti
çıktı ağzından. Gözleri kapalıydı,
dudaklarını ısırıyordu. Tam arkasına geçtim.
Pantolonun altında sertleşen ve çıkıntı yapan
yarağımı dolgun götüne dayadım. Yarağımı
arkasında hissettiğinde memnuniyeti artarken götünü
yapıştırdı iyice. İnce kumaşın
altındaki külotsuz götünü hissediyordum. Yarağımı
aşağı yukarı sürtüyordum. Ama ayaküstü devam etmeye
niyetim
yoktu.
"Işıkları
kapat. Benim daireye geçelim, yatakta bekliyorum seni!" dedim ve geri
çekildim. Geriye dönüp ellerimi tuttu. "Tamam, sen git, ben gelirim az
sonra. İclal'i kontrol edeyim tekrar. Bir kazaya uğramayalım!"
dedi gülümseyerek. "Tamam, bekliyorum!" diyerek ara kapıdan
kendi
daireme geçtim.
Yatak
odasında yerde duran gece lambasını açtım. Soyunup girdim
yatağa. 10 dakika kadar sonra ara kapının
kapandığını duydum, saniyeler sonra Aliye Hanım
karşımdaydı. Beyaz, kalçalarına inen askılı saten
bir gecelik vardı üstünde sadece. Kapıyı yavaşça
kapatıp karşıma geçti. Koynunda, kol ve bacaklarında
yaşının getirdiği hafif
kırışıklıklar vardı. Geceliğin
altındaki sutyensiz memeleri aşağı doğru iyice
sarkmıştı. Bunların dışında bir falsosu,
eksiği yoktu
kesinlikle.
"Nasılım?"
diye sordu ellerini havaya kaldırıp bir balerin gibi etrafında
dönerken. "Harikasın, hadi gel!" diyerek pikeyi açtım.
Çıplak olduğumdan sertleşmiş yarağım
açığa çıkmıştı. Bir elini ağzına
götürüp, "Uuu, çok büyükmüş!" dedi hayretle. Gençliğimde
spor yapmış, basketbol oynamıştım. 1,90 boyunda, 110
kilo ağırlığındaydım. Yarağım
kalkık halde 21 cm geliyordu. "Tam kalkmamış hali bu!"
dediğimde daha da şaşırdı.
"Hadi
gel, durma orada!" dediğimde üstündeki geceliği
çıkardı. Çırılçıplak haldeydi. Vücudu bembeyazdı.
Sutyen izi az da olsa görünürken külot izi pek yoktu. Amının
etrafı tertemizdi. Sarkık ve büyük am dudakları açık
pembeydi, kararmamıştı. Yanıma uzandığında
büyük memelerine aç bir kurt gibi saldırdım hemen. Büyük
ağzımla onları ısırıyor, emiyordum. Pörsümüş,
büyük meme uçlarını emdikçe bir pamuk gibi yumuşak olan memeleri
ağzımı dolduruyordu. Meme uçları ve başları da
tıpkı
am
dudakları gibi
pembeydi.
Aliye
Hanımın sağ eli alta kaydı. Kalkık yarağıma
dokunduğunda, "Uuu, çok sert!" dedi şaşkınca.
Eliyle yarağımı okşarken ben de memelerini vakumlamaya
devam ediyordum. Az da olsa buruşmuş dudaklarını emmeye
başladım az sonra. Aliye Hanım dudaktan öpüşme konusunda
yaşından beklenmeyecek kadar iyiydi, yarağımı
okşamasını da iyi biliyordu. Okşamaları
yarağımı daha da kaldırıp sertleştirirken pembe
dilini ağzımın içinde oynatıyordu.
"Nerden
öğrendin bunları?" dedim geri çekilip. "Fehmi ile pørnø
film izlerdik!" dediğinde şaşırdım. Fehmi ölen
kocasıydı. "Hadi canım!" dediğimde, "Gerçekten.
Fehmi Kadıköy'den pørnø dergiler, filmler getirirdi.
Yaşımız ilerledikçe cinsel isteğimiz de artmaya
başlamıştı. Beraber izler, orada gördüklerimizi yapmaya
çalışırdık!" dedi. "Vaay Fehmi Beye bak sen!"
dedim
gülerek.
"Eee,
dergiler, filmler duruyor mu, attın mı peki?" dediğimdeyse,
"Duruyor, İclal görmesin diye sakladım hepsini, sonra senle beraber
izleriz!" dedi olanca azgınlığıyla. Yeniden dudaklarımı
öpmeye başladı. Bense bu kez sol elimi alta kaydırıp etli
amını kavradım. Am dudaklarını okşadıkça
Aliye Hanım zevke geliyor, bacaklarını ve kalçalarını
sıkıyor,
kasıyordu.
"Amın
tertemiz, genç bir kızınki gibi!" dedim öpüşmemizin
arasında. Eliyle narin şekilde okşamasına devam ediyordu
yarağımı. Arada yumuşak, sarkık memelerini de öpmeden
duramıyordum. Dudaklarımı hoyratça öpmekten yoruldu biraz sonra.
Bunu fırsat bilip ayak ucuna kaydım. "Bacaklarını
ayır!" dedim. Dizlerinden büktüğü bacaklarını
açtı
iki yana. Amı şimdi yalanmak için hazır
haldeydi.
Dilimi
çıkarıp am dudaklarını yalamaya
başladığımda Aliye Hanımın aldığı
zevk saliseler içinde katlandı. İniltiler çıkıyordu
ağzından. Kalçalarını kavrayıp amını
emiyordum tıpkı memeleri gibi. Amının sarkık etli
dudakları bir lastik gibi uzuyordu onları
vakumladığımda. Ellerimle ayırdım amını.
Dilimi içine soktum. İçi fırın gibiydi, henüz
ıslanmamıştı, yaşından dolayı belki de
ıslanmıyordu, ama zevk almasına yetiyordu. Amının içi
kızarıyordu yalamalarımla beraber. Kendimi kaybetmiş gibi
saldırmıştım kadının amına.
Isırıyor, emiyor, yalıyordum
durmadan.
Yarağım
amına girmek için hazır hale gelmişti. Doğruldum dizlerimin
üstünde. İyice büyümüş ve kalınlaşmış
yarağımı kökünden kavrayıp salladığımda,
Aliye Hanımın yüzünde zevkin yanı sıra endişe de
belirmişti. "Yavaşça sok!" dedi fısıltıyla. "Tamam
aşkım!" dedim ve ardından yarağımı
tükürükledim. Büyük kafasını amına sürttüm önce,
amının dudakları yaprak gibi titriyordu. Yavaşça
bastırmaya başladım. Aliye Hanımın amı önce
açılmayıp yarağımı geri iter gibi oldu, ama sonra
kapılarını sonuna kadar açtı. Yarağım yavaş
yavaş amına girip gözden kaybolmaya başlarken Aliye
Hanımın gözleri büyüyor, dudakları
titriyordu.
Yarısından
fazlası içine girdiğinde bekledim bir süre. Sonra gidip gelmeye
başladım. Yarağım amına girdikçe
şişmiş, çıkıntı yapmıştı. Büyük
dudakları yarağım gidip geldikçe açılıp
kapanıyor, oynuyordu. Yumuşak, büyük ve sarkık memeleri her yöne
doğru oynuyor, löpürdüyordu bu arada. Aliye Hanım zaman zaman
başını kaldırıp bakmaya çalışıyor,
yarağımın ne kadarını içine
aldığını merak
ediyordu.
Dizlerinin
arkasından kavrayıp kaldırdım bacaklarını havaya.
Yarağım daha fazla girip çıkar olmuştu amına. Aliye
Hanımın korkulu gözlerinde zevkin pırıltıları
görünüyordu şimdi. Açık pembe rujlu dudaklarını emiyor,
yalıyordu. Sarkık memelerini kavramış, uçlarını
emmeye çalışıyordu. Hareketlerim bir azalıp bir
çoğalırken Aliye Hanımın amını delme işime
devam ediyordum. Yıllardır içinde biriken pası
yarağımla
temizliyordum.
Birkaç
sefer durup bekledim, ardındansa daha da derinlere sokmaya
çalıştım. Ben ittirdikçe amı aynı güçle geriye
itiyordu yarağımı. Ama amının ağzındaki
genişlik içinde ilerledikçe darlığa dönüşmüş,
amının derinleri bir bakireninki gibi zevk vermeye
başlamıştı. Yarağımın kafasından tüm
vücuduma zevk
dalgaları
yayılıyordu.
Bu
zevki
veren de 70 yaşındaki bir kadındı. Daha önce kendimden
büyük bir kadınla beraber olmamıştım hiç. Birkaç
arkadaşımdan bunun çok farklı bir deneyim olduğunu
duymuş, ama inanmamıştım. Gerçekten de dedikleri gibi
farklı ve inanılmaz bir deneyimi yaşıyordum. Her zaman
çıtır kızlara ilgi duymuştum, ama yaşlı bir
kadının da en az onlar kadar zevk verebileceğini
öğreniyordum bu
gece.
Zamanla
Aliye Hanımın gittikçe şişen ve açılan amı
yarağımı dibine kadar alır hale gelmişti. Bu anlarda
ince pikeyi ağzına sokup ısırıyordu. Hafif bir
acı ifadesi vardı yüzünde, ama zevkin doruklarında
gezindiği asıl gerçekti. Bacaklarını omzuma attım ve
biraz daha öne kaydım. Ellerimi serbest bırakarak belimi oynatmaya ve
o şekilde sikmeye başladım. Aliye Hanım pikeyi
dişleyip memelerini okşuyor, bazen de alta
kaydırdığı eliyle amını ovalıyordu.
Yatakta
kendine hakim olmasını bilen bir erkektim. Yıllarca
karımı doyurmuş, ona zevkin en büyüklerini
yaşatmıştım. Ama haset bir kadındı ve beni
bıktırmıştı. Sonunda boşanma kararı almak
zorunda kalmıştım. O da karşılık olarak benden
yüklü bir nafaka ile tazminat alıp çocukları bana karşı
doldurmuştu. Ama son zamanlarda birkaç defa arayıp görüşmek
istemişti. Bense kabul
etmemiştim.
Yavaşça
kendimi geri çekip çıktım amından. Aliye Hanım
boşaldığımı sandı, ama ben, "Daha
değil, biraz da arkadan yapalım!" dedim. O an, "Ay onu
alamam ben arkadan!" dedi korkuyla. Kendisini götünden sikeceğimi
sanmıştı. Belki o da olacaktı, ama bu gece değildi. "Hayır,
yanlış anladın. Domalmanı istedim, arkana geçip öyle yapmak
istiyorum!" dediğimde, "Ay öyle söyle, korktum valla!" dedi
gülerek. Sonra da yavaş hareketlerle dörtayak üstüne domaldı.
Arkasına
geçip ayrık duran amına soktum yavaşça. Koca memeleri yatağa
değiyordu. Yavaş yavaş gidip gelirken de sallanmaya
başlamışlardı. Büyük ve buruşmuş göt
yanaklarını avuçlamıştım. Yarağım
yarısından fazla girip çıkıyordu amına. Aliye
Hanımın platin sarısı saçlarını tutup çekiyordum
ara sıra. Başını yana çevirip bakmaya
çalışıyordu. "Girdi mi hepsi?" diye sorduğunda, "Yavaş
yavaş giriyor, harika bir kadınsın sen!" dedim. Sözlerim
onu mutlu ederken hafiften ıkınıp
inliyordu.
Göt
deliğinin ağzı da amı gibi tertemizdi. Kıl veya tüy
yoktu hiç. Kadın bu yaşında kendine bakmasını iyi
biliyordu. Götten sikiştiği belli değildi, ama en azından
yarağımın kafasını içine alacağı
muhakkaktı. Başparmaklarımla deliğin ağzına
bastırıp ovalıyordum. Aliye Hanımın bundan keyif
aldığını göt deliğinin büzüşüp
genişlemesinden anladım. Ancak bu pozisyon, "Dizlerim
ağrıdı, biraz duralım!"
demesi ile sona
erdi.
Yarağımı
çıkardığımda sırtüstü uzandı. "Dizlerimde
kireçlenme var biraz, üstünde duramıyorum!" dedi gülerek.
Yarağımı kavrayıp salladım, amının
sıvıları ile ıslanmıştı. "Ağzına
alsana!" dediğimde dirseğinden destek alarak doğruldu. Sol
eliyle kavradı yarağımı, taşaklarımı
sıktı, kökünden kafasına kadar okşadı bir zaman. Sonra
da ağzını kocaman açıp kafasını emmeye
başladı. Kocasının getirdiği pørnø film ve dergilerden
çok şey öğrenmişti belli ki. Yaşına rağmen usta
bir saksocu gibiydi. Amından çıkardığım
yarağımı
emme
konusunda herhangi bir beis görmemişti.
Yarağımı
bu pozisyonda ağzına almakta zorluk çektiğini anlayınca
ileri geri hareket etmeye başladım. Bu şekilde yarağım
ağzına girip çıkmaya başlamıştı. Eğilip
memelerini avuçladım, uçlarını sıktım. Aliye
Hanımın pembe rujunun izleri yarağımda
çıkmıştı. Ama amına yeniden girmek
için
sabırsızlanıyordum.
Bu
kez
ayağa kalktım. Yarağım kocaman kalın bir sopa gibi
sallanıyordu. "Şöyle gel!" diyerek kalkmasına
yardım ettim. Aliye Hanım omzuma geliyordu. "Kaç kilosun?"
diye sordum. "60, niye sordun?" dedi şaşırarak. "Bak
şimdi!"
dedim ve
dizlerinin
altından tutarak kaldırdım
havaya. "Ayyy!" diye küçük bir çığlık attı. "Korkma,
tutuyorum ben!" dedim ve dudaklarından öptüm. Kalçalarından
kavradım sıkıca. Aliye Hanım ellerini boynuma dolarken
alttan yarağımı soktum amına. Geniş ve ayrık
haldeki amına girmekte zorlanmadı
yarağım.
Kucağımda
olduğu halde sikmeye başladım. Yavaş yavaş
kaldırıp indiriyordum onu. Benden 50 kilo hafifti, güçlü
kollarımda tüy gibi kalıyordu. Götünü avuçlamıştım.
Ayaklarını belime doladı daha rahat edebilmek için. Bir yandan
da dudak dudağa ateşli bir öpüşme halindeydik. Yumuşak
memeleri gövdelerimiz arasında sıkışmış ve iki
yana doğru genişlemişti. İniltilerimiz artmış,
odayı doldurmuştu. Aldığım zevkle Aliye
Hanımı daha hızlı indirip kaldırmaya
başlamıştım. Kucağımda zıplatıyordum
onu. Bu halde de yarağım amına daha fazla girip çıkar
olmuştu. Zevkli iniltileri ara sıra küçük acı
çığlıklarla
kesiliyordu.
Benden
durmamı istediğinde bir süre yarağım amında
olduğu halde bekledim. "Böyle biraz acıdı!"
dediğinde, "Tamam!" diyerek indirdim yere. Bu kez yataktan
destek alarak domalmasını istedim. Ellerini dayayıp
bacaklarını iki yana açtı
iyice.
Yarağımı avuç
dolusu tükürükleyip amına yerleştirdim ve bastırdım. "Ihhhh!"
diye derin bir inilti çıktı ağzından. Yavaş yavaş
pompalamaya başladım. Bunun son pozisyonumuz olduğunu
anladım, çünkü kendime hakim olsam da boşalmaya
yaklaşmıştım
artık.
Kalın,
etli belinden kavrayıp yüklenmeye başladım amına.
Kasıklarım ve şişkin taşaklarım
kasıklarına, kalçalarına çarptıkça odada yankılanan
sesler de artıyordu. 'Şop şop!' seslerini Aliye
Hanımın, "Ihhhh, ayyy, ahhhh!" sesleri bölüyordu. Sallanan
ve iyice sarkan memeleri dairesel hareketlerle oynuyordu. Omzuna inen
saçlarına asılıyordum ara ara. "Orospum benim,
yaşlı orospum, harikasın!" demeye
başladığımda Aliye Hanım ıkınmaya
başlamıştı. Yarağım dibine kadar girip
çıkıyordu yıllanmış amına. Şişmiş
taşaklarım onun memeleri
gibi
oynuyordu.
Bembeyaz
göt yanaklarına tokatlar atmaya başladım. Aliye Hanım ise
başı öne eğik halde inliyor, ahlıyor, uhluyordu durmadan. "Benim
yaşlı orospum, işte böyle, harika, işte böyle!" diye
diye sonunda boşalmaya başladım. Kendimi
kaybetmiş halde
yükleniyordum amına. Döllerim amından kasıklarına
akıyordu.
Amından
çıktığım zaman göt yanakları ve kasıkları
kızarmıştı. Yarağımın kafası ise bir
patlıcan gibi morarmıştı. Aliye Hanım yavaşça
doğruldu. "Uhhh, bitti mi?" dedi gülerek. Sarı
saçlarını geriye atıp alnımdaki teri sildi. "Bitti,
ama sen de terledin iyice!" dedim. Gerçekten de sırılsıklam
olmuştuk. Hava zaten sıcaktı, bir de kapıyı
kapatınca içerisi hamam gibi olmuştu. "Hele şükür!"
dedi
yatağa oturup.
"Böylesini
de ilk defa görüyorum, ne kadar uzun sürüyor senin boşalman?" dedi
şaşırmış gibi. "Yılların deneyimi
olunca böyle oluyor!" dedim. Sağ elini arkaya koyup bacak bacak
üstüne attı. "Valla şekerim çok iyisin, ama yoruldum valla.
Kolay değil bu yaştan sonra. Ama sayende bu yaşımda
kadın olduğumu hissettim. Bunun için teşekkür ederim
sana!"
dedi.
Elinden
tutup kaldırdım. Yerde duran saten geceliğini giyindi.
Kasıklarında kalmış döllerimi ise uzattığım
atletimle sildi. Oturunca yatağın üstü de dölden nasibini
almıştı. "Ben bunları sabah yıkarım!"
deyince, "Ya bırak şimdi, bunları düşünme!"
diyerek kendime çektim. Dudaklarını emdim
uzun
uzun.
Öpüşmemizin
sonunda, "Sende böyle yarak varken karın ayrılmakla hata
etmiş!" deyince, "Huy kötü olunca yarak ne yapsın!"
dedim. "Hiç jigololuk yaptın mı?" diye sordu bu sefer. "Yok
be, nerden çıkardın. Seninle oldum diye jigolo mu sandın beni?"
dediğimde, "Yok, yanlış anladın beni. Seninle para
karşılığı beraber olmayı kabul edecek birçok
kadın tanıyorum!" dedi yanıt olarak. "Etrafımda
öyle bir sürü kadın var, ama seni onlara kaptırmaya hiç niyetim yok
tabii
ki!" dedi sonrasında.
Son kez
dudak dudağa öpüştükten sonra kapıyı açıp
çıktı. Ara kapıdan kendi dairesine geçecekti, ama az sonra
yüzünde korku dolu bir ifadeyle geri geldi. "Ara kapı
aralıktı!" deyince, "Kapatmamış mıydın?"
diye sordum. "Kapatmıştım, ama aralıktı!
İclal geçmiş bu tarafa!" dedi. "Uyku hapı içti
demiştin hani?" dediğimdeyse, "İçtiğini görmedim,
yatağının yanında ilaç kutusunu görünce içtiğini
sandım. Allah kahretsin, küçük orospu kandırdı beni. Bizi
dinlemiş, adım gibi eminim!" dedi. Sonra da bir şey
demeden
dairesine geçti.
Cüce
İclal annesi ile sikişmemizi yatak odasının
kapısında durup
dinlemişti...
[Tamer]
|